* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İSRA VE MİRAC  (Okunma sayısı 224 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İSRA VE MİRAC
« : Mart 21, 2020, 09:06:18 ÖÖ »
İSRA VE MİRAC

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

İsra, gece yürüyüşü demektir. Efendimizin, biraz sonra açıklayacağımız bu akıllara durgunluk veren mucizesi, geceleyin olduğu için bu adı almıştır. Kuran  bu olayı bu kelime ile ifade etmiştir.

Mirac ismi de, yükseğe çıkmak manasına olan uructan alınmıştır ki; merdiven, asansör demektir. Mirac ile ilgili hadislerde bu kelime kullanılarak -Yükseğe çıkarıldım, buyrulduğundan bu olaya Mirac da denmiştir. İslam dünyasında bu olay genelde bu kelime ile bilinmektedir.

Sözlük anlamları bu olan İsra ve Mirac, Efendimizin üstün makamlara yükselişi ve Allah’ın yüce katına kabul edilişi olayıdır. Yüce Yaratıcıya yakınlığın en üstün derecesi olan Mirac, beşer anlayışı çizgisinin ötesinde bir olaydır. Çünkü bu olayın fizik kanunları ile açıklanması mümkün değildir.

Olay Nerede ve Ne Zaman Meydana Gelmiştir?         

Mirac olayının ne zaman meydana geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Bunun sebebi İslam’dan önce cahiliye zamanında Araplar arasında yıl tarihin olmayışıdır. Kesin olarak bilinen, Mirac’ın hicretten önce Mekke’de meydana gelmiş olmasıdır.   

Tarihi, ayı ve günü konusunda birbirinden farklı rivayetler vardır. Biz zamanı da dikkate alarak önemli bazı rivayetleri özet olarak nakletmekle yetineceğiz.

Büyük hadis ve kelam alimi olan ve 1448-1517 tarihleri arasında yaşamış bulunan Kastalani, Efendimizin hayatı üzerine yazdığı "el-Mevahibu’l-Ledüniyye" adlı eseri ve 1710 tarihinde vefat etmiş olan Zürkani’nin şerh ettiği bu eserde şu bilgilere yer verilmiştir:

‘Ünlü alim ve tarihçi İbn Kuteybe (H.213-267) ile allame İbn Abdü’l-Berr (H.368-463), Mirac’ın, kameri aylardan Recep ayında olduğunu söylerler. İmam Nevevi (H.631-676) bu tarihi gerçeğe daha yakın bulur. Ayrıca hadis alimi Abdülgani el-Makdisi (H.659)’de bu tarihi kabul eder, hatta Mirac’ın Recep ayının 27’nci cuma gününde vuku bulduğunu söyledikten sonra: -Müslümanlar bu tarihi benimsemiş bulunuyor ve bunu en doğru rivayet kabul ediyorlar’ der.[1]

Mirac hakkındaki ihtilaf, sadece vuku bulduğu tarih konusunda değildir. Olayın nasıl olduğu, ruh ile mi, ceset ile mi vuku bulduğu da ihtilaflıdır. Bu konuda farklı görüşler olmakla beraber alimlerin çoğunluğuna göre; Mirac hem ruh ve hem de cesetle birlikte meydana gelmiştir. Esasen bu konudaki ayet ve hadisler incelendiği ve Mirac’ın Mekkeli müşrikler arasında meydana getirdiği yankı dikkate alındığında, çoğunluğun görüşünün doğru olduğu yani Mirac’ın hem ruh ve hem de cesetle birlikte olduğu anlayışıdır. İşte buna göre İslam dünyasında Mirac Recep ayının 27’nci gecesinde kutlana gelmiştir.

Olay Nasıl Oldu?         

Buhari ve Müslim’de yer alan rivayetlere göre olay şöyle olmuştur: Efendimiz Mekke’de, evinde iken veya Kabe’de bulunduğu sırada Hz.Cebrail bazı meleklerle birlikte gelerek Efendimizin göğsünü açmışlar, içini zemzem ile yıkadıktan sonra hikmet ve iman nuru doldurmuşlardır.

Efendimizle ilgili göğüs açma (şerh-i sadr) denilen olay budur. Ancak bu olay ne zaman ve nerede olmuştur? Bu, ihtilaflıdır. Bazıları bunun, sütannesi Halime’nin yanında iken çocukluğunda olduğunu söylerken, diğer bazıları ise bir defa Halime yanında, bir defa da Mirac’tan önce olmak üzere iki defa olduğunu söylerler.

