Üç Aylar ile Farklılaşmak
Allah-u Zülcelâl’i anmak insanın, hayatının her anında ihtiyaç duyduğu, onsuz dünyanın kendisine dar geldiği bir ihtiyaçtır.
İbadetsiz insan, açıklamasını yapamadığı, nedenini bilemediği bir boşluk içindedir. İnsanı huzursuz eden, onu anlamsız hâllere sürükleyen o boşluk ancak ibadetle dolar; insan, ancak hakkıyla ibadet ettiğinde o boşluğun yol açtığı acıdan kurtulur.
Zamanın geçmesi gibi değişmesi de insanın ibadetle ilişkisini değiştirir: İnsan, kimi zamanlar Rabbini daha çok anma ihtiyacı duyar. Günün öyle vakitleri var ki ibadetin keyfine varan, o zaman dilimini ibadetsiz yaşayamaz. Kalbi ibadete alışınca insanın, insan o vakitlerin ardından bir kez daha o vakitlerin gelmesini bekler.
Yılın hâli de böyledir. Müminlerin ibadeti, yılın tümüne yayılmıştır. Yılın her günü yapılacak ibadetler vardır. Buna rağmen, insan yılın belli bir kesitinde daha çok ibadet etmek; Rabbini daha çok anmak ister. Zaman bazı hâlleri artırdığı gibi bazı hâller için özlem de oluşturur. Aradan geçen zaman, insanın yılın o kesitine özlemini artırır. İnsan, yılın o kesitini o özlemle karşılar.
İnsan, yılın o kesitinde bir yandan arınır. Bir yandan yılın sonraki hâli için bir tür azık depolar. Yıl, ibadet ehli için özü itibariyle o yoğun ibadet dönemi etrafında döner. Yılın vakitleri, o ibadet vakitlerine yakınlık ve uzaklıkla anlatılır.
Üç Aylar (eşâhir-i salise), yılın içinde ibadet mevsimidirler. Bütün yıla yayılan ibadetler, o mevsimlerde daha çok yoğunlaşır, mevsimin, ayın, günün rengi hâline gelir. Yılın diğer vakitleri onlarla ifade edilir: Üç Aylara beş ay kala, dört aya kala, iki ay kala, bir ay kala ve nihayetinde Üç Aylar kapıda… Üç Aylar, kapımızı, üç kez tıklatır… Üç Aylar, selam verip hânemize misafire olur. Hoş geldin… Sefâ getirdin Üç Aylar…
Salihlerin ve salihaların zikirle, ibadetle tıklım tıklım ettiği ÜÇ Aylar… Günahkârların, şöyle bir gün gelse de günahlarımdan arınsam diye ağlayanların günahlarından arınmak için fırsat bulduğu Üç Aylar… Bilenlerin kadrini baş üstünde tuttuğu Üç Aylar…
Bilmeyenlerin kadrini öğrendiği Üç Aylar…
Üç Aylarımız, mübarek olsun… Bereketli geçsin inşaallah…
Ariflerden Zunnun-i Mısrî’ye atfedilen güzel bir söz vardır: “Receb, tohum ekme; Şaban sulama, Ramazan ise hasat ayıdır.”
Ne güzel bir programlama… Tohumu Receb ayında atmak… Şaban’da fideyi sulamak, büyütmek ve Ramazan’la birlikte meyvesini almak… Üç Aylar, işini bilenin kazanç mevsimidir.
Dünya ahiretin tarlasıdır. Üç Aylar, bu tarlayı özene bezene işleme mevsimidir. Ekim ne kadar özenli, sulama ne kadar zamanlı, hasat ne kadar titiz olursa ürün o kadar bereketli olur.
Allah-u Zülcelâl’in Resulü sallallahu aleyhi vesellem, Receb ayına ulaştığında,
“Ya Rabbi! Bize Receb ve Şaban’ı mübarek eyle ve bizi Ramazana eriştir” diye dua ederdi.
Receb ve Şaban, Ramazan şehrinin yolu, merdiveni gibidirler. İnsan, Receb ve Şaban yolundan yol alarak, Receb ve Şaban merdivenlerinden yükselerek Ramazan şehrine ulaşır, o şehirde kendisi için gerekli olanı alır, kendini onunla donatır. Kalbini orada arındırır, ruhunu orada dinlendirir, orada günahlarını yakar, eritir, imha eder ve tertemiz olarak hayatına devam eder ya da nasipte olan ölüm ise o şehirde arınmış olarak ruhunu Rahman’a teslim eder, ak bir yüzle O’nun huzuruna varır.
Belirli zamanları daha güzel yaşamak, daha dolu yaşamak insanın farklılık arayışının bir karşılığıdır. Tekdüzelik usandırır. İbadeti alışkanlığa dönüştürür. Alışkanlık güzelliğin düşmanıdır. Alışkanlık, güzel tadı, güzel kokuyu, güzel hâli unutturur;
yaşanmamışçasına sıradanlaştırır. Farklılık, alışkanlığı keserek güzel tat, güzel koku, güzel hâlin sırrına erdirir. Rabbini bilmeyen farklılığı yanlışta arar, günahla yaşamaya çalışır. Mü’min ise farklılığı sahip olduğu üstünlükten daha büyük bir üstünlükle yaşar, böylece farklılığın tadına, kokusuna, hâline varırken aynı zamanda istikrarlı bir şekilde makamını yüceltir.
Üç Aylar, mü’minin farklılık arayışına karşılık, bahşedilmiş bir mevsim nimetidir. Mü’minin yükselişe ayarlı farklılık arayışını onun makamını yükseltecek şekilde karşılık bulması için verilmiş bir imkân, büyük bir fırsattır.
Üç Ayların faziletinin farkında olan, bu imkândan, bu fırsattan farklılaşmak için yararlanır. Mü’minin iki günü bir olamaz. İki günü birbirine uymayan günahkârların aksine takva ehlinin iki günü birbirinden üstündür. Üç Aylar, bu üstünlüğün daha ince bir ayarla yaşandığı mevsimin adıdır. Her gün, bir önceki günden farklı… Çünkü her gün bir önceki günden daha dolu… Bir önceki günden daha kârlı… Nihayetinde manevi bir atmosfere bütün hâller ile bürünmek, o atmosferi iliklerde hissedinceye kadar yaşamak…
Rabbim nasip eylesin.
Amin.