* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: BAYRAMA HAZIRLIK DÜŞÜNCELERİ  (Okunma sayısı 399 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
BAYRAMA HAZIRLIK DÜŞÜNCELERİ
« : Ağustos 20, 2018, 06:17:08 ÖÖ »
BAYRAMA HAZIRLIK DÜŞÜNCELERİ

İnsanların birbirine sevgiyle-saygıyla davrandığı, kendileri için istediklerini, başkaları için de isteme; kendileri için istemediklerini başkaları için de istememe anlayışının hâkim olduğu bir ülke. İnsanlarının gönül aydınlığı ile aydınlanan, ruh ve düşünce zenginliğiyle çiçeklenen bir ülke.

Mutluluğu da acıyı da paylaşabilenlerin, insanı insan yapan değerleri hiç unutmayanların ülkesi. Komşulukların, dostlukların, arkadaşlıkların, akrabalıkların, vefakârlıkların hayatımıza yansıdığı bir ülke. Ağlamayı da gülmeyi de, çileyi de, başarıyı da terslikleri de bilen, taşıyan ve gerektiği gibi karşılayan “ölçü ve denge” toplumunun ülkesi.

Aydınlarıyla halkının kucaklaştığı, dünü, bugünü yarını; zaman ve mekân üstü bir tefekkür yüceliği ile yorumlayabilme ufkuna sahip insanların bulunduğu bir ülke. Dayanışmayı, yardımlaşmayı, bütünleşmeyi, havanın teneffüs edilmesi gibi son derece tabii bir tavır halinde yaşayanların ülkesi…

   Nefsiyle, inadıyla, öfkesiyle değil; aklıyla, idealiyle, yüreği ile düşünenlerin ülkesi… Aileyi göz bebeği gibi koruyan, muhtaç olduğu değerleri korumanın aileyi korumakla gerçekleşeceğini bilenlerin ülkesi… Yaşlıların, hastaların, muhtaçların; ilâhi emanetler gibi görüldüğü, onlara yakınlık göstermenin en derin ulvîliklere eriştirici bir imtihan nimeti olarak görüldüğü bir ülke…

Böyle bir ülkeye sahip olmak kendi değerlerimizi yaşamak ve yaşatmakla olur. En kısa tarafı Peygamber Efendimizin tesviyelerini pratiğe dönüştürmektir. Bir tane örnek:

Peygamberimize gelen koca sahabe niçin geldi? “Ya Rasulüllah kalbim katılaştı, üzülemiyorum, ağlayamıyorum” deyince Rasulullah, “Yetimin sofrasına otur, muhtaçlarla hem-hal ol. İhtiyaç sahiplerinin ihtiyacını gider. Kalbinde yumuşama göreceksin” tavsiyesinde bulunmuyor muydu?

İ. Rabbani Hazretleri  “Ya Rabbi! Gözyaşımı kurutma!” diye yalvarmıyor muydu? Peki, bize ne oldu? Kalbimizde merhamet, şefkat, acıma, üzülme, sevinme var mı? Yoksa gaflet örtüleri mi örttü üzerimizi?

Günah ve isyan kirlerinden yıkanmaya temizlenmeye, arınmaya o kadar ihtiyacımız var ki. İçinde bulunduğumuz nimetleri küçük görmeyip, gönderenin büyüklüğünü;  işlediğimiz günahları, hata ve isyanları küçük görmeyip, bunları kime karşı işlediğimizi düşünmeye o kadar ihtiyacımız var ki.

Sevap kazandıracak, Allah’ın rızasını kazandıracak amellerden kaçmak bile vebaldir.

   Hastadan kaç, sana hastalığı hatırlatır. Muhtaçtan kaç, sana külfet yükler. Duygudan kaç, acı verir. Düşünceden kaç, sıkıntı getirir. Maziden kaç, şimdiki halinden utandırır… Vefasızlığa, sevgisizliğe, sorumsuzluğa, basitliğe, ilkelliğe, maddeye, zamansızlığa, gaflete, medeniyetin uyuşturucularına doğru kaç. Unuta unuta, sıfırlaya sıfırlaya, devire devire, yabanlaşa yabanlaşa, köleliğe doğru kaç… Peki, bu kaçış nereye? Ev, mahalle, okul, şehir, siyaset… Arkadaşlarım, öğretmenlerim, komşularımız, gazeteler, dergiler, bin bir çeşit insan manzaraları…