Şah Veliyyullah ed-Dihlevi, bu olayı yani göğüs açma olayını manevi bir operasyon olarak değerlendirir ve:

-Efendimizin ruhunda meleklik ruhunun üstün gelmesi, tabiat özelliklerinin yok olması, tabiatın, kutsiyet aleminin ilhamlarına tabi olması, diye yorumlamaktadır.[2]

Bir gün Efendimize soruldu:   

-Ey Allah’ın Rasulü, göğüs açılır mı? Efendimiz:       

-Evet, açılır, buyurdu.

-Nasıl olur? diye sorduklarında, Efendimiz:

-Bir nurdur ki Allah onu müminin kalbine atar, o da onunla ferahlanır, açılır, buyurdu.

-Onun alameti nedir? dediler. Efendimiz:

-Aldanma yurdu (dünyadan) uzaklaşmak, ebediyet yurduna (ahirete) yönelmek ve gelmeden önce ölüm için hazırlanmaktır, buyurdu.[3]

Efendimizin Mirac’tan önce göğsünün açılması, o muazzam olaya bir hazırlık, göreceği olaylar karşısında rahat olması ve kendini kaybetmemesi içindir.

Daha sonra Cebrail, Efendimizi buraka bindirerek, birlikte Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya geldiler. Manevi bir binit olan Burak’ı Efendimiz şöyle tarif ediyor:

-Bu, merkepten büyük, katırdan küçük uzun ve beyaz bir hayvandı. Adımını gözünün görebildiği en son noktaya koyardı.

İsra Suresinde, Mirac’ın bu bölümü ile ilgili şöyle buyurulmaktadır:[4]

سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ.

Efendimiz burada (Peygamberlerin ruhlarına imam olarak) namaz kılmış ve bütün Peygamberler de onunla beraber kılmışlar.

Sonra Mirac getirildi. Mirac, asansör gibi yükseğe çıkaran manevi bir araçtır. Buna Cebrail ile beraber bindiler ve göklere çıktılar. Birinci semaya vardıklarında, Hz.Cebrail:

-Açınız, dedi. İçerden bir ses:

-Kimsin? diye sordu.

-Ben Cebrail’im.

-Yanında kimse var mı?         

-Muhammed (s.a.v.) var.       

-Muhammed gönderildi mi? (Peygamber olarak görevlendirildi mi)       

-Evet, gönderildi.         

Kapı açıldı ve Efendimiz birinci semaya varmış oldu. Orada, sağında ve solunda bir çok gölgeler olan bir adam gördü. Bu adam, sağına baktıkça gülümsüyor, soluna baktıkça da ağlıyordu. Efendimizi görünce:

-Merhaba Salih Peygamber, hoş geldin, iyi oğul, dedi.         

Efendimiz Cebrail’e kim olduğunu sordu. Cebrail de Hz.Adem olduğunu söyledi. Etrafındaki gölgeler de onun soyu idi. Sağındakiler cennetlik olanlar, solundakiler de cehenneme girecek olanlardı. Onun için Hz.Adem sağına baktıkça seviniyor, gülüyordu. Soluna baktıkça da üzülüyor ve ağlıyordu.

Efendimiz Cebrail’in kılavuzluğunda yoluna devam etti. İkinci semaya vardılar. Orada birinci semada olduğu gibi aynı sorular soruldu ve aynı cevaplar verildi. Böylece her semada bir Peygamber ile karşılaştılar. İkinci semada Yahya ve İsa, üçüncü semada Yusuf, dördüncü semada İdris, beşinci semada Harun, altıncı semada Musa ve yedinci semada İbrahim (a.s.) ile karşılaştılar. Karşılaştığı Peygamberlerin her biri kendisini selamlamış; hoş geldin Salih Peygamber, iyi kardeş, dediler.

Daha sonra Sidretü’l-Münteha’ya vardılar. Sidretü’l-Münteha, gökleri, cennetleri kucaklayan ulu varlık ağacıdır. Peygamberlerin ve meleklerin erebildikleri ilmin son noktasıdır. Ondan ilerisine ne bir melek ne bir Peygamber yaklaşamaz. İlerisi ğayb alemidir. Allah’tan başka kimsenin ilmi oraya ulaşmaz.

Efendimiz Sidretü’l-Münteha’ya varınca Necm suresinde ifade buyurulduğu üzere: -Sidreyi bürüyen bürümüştü.[5][5] Yani Sidreyi bir nur kaplamıştı. Bundan ötesi tarif ve beyana sığmayan bir alemdi. Buraya kadar Efendimize arkadaşlık ve kılavuzluk eden Cebrail burada kaldı ve:     

-Bir parmak ucu kadar öteye yaklaşmış olsaydım yanardım, dedi.         Bundan sonra Efendimiz, Refref ile yükselip Allah’ın divanına yaklaştı. (Refref, görmeye engel geniş örtü ve perde demektir ve Allah’ın divanı hadimlerinden biridir.) Nitekim Mevlid’de Süleyman Çelebi bu anı tarif ederken:

Söyleşürken Cebrail ile kelam,       

Geldi Refref önüne verdi selam,

Aldı ol şah-ı cihanı ol zaman

Sidreden gitti ve götürdü heman.

