Ramazan’ın çok yaklaştığının habercisi: Berat Gecesi
Yüce Rabbimize hamdü senalar olsun. Bize iman ve İslam nimetini verdiği için. Peygamber Efendimizi ve Kur’an-ı Kerim’i gönderdiği için. Nimete erdiklerinin yolunu nasib eylediği için. Şükrünü edaya güç yetiremeyeceğimiz nimetlere sahibiz. Onları düşünerek, kadrini-kıymetini bilmeliyiz. Bu dünyanın gerçek manası imanlı yaşamaktır. Ötesi ona göre derece derece mana payı alır. Gayelerin gayesi imandır, imanın kemalidir, iman selametidir, imanın şuurudur. Allah’ın muhlis kulları olmaktır. Bundan sonra ne varsa ona göre var. Bunca himaye ve lütuf sonrasında gafletten büyük bela olmaz. Bunu hiç unutmayalım. Mazeretimiz yoktur. Her mümin için bir gayret ve tekamül vazifesi mutlaka vardır. Ahlakın da, ilmin de, tefekkürün de, her şeyin madeni ve cevheri imandır. İyi-güzel-doğru ne varsa, oradan gelir, oraya gider. Mücadelenin başarısı, gafletten tam kurtulmaya bağlıdır. Kurtulmaya ve şuurlanmaya. Gaflet, insanın kendi kendine zulmetmesidir. Kendi kendine zulmeden, başkasının zulmünden nasıl ve ne hakla şikâyet edecek? İşte kandiller bu gafletten kurtulmanın vesileleridir. Hususiyle “Berat Kandili”. Kendimize çeki-düzen vermenin, muhasebe yapmanın, tevbeye koşmanın, Mahkeme-i Kübra’dan berat almanın yollarını aramanın gün ve geceleridir. Berat gecesinde üç önemli hatırlatma vardır.
Birincisi: Ramazanın yaklaştığını ve hazırlık yapılması gerektiğini haber vermesi.
İkincisi: Şirkten, isyandan, küfürden, bâtıldan, dalâletten ve günahlardan, kâfirlerden inanç ve tasavvur açısından ne kadar beri olduğumuzun gözden geçirilmesi.
Üçüncüsü: Mahşerde gerçek beratı alıp alamayacağımızın muhasebesini yapmaya yahut orada o beratı burada kazanmaya niyet etmeye vesile olması.
Bu gibi zamanlar Müslümanlar için tevbe ve istiğfar, yeniden toparlanma, bilinçlenme ve tezkiye (arınma) için güzel fırsatlardır. Böyle gün ve geceler bizleri, Cenab-ı Hakk’ın kulluk kapısına daha iştahlı ve daha heyecanlı olarak yaklaştırmalı ve yeniden tazelenmeliyiz. Esasen bütün gecelerimizi değerlendirmemiz, belli gün ve gecelere tahsis etmememiz icab eder. Ancak mü’minin hayatı için böyle zamanlar, ayrıca yenilenme fırsatı olarak kabul edilmeli, mü’min bu gecede öncelikle Allah Teâlâ’nın şu âyetini düşünerek eğilmeli ve hayatı boyunca onu unutmayacak şekilde kendisine rehber edinmelidir: “Siz Ey iman edenler! Allah’a karşı sorumlu olduğunuzu bilin. Şimdi herkes, kendisine malum olmayan bir yarın için (kıyamet günü için) neler hazırladığına bir baksın. Ve bir defa daha sorumlu olduğunuzu bilin. (Allah’ın yasakladığı her şeyden Allah adına uzak durun ve) Allah’tan sakının. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan (en ince noktasına kadar) haberdardır.” (59 Haşr Sûresi 18. âyet) buyurmaktadır. Görülüyor ki, Cenab-ı Hak, insana yaptığı işlerine ve ibadetine göre değer vermekte ve bu işleri ne maksatla yaptığına bakmaktadır. Sevgili Peygamberimize hitaben: “(Habibim) de ki: Eğer duanız ve ibadetiniz olmasa, Rabbiniz size ne diye değer versin...” (25 Furkan Sûresi 77. âyet)
