Ramazan Hürmetine Yâ Râb
Allah’a sayısız şükürler olsun ki, mübarek üç ayların en feyizlisi ve en bereketli günlerine kavuşmuş bulunuyoruz.
Ne mutlu geride bıraktığı günlerin değerini ve gelecek günlerin önemini anlıyarak, Allah’ın verdiği sıhhat nimetinin kadrini ve kıymetini bilerek birleştirici ve bütünleştirici bir ruhla oruç tutacak kimselere...
Cenab-ı Hakk, Bakara Sûresinin 183., 184. ve 185. ayetlerinde orucun Ramazan ayında tutulması gereken bir ibadet olduğunu bildirmiş ve bu Kur’an ayına erişenlerin, hastalık ve yolculuk gibi bir mazeretleri yoksa, oruç tutmalarını emretmiştir.
Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:
"Ey iman edenler, sizin üzerinize oruç farz oldu. Nasıl ki sizden önceki ümmetlere de oruç farz olmuştu. Taki günahlardan sakınasınız" buyurulmaktadır.
Bakara Suresinin 195. ayetinde de mealen şöyle buyurulur:
"Ramazan ayı, ki onda Kur’an insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi. Sizden bu ayı idrak eden, onda oruç tutsun; hasta veya yolculukta olan, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde tutsun. Allah size kolaylık ister, zorluk iste-mez. Bu kolaylıkları, sayıyı tamamlamanız ve size yol gösterdiğine karşılık O’nu ululamanız için meşru kılmıştır; olaki şükredersiniz."
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S) de orucun islamın beş şartından biri olduğunu bildirmiş ve şöyle buyurmuştur:
"İslâm, beş temel üzerine bina kılındı; Allah’dan başka ilah olmadığına, Hz. Muham-med’in Allah’ın kulu ve Rasulü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek ve oruç tutmak."
Bu hadis-i şeriften anlaşılıyor ki, İslâm binasını ayakta tutan esaslardan birisi de oruçtur. Müslümanlar oruç tutmazsa İslâm binası ayakta durma şansını kaybeder. Namaz kılınmasına ve zekât verilmesine rağmen. Çünkü orucun terkedilmesiyle fert ve cemiyet hayatında meydana gelmesine sebep olunacak boşluğu veya boşlukları bir başka işle doldurmak mümkün değildir. İbadetlerimiz, İslâm binasının inşasında birbirlerine destek olur ama, biri diğerinin yerini tutmaz. Her ibadet belki bir sebep ve hikmete mebniyyen ve çok önemli bir ihtiyaca cevap vermek, sosyal rahatsızlıkların giderilmesine yardımcı olmak üzere farz kılınmıştır.
İşte bizler bu şuurla Rama-zan-ı Şerifi bağrımıza basıyor ve oruç ibadetine de bu anla-yışla sahip çıkıyoruz.
Sevgili Peygamberimiz: "Eğer ümmetim Ramazan ayında tecelli eden faziletleri bilmiş olsalardı, bütün senenin Ramazan olmasını tememnni ederlerdi." buyurduğu için Ramazan ayına yöneldik ve zengin rahmetine sığındık.
Diğer zamana da ibadetle ilgi gösterilsin, ilim ve hikmete değer verilsin diye Ramazan ayının bütün faziletleri açıklanmamış.
Allah’ın Rasulü: "Bir kimse faziletine inanarak ve ecrini umarak oruç tutarsa geçmiş günahları bağışlanır" müjdesini verdiği için bu mübarek ayın, gündüzleri gibi gecelerini de ibadetle geçirmeye niyet ettik.
Faziletine inanarak ve ecrini umarak oruç tutmak her halde farklı olur. Bu farkı ortaya koymaya çalışmak orucumuzun başkalarının yanında da itibar kazanmasına sebep olacaktır.
Hatem’ül-Enbiya Hz. Muhammed Mustafa (S.A.S.): "Sahur yemeğini yiyiniz, çünkü sahur yemeğinde bereket vardır" noktasına dikkat çektiği için, gecenin düşündüğü, sessizliğin derinleştiği, sofraların melekleştiği, seherin ulvileştiği, dudaklardan dökülenlerin dua haline dönüştüğü bir ortamda uyumadık, zaten uyuyamazdık.
Bir kudsi hadiste: "Ademoğlunun her ameli kendisi içindir. Yalnız oruç müstesna, o benim içindir, onun mükafatını ben vereceğim" buyrulduğu için bir ay boyunca sabahtan akşama kadar ibadet niyetiyle aç ve susuz beklemeyi Cennete kavuşturacak yol saydık.
Ramazan ayı her müslüman için ciddi şekilde nefis muhasebesi yapılması gerektiği noktasından da önemli bir mevsimdir.
’Geride kalan onbir ay içinde neler yapılmış?
* Hayatımızda ne gibi gelişmeler olmuş?
* Allah’ın hoşnutluğunu kazanma yolunda ne gibi ilerlemeler kaydedilmiş?
Müslümanım diyen ve oruç tutmaya karar veren herkes bu soruların cevabını nefsinde araştırmalı ve daha iyi bir kul olmanın gerekleri üzerinde durmalıdır.
Ramazan ayının:
*Kur’an-ı Kerim’in indirildiği ve oruç ibadetinin farz kılındığı,
* İftar ziyafetleri, fitre, zekat ve bağışlarla yoksulları sevindireceğimiz, dargınları barıştı-racağımız bir mevsim olduğu,
* Günahlarımızın bağışlanması, dini ve milli birliğimizin pekiştirilmesi için kaçınılmaz bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiği.
