* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: 1443. Hicrî Yıla Girerken  (Okunma sayısı 117 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
1443. Hicrî Yıla Girerken
« : Ağustos 08, 2021, 08:47:58 ÖÖ »
1443. Hicrî Yıla Girerken

Hicret, her zaman bir laboratuvar gibi.İmtihan dünyasındayaşadığımız için ‘imtihan içinde imtihan’diyebileceğimiz olaylarla iç içeyiz. Varlığın, darlığın, yokluğun, bolluğun sonucundaki sorumluluk ve yükümlülüğün sınavı. Verilen emanetin; hicret şuurunun gerçekleşmesinde kullanılması. İnsanlık/kulluk, medeniyet/ümmet bilincinin oluşturulması gereken hicret günleriyle beraberiz. Yeter ki basitleştirmeyip bir Dâvânın temellerinin atıldığı günlerde olduğumuzu unutmayalım.

“Ummana uzman olunmaz” diye bir söz vardır. “Hicret” de çok yönlü incelenip kafa yorulması gereken İslam tarihinde ayrı bir yeri olan, medeniyetimizin takvimi olarak kabul edilmesinin vesilesidir. Farklı açılardan “Hicret” ufkuyla, yaşadıklarımızı değerlendirelim. Büyük yolculuğumuzun içindeki hicret yolculuğumuzu ihmal etmeden…

Peygamberimizin hayat tarzını bir bütün olarak anlamadan, Kur’ân’ı da, İslâm’ı da, dünyayı da, dünyanın sorunlarını da anlayamaz, kavrayamaz ve anlamlandıramayız. İslâm’ın insanlığa nasıl bir hayat ve dünya tasavvuru sunduğunu; bu tasavvuru nasıl hayata geçirdiğini, bu tasavvura hangi hâl ve şartlarda, hangi zorlu zamanlarda nasıl hayatiyet kazandırdığını da göremez ve kavrayamayız.

Hicret, yüce dinimizin rahmet yüklü tebliğini bütün insanlığa ulaştırmak için çıkılan kutlu yolculuğun adıdır. Hicret, bir hayat tarzıdır. Dünya durduğu müddetçe hak ile batıl, adalet ile zulüm, hayır ile şer, iyilik ile kötülük mücadelesinin devam edeceği bilinciyle yaşamaktır. Hicret, her durumda zulmün ve zalimin karşısında hak ve hakikatin tarafında yer almaktır. Her fırsatta daha iyinin, daha güzelin arayışı içinde olmaktır. Hiçbir zaman fani dünyanın aldatıcılığına kanmamaktır. Nefsin, heva ve arzuların tuzağına düşmeyerek Allah’ın haramlarından uzak durmaktır.

Hicret, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, fedakârlığın, diğergâmlığın, dostluk ve kardeşliğin tesisidir. Din kardeşine kucak açarak onunla evini, işini, malını mülkünü, yiyeceğini ve varlığını paylaşmanın; kardeşini himaye etme ve sahiplenmenin adıdır.

Hicret, Müslümanların içinde yaşadıkları toplumla temasa geçtikleri anda karşılaştıkları zorlukları, kuşatmayı, yok etme taarruzlarını göğüsleyebilmek için giriştikleri bir varoluş, direniş ve kendi kaderlerini ve geleceklerini kendi ellerine alma mücadelesinin nasıl verileceğinin ve nasıl hayata geçirileceğinin formülünü, usûlünü veren bir silkiniş eyleminin ve sürecinin adıdır.

Hicret; var olabilme iradesine sahip olabilmek demektir. Hicret, varlığını her dâim hissettirebilmek, dolayısıyla Müslümanların Müslümanca var olma kaygılarını yok etmeye kalkışanlara karşı muhkem ve sarsılmaz bir direniş, bir silkiniş, bir diriliş ruhu geliştirebilmek, bu ruhu her dâim canlı ve diri tutabilmek demektir.

Sevgili Peygamberimiz; dünyevî bir lider olmadı. Önce kendisi Mekke’den gidip, tehlikelerden, zulümden kurtulmadı. Arkadaşlarını gönderdi. Habeşistan’a âdil hükümdar Necaşi’ye. Arkadaşlarının can güvenliğini teminat altına alıyordu. İmkanların bittiği yerden, imkanların üretildiği yere intikaldi hicret. Üçüncüsü Allah olan iki kişiye kim ne yapabilirdi? ‘Hapsedilmem halvet, sürgün edilmem hicret, öldürülmem şehadet. Düşmanlarım bana ne yapabilir ki. Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum’ diyen Allah dostları “hicret ruhu” taşıyan muhacirler değil miydi?

