Ramazan-ı Şerif’i Karşılarken
Ramazan ayının hem milletimize hem gönül coğrafyamıza ve acılar içerisinde kıvranan İslam âlemine huzur, barış, adalet ve merhamet getirmesini Allah’tan niyaz ediyorum.
Ramazan; bizlere rahmet, mağfiret getirir. Kardeşlik bağlarımızı yeniden inşa etmeye gelir. Milletçe ‘hoş geldin’ diyoruz.
Yorgun ve bitap düşen yüreklerimizin Ramazanın bize getireceği rahmete çok ihtiyacı var. Hani suya hasret kalmış çorak araziler olur ya, onların yağmura ihtiyacı gibi çorak kalmış yüreklerimizin Ramazanın şifa dağıtan rahmet eline ihtiyacı var. Her zamankinden çok daha muhtaç olduğumuz bir zamanda Ramazan geldi, iyi ki geldi, hoş geldi.
Ramazan; bizi kitabımız Kur’an-ı Kerim ile buluşturmak için gelir. Bizi barış yurduna davet etmek için gelir. Bize, dünyamızı barış yurduna döndürmek için gelir. Ramazan bizi iyilerden kılmaya, bize iyilik getirmeye, iyiliği yeryüzünde hâkim kılmamıza yardımcı olmaya gelir. “Ey iman edenler, Allah’ı unutmayın.
Allah’ı unutursanız kendinizi unutursunuz. Allah’ı unutursanız, Allah da size kendinizi unutturur” âyetiyle bizi ikaz için gelir. İnsanoğlu olarak unutuyoruz. Kendimizi, Rabbimizi, dostumuzu, kardeşimizi, yetimi, fakiri, mazlumu unutuyoruz. Her sene gelen Ramazan bize hatırlatmaya gelir. Bize kendimizi, Rabbimizi, yanı başımızda varlığının farkında olmadığımız kardeşimizi, annemizi, babamızı, komşumuzu, ailemizi, unuttuğumuz her şeyi bize hatırlatmaya gelir.
Ramazan bir hatırlatma ayıdır aynı zamanda. Ramazan bize fani olanları hatırlatır. Baki olanları hatırlatır. Dünyanın faniliğini, gücün servetin faniliğini hatırlatır. İyiliğin, güzelliğin, erdemin, faziletin, adaletin, ahlakın baki olduğunu hatırlatmaya gelir. Unuttuğumuz bütün değerleri hatırlatmaya gelir. Ramazan bize yanı başımızda sürekli kalbini kırdığımız kardeşimizi hatırlatır. Kaybettiğimiz kardeşlik rüzgârını getirir bize her sene. Örselenen kardeşliğimizi tamir etmeye gelir. Kırdığımız gönülleri yeniden yapmaya gelir. Bu mübarek ayı karşılarken; ‘biz Ramazanı değil, Ramazan bizi değiştirsin’ çağrısında bulunuyorum.
Değişmek için Ramazanın manevi atmosferine ruhumuzu teslim etmemiz gerekiyor. Tarih boyunca olduğu gibi dinler, dinlerin ibadetleri bizi değiştirmeye gelir ama insanlar onları değiştirmeye çalışır. Onun için özellikle Ramazan aylarında dikkatli olmalıyız. Ramazanın muazzez bir ruhu vardır. Onu dönüştürerek onun muazzez ruhunu incitmemeliyiz.
Ramazanı gösteriş ve eğlence sektörüne dönüştürerek onun ruhunu incitmemeliyiz. Biz Ramazanı değiştirmeye kalkıştığımız zaman Ramazanın bize getirdiği barışı, kardeşliği elimizle itmiş oluruz. Biz Ramazanı değil, Ramazan bizi değiştirsin.