Camileriyle, sinemalarıyla, tramvaylarıyla, sporuyla, musikisiyle, okuluyla, hekimiyle, yoksuluyla-zenginiyle pırıl pırıl bir gönül dünyası. Teknolojinin-bilgisayarın, paranın-menfaatin uyuşturduğu şimdiki dünya ile o dünyayı kıyas edin lütfen! O ümitlerle, heyecanlarla, sevgilerle, efendiliklerle dolu dünyayı, hiç acımadan paramparça ettik… Şimdi yapıştır yapıştır, tutmuyor. Tutmaz tabii.

Kudüs’le, Bağdat’la, Gırnata’dan, Semerkant’ta, Buhara’dan, Taşkent’te, Üsküp’ten, Kosova’ya Kahire’den, Şam’a, Mekke ile Medine ile irtibatımız devam ediyor mu? Edirne’den Kars’a kadar sınırlı bir coğrafyanız mı var? “Gönül Coğrafyanız” da mı sınırlı? Yüreğinizde sun’î sınırların dışındaki Müslümanlara, insanlara yer yok mu?

Onları da düşünerek bayram yapamaz mıyız? Virâneye dönmüş topraklarında, çocuklarının öksüz, yetim ve boynu bükük girmeyecekleri bir bayramı hayal de mi edemeyiz?

Mazlum, mağdur ve muhtaçların yarasını sarmak, yüreğini onarmak, onlara müşfik bir ana eli olmak için bütün imkân ve gücümüzü seferber edemez miyiz? Bir yetim başı okşayamaz mıyız, bir muhtacın ihtiyacını gideremez miyiz, bir fakiri soframızda misafir edemez miyiz?

Sevinmeye susadım. Bayramı hak etmiş olmayı ne kadar da isterdim. Ağlamak yetmiyor, biliyorum. Dövünmek, sızlanmak pek bir şeyi halletmiyor.

Bizim kaybedecek bir şeyimiz yok. Lider bir ülkenin, lider bir Başkan’ın milletinden olmanın mazlum, mağdur insanların umudu olmanın sorumluluk ve mükellefiyetinin idrakinde olalım.

Yüreklerimizin işgalden kurtulduğu, evlerimizin cennetin dünyadaki şubesi olduğu, meydanı bu toprakları cehenneme çevirmek isteyenlere bırakmadığımız şahsiyetini, tasavvurunu, kişiliğini, kimliğini, hayatını Kur’an’ın nuruyla inşa ettiğimiz günler bizim bayramımızdır.

Ümmetçe başımız dik yaşadığımız, sevincimizin kursağımızda kalmadığı, yediğimiz lokmaların boğazımızda düğümlenmediği bir bayram…

Ümmetin viraneye dönmüş topraklarında; çocuklarının öksüz, yetim ve boynu bükük kalmadığı bir bayram… Müslümanların yaptığı icraatlara düşmanlarının hayalinin yetişemediği, kendisini öldürmeye gelenlerin kendisinde dirileceği bir bayram… Dinde kardeşleri olmasa da yaradılışta kendisine eşit olan insanların, mazlum, mağdur, muhtaç ve mahrumlara bütün imkânların seferber edildiği bir bayram… Ve hesap gününün sonunda; Rabbinin rızasını kazanarak “gir cennetime!” müjdesine nail olunan “hakiki bayram”larda buluşuruz İnşallah…

Kurban, bir hayvanın kanını akıtmaktan ibaret değildir. Bu ibadet, çok daha derin mana ve hikmetleri içermektedir. Her şeyden önce kurban, bizi Allah’tan uzaklaştıran bütün yüklerden kurtulma niyetidir. Kurbandan maksat, Allah’la aramıza girenlerden kurtulmaktır. Gönlümüzü doğrudan Allah’a açmaktır. Hâsılı kurban, Rabbimize sunduğumuz kulluk ve samimiyet beyanımızdır.

“Allah’ım bu mübarek günlerde ateş altında, seni zikreden, soğuğa, açlığa, bombaya karşı Allah diyen, sana sığınan din kardeşlerimize yardım et. Küffarın zulmünden kurtar, bu aziz dini payidar eyle! Ümmetimizi-Milletimizi koru Yarabbi…”

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]