Peygamber Efendimiz bile Sevr mağarasından uzaklaşırken yaşlı gözlerle son bir defa doğup büyüdüğü Mekke’ye bakıp “Mekke! Seni o kadar çok seviyorum ki, eğer beni çıkarmasalardı -vallahi- senden ayrılmazdım” buyurmuşlardır. İmamı Gazali’nin gezmediği yer kalmamıştır. İmam-ı Rabbani hazretleri bir baştan bir başa Hindistan’da seyahat etmişlerdir. Bu müstesna insanların hangisinin mücadelesi incelense, hayatlarında hicretin ağırlık ifade ettiği görülür. Bugün bir Medine yoktur ama her yere Medine’nin boyasını çalmak, Medine misali şehirler kurmak vardır. Bilhassa asrımızda şehirleri “Medine”leştirme, çağımız insanlarının problemlerini çözmekle eş değerdir. Şu halde hicret, yardan-yârandan vazgeçebilme şuurudur.

Hz. Adem’den, sapkın bir toplumdan hicret edip yepyeni bir toplum temeli atan Hz. Nuh’a, muhacirlerin atası Hz. İbrahim’den, gerçek adını hiç kimsenin bilmediği fakat hicretin adının yerini aldığı Hz. Hacer’e. Kölelikten sultanlığa hicret eden Hz. Yusuf’tan, Mısır’dan Filistin’e bir farklı “hicret yürüyüşü” gerçekleştiren Hz. Musa’ya. Tarihin bütün Allah’ın nurunu taşıyan nur yüzlü adamları ve kadınları, her biri farklı bir hicretin muhaciri olmuşlardı. Fakat bizden öncekilerin yaşamadığı en dehşetli gurbeti, modern zamanların insanları yaşadı. Bu; modern oyuncaklarla oyalanan, hipnotize edilmişçesine insanlığından sürülüp çıkarılan, âdeta iç dünyalarında bir “hicret” bekleyen toplum ne zaman maddi-manevi muhacir olacak? Bütün insanlık, insanlığının garibi oldu. Yani insan insanlığından ‘göç’ etti.

Tabi, bu bir hicret değildi ki teselli olalım. İnsanın insanlığından edilmesini nasıl ‘hicret’ diye adlandırabilirdik? Bu tam anlamıyla bir sürgündü ve biz hepimiz kendimizin uzağına düşürüldük. Şimdi bir hicret seferberliği olmalı. Önce, Kur’an’ı Kerim’in “Aranızda hayra çağıran, iyi doğru ve güzeli emredip kötü, yanlış ve çirkinden sakındıran bir topluluk bulunsun” dediği o topluluk kendine hicret etmeli. Yani imkanların bittiğini sandığı ‘bozgun’ diye adlandıracağımız bir ruh halinden, gönülleri feth eden bir ruh haline hicret. Günahtan-sevaba, kötülükten iyiliğe, alçaktan yüceye, değersizden değerliye, evden sılaya, dünyadan ukbaya hicret.

Peygamberimize ilk hicret emri ilk vahiylerin inmeğe başladığı günlerde nüzül sıralamasında ikinci sûre olan Müzzemmil sûresinde, “Onların söyleyebilecekleri her şeye karşı sabırla diren. Ve güzellikle uzaklaş onların çirkin tavırlarından.” Kötülerden iyilere hicret. Hicret, ‘eylem ahlakı’dır aynı zamanda. Mekke’den Medine’ye hicret en son hicrettir. İlk emir (ilk hicret) insanın iç yolculuğudur.  Nüzül sıralamasında dördüncü sûre olan Müddessir’de “Ey örtüsüne bürünen (Peygamber)! Kalk artık uyar” buyurulur. ‘Bütün kötülüklerden, günahlardan hicret et’ manasındaki “Elbiseni temiz tut! Bütün pisliklerden uzak dur!” İlahi emri, hicretin bir inşa süreci olduğunu da gösterir.

Hicret karnemizi kontrol edip 1443 yılına girerken 1442’nin muhasebesi yapıp yeni bir ruh, yeni bir heyecan, samimiyet gayret ve salih amel işleme cehdi içinde hayatı ibadet, ibadeti hayat olan hicretlerde buluşuruz İnşaallah… 

 


* BENZER KONULAR

Rahîm Ve Rahmân Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:28:55 ÖÖ]


Davranışlarımız Kaydediliyor Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:22:46 ÖÖ]


Biliniz Cesedin Öyle Bir Et Parcası Vardır Ki Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:18:08 ÖÖ]


Melek Girmeyen Evler Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:04:30 ÖÖ]


Doğru Çalışma Methodu Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:59:59 ÖÖ]


Başınızı Çevirip Gitmeyin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:39:23 ÖÖ]


Ozan Birgül 320 kbps - 2 kısım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:15:33 ÖÖ]


Ozan Birgül - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:04:09 ÖÖ]


Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]