* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: 1444 - Yeni Bir Hicrî Yıla Girerken  (Okunma sayısı 125 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7241
1444 - Yeni Bir Hicrî Yıla Girerken
« : Temmuz 29, 2022, 09:49:23 ÖÖ »
1444 - Yeni Bir Hicrî Yıla Girerken - 30 TEMUZ 2022  CUMARTESİ HİÇRİ  YIL BAŞLANGICI

Müslümanlar için bir dönüm noktası olan hicret, tarihte yeni bir sayfa açmıştır. Hz. Ömer’in halifeliği döneminde hicretin gerçekleştiği gün, Hz. Ali’nin teklifiyle hicrî takvimin başlangıcı sayılmıştır. O günden itibaren de İslam âleminde 1 Muharrem hicrî takvimin başlangıcı olarak kabul görmüştür.

Hicret, insanın ‘Ben’ini, hırslarını, ihtiraslarını, malını, mülkünü terk ettirip, dünyanın ayartıcı, körleştirici, köleleştirici kapılarını birer birer kırmanın adıdır. Hicret, Allah rızası için; anadan, babadan, evlattan, yardan, diyardan, maldan, mülkten hatta candan vazgeçmenin ibretli ve meşakkatli bir hayatın gerçeklerinin insanlığa takdimidir. Yüce dinimizin rahmet yüklü tebliğini bütün insanlığa ulaştırmak için çıkılan kutlu yolculuğun adıdır. İmkanların bittiği yerden, imkanların üretildiği yere intikaldir hicret… Hicret, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, fedakârlığın, diğergamlığın, dostluk ve kardeşliğin tesisidir.

Din kardeşine kucak açarak onunla evini, işini, malını mülkünü, yiyeceğini ve varlığını paylaşmanın; kardeşini himaye etme ve sahiplenmenin adıdır. Hicret Kur’an’da, yanlış inanç ve davranışlardan, yanlış inanç ve davranış sahiplerinden ve bütün bunların hâkim olduğu ortamdan bilinçli bir şekilde uzak duruşu ifade etmektedir. Bu anlamıyla her mümin hicret edendir.

Hicret, bir takvim ve tarih başlangıcı, irşad ve tebliğde metot, düşmanla münasebette siyasi taktik olarak tarihteki yerini hep korumuştur. İlk İslam Devletinin kuruluş vesilesi olmuştur.

“Hicret”i düşünürken olayların arkasındaki fikri ve mesajı iyi anlamak “hicret medeniyeti”nin çocukları olduğumuzu unutmamak icab eder. Hicretin her konuşulup yazıldığı yerde, Peygamber Efendimizin hayat tarzını bir bütün olarak anlamadan, Kur’ân’ı da, İslâm’ı da, dünyayı da, dünyanın meselelerini de anlayamaz, kavrayamaz ve anlamlandıramayız. Bizden öncekilerin yaşamadığı en dehşetli gurbeti, modern zamanların insanları yaşıyor. İnsanlık, insanlığının garibi oldu. İnsanın insanlığından “göç” ettiği bir dünyada yaşıyoruz.  Bu; modern oyuncaklarla oyalanan, hipnotize edilmişçesine insanlığından sürülüp çıkarılan, âdeta iç dünyalarında bir “hicret” bekleyen topluma ‘hicret medeniyeti’nin çocukları olarak ne götüreceğiz? İnsanın insanlığından edildiği toplum ; kendine/ özüne/fıtratına dönüşünün hicretini bekliyor. Toplum sürgünde âdeta…

Bu, farkında olmadan düştüğümüz veya düşürüldüğümüz bir sürgün. Öyle bir sürgün ki kendi kendimizin uzağına düşürülen bir sürgün! Bizi bu sürgünden kurtaracak bir “hicret seferberliği” başlatmalıyız. Önce, Kur’an’ın “ Aranızda hayra çağıran, iyi doğru ve güzeli emredip kötü, yanlış ve çirkinden sakındıran bir topluluk bulunsun” dediği o topluluk kendine hicret etmeli. Günahtan-sevaba, kötülükten iyiliğe, alçaktan yüceye, değersizden değerliye, dünyadan ukbaya hicret. Kutsala hicret! Bütün peygamberler, hicreti öğretmek için gönderildiler. Alemlere Rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz, hicretin medeniyet ve ‘devlete giden yol’ olduğunu öğretti. Hicret, sıradan ve klasik yaklaşımla, zulüm gören, umumî boykota maruz kalan Müslümanların, zulümden ve boykottan uzak, huzur dolu sıkıntısız bir sığınma hareketi değil; yeni zihnî yapıya uygun bir muhit oluşturma gayreti ve ideali olarak değerlendirilebilir. Davranış, çevre, zihniyet boyutunun yanında müesseseleşme ve organizasyon boyutu da “hicret”e farklı bir bakış ve anlayış getirmektedir.