Kur’an ayı Ramazanda milletimizi, mümkün olduğu kadar Kur’an ile Peygamberin sahih sünneti bilgisiyle buluşturalım. Kendimizi Kur’an’ın önünde değil, Kur’an-ı Kerim’i önümüzde tutarak, asıl gayemizin insanlarımızı Kur’an’ın hakikatler dünyasıyla tanıştırmak olduğunu unutmayalım. Başkalarını yaralayan dilimizi tutmaya çalışalım. Gelin hep birlikte orucun en kadim anlamını yeniden hatırlayalım. Vara yoğa konuşmamaya, bilir bilmez söz söylememeye ihtiyacımız var. Ramazan bir arınma, kendine gelme, onarılma ve yenilenme ayı ise o zaman gelin dilimizden başlayalım orucumuzu tutmaya. Dilin farkına varalım.
Belki de şimdiye kadar yaşadığımız en zor, sıkıntılı, sabır imtihanının içinde bulunduğumuz şu günlerde Ramazan’ı karşılıyoruz. Farklı yorumlar, düşünceler, duygular bize ‘kulluk şuuru’nu unutturmasın. Her hal ve şartta yaşanan/yaşatılan dinimizi vicdanlara hapsetmeyelim. Bu Ramazan ayını; bir başka buruk, bir başka sevinç ve hüzün karışımıyla karşılayacağız. Bir başka hasretle…
Kapanan/kapatılan camiler, mescitler varlık içinde yokluk, imkânlar içinde mahrumiyet! Sahiplik içinde âcizlik, kalabalıklar içinde yalnızlık. Kılınamayan Cumalar, terk edilen cemaatler, koparılan aile bağları, akrabalıklar ve insanlık münasebetleri.
İtikat/ahlak/ibadet/muamelat’lardan müteşekkil ‘din binamız’a bir daha çıkmamak üzere Ramazan ayı ile girelim. Ramazan’la hayat tarzımıza girecek dinimizi, hayatımızdan çıkarmayalım. Yaşayalım yaşatalım. Bilhassa örnek olarak, gıpta edilerek.
Zayıflayan ruhumuzu doyurmaya, on bir ayın kirini temizlemeye, yara-bere içindeki halimizi sarıp sarmalamaya, dertlerimize derman, hastalıklarımıza şifa olmaya hoş geldin Ramazan. Yıkılan yerlerimizin inşası, tahrip olan, yıpranan hücrelerimizin yenilenmesi, bozulan taraflarımızın tamiri, zayıflayan irademizin sağlamlaşması için ‘fırsat ayı’ hoş geldin. Ramazan, yine bereketiyle, hidayetiyle, muhabbetiyle geliyor. Herkesin kendinde bir şey bulduğu ay. Yoksulların sofrasında sıcak bir çorba, yetimlerin başını okşayan bir el, günah kirlerini temizleyen bir ‘tevbe pınarı’ içimizi-dışımızı rahatlatan ‘rahmet sığınağı’ mahzun-mükedder gönüllerin neşe kaynağı, günahkâr, âsi, mücrim kulların müracaat kapısı. Şehr-i Ramazan hoş geldin, sefa geldin. Görünen görünmeyen, resmi, gayriresmi, bireysel, kurumsal, toplumsal bütün şeytanların bağlanacağı ay hoş geldin. Kur’an’la bütünleşme ayı; hayatımıza, yuvamıza, mahallemize, şehrimize hoş geldin.
Toplumumuzun yaralarını sarmak, din ve iman bakımından yoksul-fakir-yetim-öksüz kalmış insanımıza iman, ahlak ve fazilet kumanyası ile dolu ahiret azığı taşımamızın vesilesi, ruh bakımını, beden bakımına tercih ettiğimiz ay; ‘bakım ayı’ hoş geldin. Müslüman; değişik, farklı bir çağı yaşıyor. Bu çağın sosyo-kültürel oluşumlarının etkisi altında. İslam kaynaklı olmayan bu oluşumlar, Müslümanın hayatına nüfuz edebiliyor. İnsanımızda “ibadet bilinci”nin hangi boyutta olduğu sorusu bilhassa Ramazan-ı Şerif’te çok önemli. Bilincimiz, yüreğimiz, düşüncemiz, duygumuz, zihnimiz de kirlendi. Bütün bu kirleri temizleyecek “abdest, Kur’an ayı Ramazan” büyük bir hasret, muhabbet ve hürmetle seni bekliyoruz. Rabbim her birimizi bu ayın fazl u kereminden, rahmet ve bereketinden istifade eylesin!