Asr-ı Saadet'te Bayram
Ramazan orucu, Hz. Peygamber (sav)’in Medine’ye hicretinin 18. ayı olan Şaban’ın başlarında farz kılınmıştır. Oruç “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” ayeti ile sabittir. Ramazan, içerisinde bolluk ve rahmetin bulunduğu bir aydır. Bilindiği üzere Kur’an-ı Kerim bu ay içerisindeki Kadir Gecesi’nde nazil olmaya başlamıştır. Her anı rahmet olan bu ayın bitmesiyle başlayan Şevval ayının ilk üç günü Allah (cc) tarafından ‘Bayram’ olarak belirlenmiştir.
Bilindiği üzere Arap toplumunda başta Ukaz panayırı olmak üzere çeşitli etkinliklerle canlı bir kültür hayatı vardı. Ne var ki bu yaşam, kabileciliğe bağlı olarak gelişen üstünlük yarışlarının, hemen her türden hurafelerin ve sapkınlıkların yaşandığı bir eğlence anlayışına dayalıydı. Toplum ve birey düzeyinde meşru ölçüler çerçevesinde eğlenmenin bir ihtiyaç olduğuna inanan Hz. Peygamber (sav) Medine’ye hicret ettikten sonra, şehir halkının yılda iki bayram kutladıklarını gördü. “Allah sizin için o iki günü daha hayırlı iki günle, Kurban ve Ramazan Bayramları ile değiştirmiştir” buyurdu. Böylece cahilî anlayışı kaldırarak Müslümanların bayram ve eğlence anlayışının mahiyeti hususunda İslamî ölçüleri belirledi. Hz. Peygamber (sav) bayram günlerinin tam bir coşku ile yaşanması için yoğun bir çaba harcamıştır. Şimdi bu çabalara dönük örnekleri zikredeceğiz.
Bayram Namazı
Asr-ı Saadet’te bayram günleri ilk iş bayram namazı kılmaktı. Bayram, musallâ (namazgâh) adı verilen geniş bir alanda kadınların ve genç kızların da katıldıkları bayram namazı ile başlardı. Buradan Hz. Peygamber’in (sav) bayram günlerini bayram namazı ile başlatarak Ashabı, ümmet ortak paydasında buluşturduğunu görmekteyiz. Aynı zamanda genç-yaşlı, kadın-erkek ayırmaksızın Ashabı kardeşlik, birlik ve bütünlük içerisinde kılınan namazla toplumsal birlikteliğe hazırladığı anlaşılmaktadır.
Namaza Gidiş ve Namazdan Dönüş
Nebi (sav) bayram namazına giderken bir yoldan gider, namazdan dönerken ise farklı bir yoldan dönerdi.
Namaz Tekbirleri
Rasulullah (sav) Ramazan ve Kurban Bayramlarının namazlarında, birinci rekâtta kıraatten önce üç tekbir; ikinci rekâtta ise kıraatten sonra dört tekbir daha getirirdi. Bu tekbirleri de bayramların Allah’a şükür vesilesi olarak kabul edilmesi, sağlık ve esenlik içerisinde bayrama kavuşmanın sevinci olarak yorumlayabiliriz.
Küslerin Barışması
Hz. Peygamber (sav), Allah Teâlâ’nın “mü’minler ancak kardeştirler” genel ölçüsüne paralel olarak kardeşin kardeşe üç günden fazla küs durmasını yasaklamış ve bilhassa bayram günlerinde küslerin barışmalarını telkin etmiştir.
Çeşitli Eğlencelerin Tertip Edilmesi
Nebi (sav), bayramların kalabalıkla ve büyük bir coşku içerisinde kutlanmasını arzu ederdi. İslam’ın genel prensibi olan Tevhid akidesine zarar vermeyen ve harama götürmeyen yerel kültür unsurlarına bayram eğlencelerinde yer verilmesine izin verirdi. Bu kabilde Hz. Aişe’nin (r. anha) anlatımıyla gelen nakil ilgi çekicidir. Hz. Aişe (r. anha) anlatıyor: “Bir bayram günüydü. Habeşliler, mescitte kılıç-kalkan oyunu oynuyorlardı. Ben mi Rasulullah’tan talep etmiştim yoksa o kendiliğinden mi “Seyretmek ister misin?” diye sordular, bilemiyorum. Ben “Tabii” dedim. Kalktı, beni geri tarafına aldı, yanağım yanağının üstünde olduğu halde durduk. “Ey Erfideoğulları göreyim sizi (oynayın)” diyordu. Ben usanıncaya kadar böyle devam ettik. Usandığımı fark edince “Yeter mi?” buyurdular. Ben: “Evet” dedim. “Öyleyse git” dediler." Buna ek olarak Hz. Peygamber’in (sav) kendisi seyretmemekle birlikte, Hz. Aişe’nin (r. anha) yanında cariyelerin def çalıp oynamalarına izin verdiği kaynaklarımızca zikredilmiştir. Her hususta olduğu gibi yine burada da İslam’ın orta yolu tutma, aşırılıklardan sakınma temel ilkesinin bayramlarda da bizzat Hz. Peygamber (sav) tarafından ortaya konduğunu görmekteyiz.
Cuma ve Bayram Günlerinde Gusül Alma, Güzel Koku ve Misvak Kullanımı
Hz. Peygamber (sav), bayram günleri ve yine mü’minler için bayram günü olan Cuma günlerinde -bugünlerin Allah tarafından müminlere bayram kılındığını ifade ettikten sonra- gusletmeyi, güzel koku sürünmeyi ve misvak kullanımını kendisi tatbik ettiği gibi Ashabına da tavsiye etmiştir.
Tatlı İkramı
Hz. Peygamber’in (sav) Ramazan Bayramlarında namazgâha çıkmadan önce hurma yeme âdeti bir sünnet telakki edilmiş; bu anlayış, daha sonraları bayramlarda tatlı ikram etme geleneği olarak İslam toplumlarında yaygınlık kazanmıştır.
Tebrikleşme
Günümüz İslam toplumlarında da bayram günleri halen yaygın bir şekilde devam eden tebrikleşmenin ilk izlerini yine Hz. Peygamber (sav) ve ashabında görüyoruz. İlk Müslümanların, muhtemelen, Hz. Peygamber’in (sav) “Allah’ım! Muhammed’den, Muhammed ailesinden ve Muhammed ümmetinden kabul et!” demesine karşılık olarak “Allah bizden ve sizden kabul etsin” duasıyla tebrikleştikleri rivayet edilmektedir.