ORUCUN NEFESİNDEN ESENLİĞE
Oruçesenlik ve huzurdur.Oruç Allah’ın insanlığa bağışı. Ondan nasiplenenler sonuçlarına bakmazlar. Allah’ın bağış ve merhameti ve sevgisinin tartısı ölçüsü ve biçisi olmaz. Takdir olunana uyulur, bir ibadet olarak yaşanır. Evet oruç yaşamadır. Hayatın doğallığı içinde ve doğası gereği.
Orucun zorunluluğu, bağlılığı güçlendiriyor. Yaşandıkça insana mutluluk ve haz veriyor. Hayatın çilesine uygunluğuyla birlikte. Oruç heyecan ile beklenir, yaşanır ve hüzünle uğurlanır. Allah’ın insanlığa bir ödül olarak bağışladığı orucun yararları tartışılacak değil. Teknik sonuçlarını tartışmaya gerek yok. Allah bunu insanlığa bir ödül olarak sunmuş ise zaten ödülün kendisi bir ödüldür. Değeri hiçbir şey ile ölçülemez. Aşk ve tutku ile yaşanır.
Hayat zorluklar dizgesi. İnişli çıkışlı, acılı tatlılı, kusurlu güzellikli. Nice hâller ile öyle ya da böyle yaşanır. Hayat bazen sıradanlaşır, belli bir rutin içinde tutuklu olunur. Gün gelir insanın bir değişime gereksinimi olur. O zaman kimi değişikliklere gereksinim duyulur. Hayat yolculuğu doğasında yaşanıyor ise güzeldir, iyidir, hoştur.
Oruç zihnin esenliğidir, sağlıklı düşünüşüdür, kendi kendisini dinleme ve duymadır. Oruç zayıflamak içi rejim yapma egzersizi, jimnastiği, rejim uygulama alanı değil. Oruç oruçtur ve insanlığa zorunlu kılınmış bir yaşama biçimidir. Zalim ruhun ve kalbin yumuşamasına bir vesile, fazlalıklardan arınma eylemi. Uzun soluklu hayat koşusunda, ayakların yer tutma bilinci. Atılan adımların ölçüsü, tutulan ellerin samimiyeti ve sevgisi. Kibrin, gururun kırıldığı bir an ve dönem. Başının üzerinde dönen bulutların, ayaklarının altında olan toprak ile ikisinin arasında bir varlık bilinci. Kendisi bu dünyanın bir unsuru, geleceğin ve devamlılığın oluş gerekçesi.
Bu, hayatın aşk ve vecd hâli. Oruç Müslüman olanlara sunulmuş bir sonsuzluk bağışı. Olmayanların nasiplenememe bahtsızlığı. Dönen dünya çarkını terse çevirme gibi bir eylem, bir düşünüş, bir yaşama biçimi. Oruç insanın kendi kendisine olan cihadı. İç dünyasındaki çekişmelerin, çatışmaların, açmazların ferahlığa çıkma eylemi. İnsanı görmenin, bilmenin, anlamanın göz ve gönül açıklığı. Tıkanan ruh damarlarının huzura erme, şifa bulma, esenliğe kavuşma hâli.
Oruç tutanların gözünde eşyaya, nesneye bakış değişir. Algılayışı ve kavrayışı farklılaşır. Oruç kusur bulma, insanın yüzüne vurma bakışından uzak. İç dünyasından dış dünyaya nasıl yaşanması gerektiğine dair bir duyarlık ve bilinç hâli. Kendini bilme anlama ve düşünme titizliği. Sesin bile bir disiplini olur. Konuşma tonuna bir ölçü gelir. Anlayışın ruh damarları soluklanır, âdeta oksijen alır hayata dönüşü olarak yaşanır. Oruç, sonsuzluğa bir yolculuk. Ufku sonsuz, geleceği sonsuz, güzellik ve bağışı sonsuz. Müslüman olmanın bağışına oruç bağışı bambaşka bir ödül. Bu bir tutkuya dönüşünce ondan asla vazgeçilemez. Onunla yaşama erdemine varanlar onun dışındaki hayatı sıradan bulurlar.
İnsan oruçlu olunca nesneleri farklı görünür. Sokaklar, insanlar, kentler, sokaklar farklılaşır. Yerden göğe, gökten yere ağan bir rahmettir oruç. Oruçlu dil, kalp, göz kulak ve bütün duyuların duyarlığı bir ödüldür. Allah vaadi en büyüğü. Ötesi bizi çok da ilgilendirmiyor. Çünkü bu yaşanan ve yaşanacak olan bir aşk hâli, bir bağlanış ve bir iman.
Farz ibadetin nedenleri, niçin sorgulanmaz hiçbir zaman, farz zorunluluktur mutlak yaşanması gereklidir. Müminin imanı her şeyin üzerindedir. Bu asla bir bağnazlık, bir tutuculuk, bir körlük değil. Mümine iman ve teslimiyet de bir bağış.
Yaşanan zamanın ve hayatın en büyük ödülü oruçlu olmadır.