Mirac’ın bundan sonra ki esrar dolu ulvi sahneleri ise Necm Suresinde şöyle ifade edilmektedir:[6]

فَأَوْحَى إِلَى عَبْدِهِ مَا أَوْحَى. مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَى. أَفَتُمَارُونَهُ عَلَى مَا يَرَى. وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَى. عِندَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَى. عِندَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَى. إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَى. مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَى. لَقَدْ رَأَى مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَى.

Ayetlerde Efendimize vahyedildiği bildiriliyor, ancak neyin vahyedildiği açıklanmıyor. Bu makamda Efendimize üç ilahi ihsanda bulunulduğu hadislerde ifade buyuruluyor. Bunlar:

1. Beş vakit namaz. Mirac hediyesi olarak Efendimizin getirdiği beş vakit namaz, aynı zamanda müminin miracı sayılmıştır.

2. Allah’a ortak koşmayanların bağışlanacağı müjdesidir.

3. Bakara suresinin sonundaki üç ayet ki, İslam’ın temel inanç esaslarını tamamlamakta ve müslümanların çektiği üzüntü ve sıkıntıların sona erdiği müjdelenmektedir. Ayetler şöyledir:[7]

لِّلَّهِ ما فِي السَّمَاواتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَإِن تُبْدُواْ مَا فِي أَنفُسِكُمْ أَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُم بِهِ اللّهُ فَيَغْفِرُ لِمَن يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَن يَشَاءُ وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ. آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ. لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْساً إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ.

İşte Efendimiz bu müjdelerle Mirac’tan dönüyordu.

Efendimiz Mirac’ta Allah’ı Gördü mü?

Yukarıda özetlediğimiz Mirac, Peygamberler arasında yalnız Efendimize nasip olmuştur.

Muhammed’den diğer yok dahil olmuş Kabe Kavseyn’e,

Kiram-ı Enbiya’dan girmedi bir fert o mabeyne,

Haremgah-ı visale Ahmed’i tenha alıp Mevla,

O halvet mahsus oldu Hazret-i Sultan-ı Kevneyne.

Yani Muhammed’den başka Kabe Kavseyn’e giren yoktur. Büyük Peygamberlerden hiç kimse o saraya girmedi. Sevgili ile buluşma haremine Yüce Allah Efendimizi yalnız aldı. O baş başa kalma iki cihan sultanına tahsis edildi.

Olay esnasında Efendimiz pek çok ilahi ayetler görmüştür ki, sahih hadislerde bunlara işaret buyurulmuştur. Esasen Kuran’da Efendimizin Mirac sebebi açıklanırken;

-Kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, buyurulmuştur. O gece Efendimiz pek çok şey gördü, ancak Allah’ı gözleriyle görmüş müdür? Bu hususta ne Kuran‘da ve ne de hadislerde kesin bir ifade bulunmamaktadır. Bunun için bu konuda İslam alimleri arasında farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bu husus ile ilgili görüşlere ve bu görüşlerin dayandığı delillere yer vermeden önce bir hususu açıklamakta yarar vardır. O da Allah’ı görmenin caiz olup olmadığı husustur.

Akaid kitaplarında konu ile ilgili şu ifade yer almaktadır: Allah’ı görmek aklen caiz ve naklen sabittir.[8][8] Yani Allah’ı görmenin imkansız olduğuna dair akli bir delil bulunmamaktadır. Kuran‘da da Allah’ın görülebileceğini gösteren ayetler vardır. Mesela:[9]

وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَـكِنِ انظُرْ

إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي.

Bu ayet Allah’ı görmenin mümkün olduğuna iki yönden delalet etmektedir.   

1. Hz. Musa Allah’ı görmek istemiştir. Eğer Allah’ın görülmesi mümkün olmasaydı, o, böyle bir istekte bulunmayacaktı. Çünkü bir Peygamberin Allah hakkında caiz ve mümteni olan şeyleri bilmesi gerekir.   