Günümüz Müslümanları, yaşadıkları zamanlarına uygun müesseselerini kuramamaları ve organize olamamaları sebebiyle çağa ve çağın insanına İslam’ın mesajını verememişlerdir. Bu meseleleri Rasulullah Efendimiz, hicret vesilesiyle Medine’de çözmüştür. Müminleri “namaza çağırma”yı bir “dâvet kurumu” olarak ezanla halletmiştir. Önceleri “sosyal güvenlik” bilahare eğitim organizasyonu olarak kurulan “suffe” ile kimsesizlerin durumu çözüme kavuşturulmuştur. Hicret sonu yapılan Kuba Mescidi, Medine’de ilk inşâ edilen binaların mescitlerden oluşması dikkat çekicidir. Zira mescitler, Allah yoluna girmenin, o düşünce yapısına sahip olmanın, dinî tebliğ yerleridir.

Malî sıkıntı içinde olanlara, önceleri ihtiyarî olarak başlatılan yardımların daha sonra “zekat” olarak müesseseleştirilmesi “hicret”e farklı bir bakış açısı getirmiştir. Her şeylerini bırakıp Allah için yola çıkan Muhacirîni, onlara yer-yurt açan, her şeylerini paylaşan Ensarı, gösterdikleri teslimiyeti, yaptıkları cefakâr ve fedakârlıkları, verdikleri mücadeleleri, tebliğ ve irşatlarındaki usul ve üslûplarını dikkat ve itina ile inceleyip dersler çıkarmamız gerekir. Muhacirin her âyeti kendilerini inşâ eden düstur olarak görüyorlardı. Sancıları vardı, dertleri vardı, değiştirmeleri, vahiyle düzeltmeleri gereken yanlışları vardı. Dinini-diyanetini ciddiye alıyorlardı. Nâzil olan âyetler, hayat tarzlarını inşa ediyordu.  Hicret; Cami merkezli bir hayattır. Hicret; Ev merkezli bir hayat. Evin merkezinde namaz. İbadet  eksenli bir hayat. Eğitim merkezli bir ev. Modernizmin evsizliğine mukabil, İslam ev merkezli bir hayatı teklif ediyor insanlığa. Bu da evsizlikten eve hicreti gerektiriyor.

Sokaktan, başıboşluktan eve hicret. Sokak çocuğu, sokak kadını olmaktan kadını ve çocuğu kurtarır hicret. Bugünkü çarşı-pazarlı, alışveriş merkezli bir hayatı tercih eder hale gelen  Müslümanların Hicrete ne kadar ihtiyacı vardır?  Şu halde “hicret” üzerinde düşünmek, iç dünyamıza dönerek “hicret şuuru” içinde hareket etmek, içinde bulunduğumuz dünyevî şartlara rağmen Peygamber Efendimizin sünnetini çağa  taşıyarak “hicret yolcusu” olduğumuzu unutmadan insanımıza soluk aldırmalıyız. Bugün yapılacak iş, göç edecek yer ve yurt aramak değil, bulunulan yerde hicret eylemi içinde olmak, yani devamlı daha iyinin ve daha güzelin peşinde koşmak, İslâm’ı daha bir samimiyet ve dikkatle yaşamaya çalışmaktır. Dinin hazır yaşanmış halde pazarlandığı herhangi bir ülke yoktur ki oradan satın alasın. O, herkesin kendi imkan ve iradesi ölçüsünde yine kendisinin gerçekleştireceği bir görev ve mutluluktur.

Hicret, işte bu ‘salih amel’lerle dolu bir hayatın yaşandığı çevrenin oluşmasındaki her faaliyetin adıdır.

RADYO DİNEME LİNKİMİZ.

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]