Aşırıya kaçmamak; yani yeni bir ibadet türü icat etmemek, Peygamber Efendimizin ve sahabelerinin yapmadığı bir ibadeti onlara nisbet ederek yapmamak şartıyla, Müslümanların bir vesile ile camilerde veya başka yerlerde, sair günlerde veya mübarek dedikleri günlerde/gecelerde bir araya gelmelerinde, birlikte ibadet edip dua etmelerinde, birbirlerine ikramda bulunmalarında bir sakınca olmasa gerektir. Kaldı ki bu tür bir araya gelmeler Müslümanlara cemaat şuuru kazandırır, vahdetlerini güçlendirir, mescitleri ihya ve imar eder. Ancak şu bir gerçek ki tarihte pek çok toplumda mübarek gecelerle ve diğer ibadetlerle ilgili Peygamber’in ve sahabelerin yapmadığı pek çok âdetler ve ibadetler çıkmıştır. Ya da âdetlerden bir kısmı zaman içerisinde ibadete dönüşmüştür. Bu geceleri değerlendirirken bu inceliğe dikkat etmek gerekir. Ki; sevap umarken din adına yanlış yapılmasın. Meselâ “İstiğfar eden yok mu, affedeyim ve bağışlayayım. Rızık isteyen yok mu, hemen rızık vereyim. Başına bir musibet gelen yok mu, hemen sağlık ve afiyet vereyim.” Böylece tan yerinin ağarmasına kadar bu şekilde devam eder. Aslında bu sesleniş bütün geceler için geçerlidir. Ramazandan önceki son ayın yarılanmış olması, iyice yaklaşması orucun ve ibadetin arttırılması makuldür. Bu geceyi kutlamayı bir ibadet gibi görmek, dinimizi, Allah’a kulluk vazifelerimizi beli gün ve gecelere hasretmek, affımızı, tevbemizi, namaz hassasiyetimizi, kulluk borçlarımızı, insan ilişkilerimizi (komşuluk, akrabalık, vs.) sadece kandil günlerinde canlı tutmak doğru değildir. “Bazı geceler ve günlerde değil, daima Müslüman olmak ve daima Müslümanca düşünmek ve yaşamak” düsturumuz olmalı. Belirli gün ve gecelerin Mü’mini değil, her hal ve şartta Mü’min olmak, mü’mince yaşamak!
Böyle gün ve geceleri ‘nefs muhasebesi’ yapmamızın, derlenip toparlanmanın, Ramazan-ı Şerife layıkıyla hazırlanmamızın vesilesi yapmamız iyi olur. Meselemiz budur.
Berat Gecesi de bizim Rabbimize yaklaşmamızın, onun emir ve yasaklarına azami hassasiyet gösterme gayretimizin adımlarıdır. Öyleyse şimdiye kadar kılamadığımız namazları kılmaya, bir daha da namazı bırakmamaya karar verelim. Verilmemiş zekâtlarımızı, sadakalarımızı verelim, öncelikle farzı/farz-ı aynları, hadislerle/sünnetlerle amelleri nafilelerden öne alalım. Haramlardan, küçük ve büyük günahlardan uzak durmakla hayatımızı ve sağlığımızı koruyalım. Küsmüşsek barışalım, incitmişsek helallik alalım, incinmişsek affedelim, incittiğimiz alim-ulema varsa, özür dileyelim, af isteyelim, ana-babamızın ellerini öpelim, ihtiyaçlarını karşılayalım, dualarını alalım, kibirden, gururdan, şımarıklıktan uzak duralım. Kula yakışır şekilde, alçak gönüllü, herkese şefkatle, merhametle muhabbetle kucak açalım. Çaresizlere çare olalım, Allah’ın dinini yaşayalım, O’nun koruması altına girelim. Ancak bu şekilde gecemiz mübarek olur, evimiz, gönlümüz, yurdumuz huzur ve bereketle dolar. Allah Teâlâ’nın affı ve bağışlaması Müslümanların günahlardan arınmasına ve kurtuluşlarına bir vesile olur inşaallah…
Bu idrak ve şuur içinde ihya edeceğimiz Berat Gecesi’nin hepimiz için hayırlara vesile olmasını Allah Teala’dan niyaz edelim.