* Huzur, kardeşlik, dayanışma ve kaynaşma zamanı olduğu, unutulmamalıdır.
Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu Cehennem azabından kurtuluş olan Ramazan ayında Allah’ın emrine uyarak oruç tutacağız. Oruçlarımızın Allah katında makbule geçmesi için aşağıdaki hususları da dikkatle yerine getirmeliyiz:
* Önceden mübtela olunan kötülük ve günahlar var ise onlar mutlaka terkedilmeli.
* Gıybet ve dedikodu bırakılmalı, yalan ve iftiraya son verilmeli.
* Fakirlerin, hastaların ve sakatların yardımına koşulmalı.
* Büyüklere saygı, küçüklere şefkat gösterilmeli, küsler barıştırılmalı.
* Misafir, yolcu ve yabancılara iyi davranılmalı.
* İlim öğrenmek ve iş sahibi olmak isteyen gençlere yardımcı olunmalı.
* Cehaletten ve tembellikten kurtulup bilgiye yönelmeli, iş sahibi olunmalı.
* Açlık ve yokluk sebebiyle oruç tutamayan müslümanların var olabileceği de düşünülmeli.
* Komünizmin yıkılmasıyla hürriyetlerine ve mabedleri-ne kavuşan müslüman soy-daşlarımızın yaşadıkları cumhuriyetlerin geldikleri mutlu neticeden yürekten sevinç duyulmalı ve onlara yardımcı olunmalı.
* Bosna-Hersek’te ve benzeri yerlerde zulme uğrayan, haçlı kalıntılarının saldırılarına maruz kalan müslüman kardeşlerimizin hürriyetlerine kavuşmaları için dua edilmeli ve destek olunmalı.
* Bu ayda her şeyden önce temiz ve halis niyetlere sahip olunmalı.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.), Ramazan ayından bahisle bu ayda neler yapılması gerektiğini veciz bir ifadeyle şöyle özetliyor:
"Ey insanlar, büyük ve mübarek bir ayın gölgesi üzerimize düştü. Öyle bir ay ki, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi var. Allah-ü Teala bu mübarek ayın gündüzlerinde orucu farz, gecelerinde de fazla ibadeti meşru kıldı.
Bu ayda az-çok nafile bir hayır yapan kimse, diğer aylarda bin farz eda etmiş gibi sevaba nail olurlar. Bu ayda bir farz ifa etmek, başka aylarda yetmiş fariza yerine geçer. Bu ay sabretmek, katlanmak ayıdır. Sabrın sevabı da Cennet’tir.
Bu ay yardımlaşma ayıdır. Bu ay mü’minin rızkını genişletme ayıdır. Bu ayda oruçluya iftar için bir şey vermek günahları bağışlatır, ateşten kurtarır. Ayrıca bir oruçlu sevabı kadar da sevaba nail eder. Allah-ü Teala bu sevabı bir tek hurma verene de, bir içim su verene de, bir yudum süt verene de ihsan buyurur."
Ramazan-Şerif’in nasıl bir ay olduğu ayeti kerime ve hadis-i şeriflerde yer alan övgü dolu ifadelerden anlaşılıyor. Bu ilahi iltifat ve müjde dolu zaman dilimini diğer zamanlara da ışık tutacak bir yücelikte anmak ve anlatmak gerekir. Aslında bunu Kur’an-ı Kerim yapmış ve Peygamber Efendimiz dile getirmiştir.
Biz de bu sayımızda yetkili kalemlerden temin ettiğimiz yazılarla Ramazan ayını sizlere anlatmaya çalıştık. Diğer sayfalarımızda yer alan değerli yazıları da okuduğunuz zaman bu mübarek ay hakkında yeterli bilgiye sahip olabileceğinizi umuyoruz. Huzur ve saadetle daha nice ramazanlara kavuşmamız niyazıyla...
Sevgili okuyucularımızın Ramazan-ı Şeriflerini en içten duygularla tebrik eder, bu mü-barek ayın iyiliğe, güzelliğe, hayra ve sevaba, birlik ve beraberliğe vesile kılınmasını Allah-ü Teâlâ’dan niyaz ediyorum.
Ramazan hürmetine yâ Râb!...
Ramazan ve oruç ile ilgili Ayetler
"Ey inananlar! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız -eğer bilirseniz- sizin için hayırlıdır". (Bakara: 183-184)
"Ramazan ayı, ki onda Kur’an, insanlara yol göstererek -yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak- indirildi. Sizden bu ayı idrak eden, onda oruç tutsun; hasta veya yolculukta olan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutsun. Allah size kolaylık ister, zorluk istemez. Bu kolaylıkları, sayıyı tamamlamanız ve size yol gösterdiğine karşılık O’nu ululamanız için meşru kılmıştır; ola ki, şükredersiniz".
(Bakara: 185)
"Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı, onlar sizin örtünüz, siz de onların örtülerisiniz. Allah, nefsinize güvenemeyeceğinizi biliyordu, bu sebeple tevbenizi kabul edip sizi affetti; artık onlara yaklaşabilirsiniz. Allah’ın sizin için takdir ettiğini dinleyin. Tan yerinde, beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırdedilinceye kadar, yiyin için, sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescidlerde îtikâfa çekildiğinizde, kadınlarınıza yaklaşmayın; bunlar Allah’ın sınırlarıdır, onlara yaklaşmayın. Allah insanlara yasaklardan sakınsınlar diye ayetlerini böylece apaçık bildirir". (Bakara. 187)
"Doğrusu, Biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirmişizdir. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi; bin aydan hayırlıdır. Melekler ve Cebrail o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler. 0 gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir". (Kadir: 1-5)