Af ve Mağfiret Ayı Ramazan
Ramazan, oruç ayıdır.
Ramazan, Kur’an ayıdır.
Ramazan, takva ayıdır.
Ramazan, Allah’ı yüceltme ayıdır.
Ramazan, şükür ayıdır.
Ramazan, doğruyu bulma ayıdır.
Ramazan, tevbe ayıdır.
Ramazan, itikâf yani tefekkür ve taabbüd ayıdır.
Ramazan, Allah’ın koyduğu sınırları gözetme ayıdır.
Ramazan, bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini içinde saklayan bir aydır.
Mübarek Ramazan ayı, Müslümanlara Allah’ın emirleri karşısında sorumluluk bilincine yani takvaya erişme fırsatı sunar. Böylece toplumsal dayanışma ve paylaşma şuurunu aşılayarak, bir anlamda “irade eğitimi” vermek suretiyle, mü’minlere kişilik kazandırıp “kâmil bir mü’min” olmanın yollarını gösterir.
Kur’an-ı Kerim’de adı anılan tek aydır, Ramazan ayı. Yüce Allah onu sadece anmakla kalmamış, aynı zamanda onu oruç ayı olarak belirlemiştir. İşte bütün bu ayrıcalıkları sebebiyle kültürümüzde Ramazan, “on bir ayın sultanı” olarak kabul görmüştür. Ramazan kelimesi, bize mübarek bir zaman dilimini, tam bir huzur iklimini çağrıştırır. Allah Resulü, Ramazan ayına kavuşma arzusunu dualarında açığa vururdu. Enes b. Malik’in naklettiğine göre, Receb ayı girdiği zaman Peygamber Efendimiz şöyle dua ederlerdi: “Allah’ım! Receb ve Şaban aylarını hakkımızda mübarek eyle, bizi Ramazan ayma ulaştır.”
Peygamber Efendimiz, Ramazan günlerinde bol bol Kur’an okur, hayır ve hasenatta bulunurdu. Cebrail aleyhisselam, Ramazan sonuna kadar her gece gelir ve Hz. Peygamber aleyhisselam ona Kur’an okuyup dinletirdi. Nitekim günümüzde halen, yoğun bir şekilde uygulanan bu “karşılıklı okuyuş yani mukabele geleneğimizin dayanağını oluşturur.
Ashabına fıtır sadakası vermelerini söyleyen Allah Resulü, bunun, insanlar bayram namazına çıkmadan önce ödenmesini isterdi. Ayrıca Ramazan ayında verilen sadakayı daha üstün görürdü. Rasulullah aleyhisselam, bir aylık rahmet mevsimini ibadetle, taatle geçirmiş olmanın sevincini ashabıyla birlikte bayram ederek kutlardı. O, bayram namazına gitmeden önce gusleder ve namazgâha giderken değişik bir yol izlerdi. Bayramı tekbir ve tehlillerle karşılardı.
Değerlendiren için Ramazan bulunmaz bir hasat mevsimi, maddi ve manevi bir arınma iklimidir. Ramazan’a yetiştiği halde onun kadrini ve kıymetini bilmeyen biri içinse, kaçırılmış bir fırsat hatta bir vebal olacaktır. Hem de Rahmet Elçisine, “Ramazan ayına girdiği halde günahlarını affettiremeden bu ayı tamamlayan kişinin burnu yerde sürünsün!” dedirtecek kadar Ramazan ayı berekettir, ziyafettir, zarafettir.
Ramazan ayı, ibadettir, rahmettir, mağfirettir. Ramazan ayı, ruh ve nefis için, birey ve toplum için takvadır, korunmadır. Ramazan ayı, selamdır, esenliktir, sükûnettir, sekinettir, dinginliktir, olgunluktur. Ramazan ayı, kardeşliktir, dayanışmadır, paylaşmadır. Ramazan ayı, zenginin oruç tutarak yoksulu anlaması, kısmen de olsa onun halini yaşamasıdır.
Ramazan ayı, geçici olarak yeme içmeden uzak kaldığı nimetlerin kadrini bilmek ve onları veren, Rezzak olan Allah’a karşı şükür görevini hatırlamaktır. Ramazan ayı, kötü alışkanlıklara son verme, iyiden, güzelden yana yeni sayfalar açma fırsatıdır. İşte bu bilinç içerisinde dolu dolu yaşanan Ramazan, sonrasında gelen ayların hatta bütün bir yılın verimli geçirilmesini sağlayacaktır.
Her sayılı gün gibi bu coşkulu günler de çok hızlı geçer. Ömrü boyunca kaç Ramazan geçireceğini bilemeyen Müslüman için son teravih namazı, son sahur, son iftar buruk bir hüzne dönüşür. Tıpkı gözü yaşlı hacıların kutsal iklime veda edişi gibi, bu mübarek mevsime de aynı duygularla veda edilir. Ramazan; arınmış, korunmuş, bol ecir kazanmış olma ümididir. Ramazan’la bir sonraki Ramazan’a yetişememe endişesi ile vedalaşılır.