2. Allah Teala yüce zatının görülmesini dağın yerinde kalmasına bağlamıştır. Dağın yerinde kalması ise mümkün olan bir şeydir. O halde Allah’ın görülmesi de mümkündür.[10]

Ayrıca müminlerin kıyamet günü Allah’ı göreceklerine dair ayetler ve sahih hadisler vardır.[11]

Bu kısa açıklamadan sonra şimdi konumuza dönelim ve Efendimizin Mirac’da Allah’ı görüp görmediğini inceleyelim.

Mirac olayına ışık tutan ayetlerde Efendimizin Allah’ı gördüğüne dair açık bir şey yoktur. Bu olayın bazı safhalarını açıklayan ayetler Ashabı Kiram tarafından farklı şekillerde yorumlanmıştır.

Kadı İyaz, İslam alimlerinin bu konuda farklı görüşler ortaya koyduklarını söylüyor. Hz.Aişe ve taraftarları; Efendimizin Mirac’da Allah’ı gözleri ile uyanık halde görmediğini söylerken, İbn Abbas ve onun görüşünü benimseyenler; bunun aksini savunarak, Allah’ı gördüğünü iddia ediyorlar.

Mesruk şöyle demiştir. Hz.Aişe’ye:

-Valide, Efendimiz Rabbini gördü mü? dedim. O:       

-Söylediğin sözlerden tüylerim diken diken oldu. Nasıl oluyor da bunu bilmiyorsun. Üç şey vardır ki, onları her kim sana söylerse yalan söylemiş olur:

-Her kim Muhammed Rabbini gördü derse yalan söylemiş olur, dedi ve sonra şu ayetleri okudu:[12]

لاَّ تُدْرِكُهُ الأَبْصَارُ وَهُوَ يُدْرِكُ الأَبْصَارَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ.

وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِلَّا وَحْياً أَوْ مِن وَرَاء حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَ رَسُولاً فَيُوحِيَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاءُ إِنَّهُ عَلِيٌّ حَكِيمٌ.

-Sana her kim yarın ne olacağını bildiğini söylerse yalan söylemiş olur dedi, sonra da şu ayeti okudu:[13]

إِنَّ اللَّهَ عِندَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْأَرْحَامِ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَّاذَا تَكْسِبُ غَداً وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ.

Her kim, sana Peygamberin bir şey sakladığını söylerse yalan söylemiş olur, dedi ve şu ayeti okudu:[14]

يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ وَاللّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ.

(Hz.Aişe devamla) -Fakat Efendimiz Cebrail’i kendi suretinde iki defa gördü, dedi.[15]

İbn Mesud da Hz.Aişe’nin görüşündedir.[16]

Ebu Zer de şöyle demiştir:[17]

عن أبى ذر قال: سألت رسول الله هل رأيت ربك؟ قال: نور أنَّى أراه.

Hz. Aişe ve onunla birlikte ashaptan bazılarının, Efendimizin, Allah’ı gördüğünü kabul etmemelerine karşılık İbn-i Abbas ve onunla birlikte diğer bazı sahabeler ve bazı İslam alimleri Mirac’da Efendimiz Allah’ı görmüştür, demişlerdir.   İkrime şöyle demiştir:

-İbn Abbas: Efendimiz, Rabbini gördü, dedi. Ben ona:         

-Gözler O’nu idrak edemez, buyurulmuyor mu? dedim, İbn Abbas:

Allah gerçek nuru ile tecelli ettiği zaman öyledir, diye cevap verdi.[18]

Yine İbn Abbas: -Hz.İbrahim’in Allah’ın dostu olmasına, Hz.Musa’nın Allah ile konuşmasına ve Efendimizin Allah’ı görmesine şaşıyor musunuz? demiştir.[19]

Görülüyor ki, Efendimizin Mirac’da Allah’ı görüp görmediği konusunda iki görüş vardır. Hz.Aişe ve taraftarlarına göre Efendimiz, Allah’ı görmemiş; İbn Abbas ve onun görüşünde olanlara göre ise Allah’ı görmüştür.

Bu incelemeden de anlaşılacağı üzere bu hususu ifade eden kesin bir şey yoktur. Sadece Mirac’tan söz eden ayetlerin bir kısmının ashap tarafından farklı yorumlanması sonunda bu görüşler ortaya çıkmış bulunmaktadır. Esasen Hz.Aişe ile İbn Abbas da onun kalbi ile Allah’ı görmüş olduğunu iddia etmiş olması muhtemeldir. Böylece her ikisinin görüşü telif edilmiş olur. En doğrusunu Allah bilir.

Evet, Değerli Müminler! Efendimiz böylece bu mübarek yolculuğu tamamlayarak aynı gece evine döndü.

Mirac’ın Yankıları

Efendimiz evine döner dönmez, gece olup bitenleri ailesine ve arkadaşlarına anlattı. Her söylediğinin gerçek olduğunda şüphe olmayan Efendimize, ailesi ve arkadaşları inanmıştı.         

Mekkelilerin bazıları olayı duyar duymaz şaşkına dönmüşler; bir gecede bu kadar yer hiç gezilir mi demişlerdi. Çünkü onlar Mirac’taki üstün gerçekleri kavrayacak seviyede değillerdi. Bu sebeple Mirac olayı kendilerine anlatılınca inanmadılar. Her şeyi maddi ölçülere göre değerlendirdikleri için böyle şey olur mu? dediler. Kainatta olup bitenlerden, Allah’ın sonsuz kudretinden haberleri yoktu. Her yeni şeye karşı gelen cahil halk seviyesinden yükselmiş değillerdi. Kervanların bir ayda gidip bir ayda geldikleri mesafeyi Muhammed bir gecede nasıl alabilecek, dediler. Halbuki Efendimiz onların kullandıkları vasıtaları kullanmış değildi. O, Burak’a binmişti. Burak, şimşek manasındaki berk kökünden gelir. O halde Mirac’ta şimşek sürati vardır.

Evet, Değerli Müminler! Mekkeliler bu olay karşısında şaşkına döndüler. Hemen Hz.Ebu Bekir’e koştular ve Efendimizin İsra’ya dair verdiği haberi ona naklettiler. Hz.Ebu Bekir onlara:

-Efendimizin doğru sözlü olduğuna kanaatim vardır. Bu kanaatimi size de bildiririm, dedi. Onlar:

-Muhammed’in bir gecede Mescid-i Aksa’ya gidip, sonra da dönüp geldiğini sen de tasdik mi ediyorsun? dediler. Hz.Ebu Bekir:     

-Evet, tasdik ediyorum. Değil bu, bundan daha ziyade uzaklarına da meleklerin gökten haber getirdiklerine de inanmışımdır, dedi. Bu cihetle Hz.Ebu Bekir’e "Sıddık" denildi.

Efendimizin daha önce Mescid-i Aksa’ya gitmediğini biliyorlardı. Onun için kendisine Mescid-i Aksa ile ilgili sorular sordular. Efendimiz çok bunaldı. Çünkü bir an uğrayıp geçtiği bir yer hakkında ne kadar bilgisi olabilirdi. Kendisi bu anı şöyle anlatıyor:

-Kureyş beni yalanlayınca Mescid-i Haram’a gidip Hicr’de ayakta durdum. Bundan sonra Allah bana Beyt-i Makdis ile gözümün arasındaki mesafeyi kaldırdı da, ne sordularsa bakarak haber vermeye başladım.[20]   İşte Mirac ve safhaları kısaca böyledir.

Müminin miracı sayılan namazın farz kılındığı bu mübarek gecede Yüce Yaratıcıya yönelmeli, Ondan af ve bağış dilemeliyiz. Birbirimize sevgi ile yaklaşmalı, düşmanca davranışlardan uzak durmalıyız. Sağlıkla kavuştuğumuz bu kutlu günleri değerlendirmeli ve Allah’ın lütfettiği sayısız nimetlerine şükretmeliyiz.

Bu duygularla hepinizin Mirac kandilini kutlar, bu mübarek gecenin hepimiz için hayra vesile olmasını Yüce Mevla’dan dilerim.

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Zürkani, 1, 307-308.

[2] ed-Dihlevi, Huccetü’l-Baliğa, 2, 866.

[3] İbn Kesir Tefsiri, 2, 174.

[4] İsra, 17/1.

[5] Necm, 53/5.

[6] Necm, 53/10-18.

[7] Bakara, 2/284-286.

[8] el-İci, Şerhu’l-Mevakıf, 2, 368.

[9]Araf, 7/143.

[10] El-İci, age, agy.

[11] Kıyame, 75/23; Mutaffifin, 83/15; Yunus, 10/26; Buhari, Salat, 16; Müslim, Mesacid, 37.

[12] Enam, 6/103; Şura, 42/51.

[13] Lokman, 31/34.

[14] Maide, 5/67.

[15] Buhari, Tefsiru’l-Kuran, Sure ve’n-Necm, 1; Müslim, İman, 77.

[16] Askalani, Fethü’l-Bari, 9, 493.

[17] Müslim, İman, 78.

[18] Tirmizi, Tefsiru’l-Kuran, 54.

[19] Fethü’l-Bari, 8, 492.

[20] Buhari, Menakıb, 41; Müslim, İman, 75.

 


* BENZER KONULAR

Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:06:24 ÖS]