SÖZÜN DEĞERİ
Oruç ayı. Her hâl, her davranış, her söz süzülerek akar ve dışa vurur. Orucun anlamı böyle. Oruç bir bütündür, hayatın ve günün tamamını kuşatır. Bir durum bir diğerinden farkı olmaz, ayrılmaz da.
Güzel söz, davranış, hâl en çok bu zamanlarda belli olur. Hayatın süzülmüş dönemi.
Müslümanları iç denetimde tutan, oto kontrolünü sağlayan ibadetleridir. Olumsuzluklardan korunmak için sürekli abdestli olunması dilenir ve arzu edilir.
Günümüz karmaşasında sözün ne bir anlamı ne bir değeri var. Müslümanlar sakınılması gereken durumlardan ne yazık ki sakınmıyor ve özen göstermiyorlar. İbadetler ile yaşama birbirinin özdeşi ve tamamlayanı. Hatta anlamlandıranı. Bir Müslüman’ın sözü ve eylemi davranışları örtüşmüyorsa güven vermiyor demektir.
Oruç bir yaşama biçimi ise, gündelik yaşam da onun bir yansıması olur. Biri diğerinden ayrı tutulamaz. İfadelerin yansıma biçimi de önemli. Müslüman Müslüman’a güven vereceği gibi olmayanlara da güven verir. Bundan yaklaşık on beş yıl önce bir ramazanda Almanya’ya gitmiştim, davetli olduğum bir evde arkadaşlar anlattı. Komşuluk ilişkileri bir yakınlaşma getirmiş. Alman komşu Noel’de kesilmiş bir hindi getirmiş, usulen almış. Kesim sorunu olduğu için sonradan onu atmış. Komşuluk ilişkileri davranışlarla belli olur kendini gösterir. İyi komşuluk ve iyi ilişkiler insanları birbirine yakınlaştırır.
Oruç ayında bir seçim dönemi var. Tam bir karmaşa. Bir Müslüman’a yakışmayan hâl ve davranışlar uçuşuyor. Polenler gibi savruluyor, göz gözü görmüyor. Orucun güzelliğinden, maneviliğinden eser kalmıyor. Tutarsızlıklar, karalamalar, iftira ve yalanlar karşılıklı ortamı toz dumana çeviriyor.
İnsanın manevi bir ağırlığı kalmıyor. İnsan hafifliyor, ucuzluyor, sıradanlaşıyor. Bu bir taraf için değil karşılıklı salvolara dönüşüyor.
Oruç bir hesaplaşmadır, bir iç denetimdir, bir kendini gözden veya elden geçirmedir.
Oruç bedensel zor bir ibadettir. Özellikle yaz aylarında bu çok daha belirgin. Nefsi zorlayan bir ibadet. Bunların üstesinden gelebilme ancak böylesi bir ibadet ile gerçekleşebilir. Gerçekleşiyor da.
Müslümanlar hayatları boyunca böylesine bir denetimin disiplini altındadırlar. Hayatın bütün anları için geçerlidir. Abdest, namaz, zekât, tesbihat ve oruç gibi. Bunların içinde en çok da oruç böylesi bir manevi güce sahip. İnsanın kendi kendisiyle doğrudan sınanması.
Zikir bir ibadettir. Gündelik konuşmalar ve davranışlar da oruçlu olanlar benzer bir durum arz eder. Yani sözcükler de oruçludur, orucun maneviliğinden beslenir ve dışa vurur.
Şeytan; insana sürekli vesvese, vehim, fitne verir. İnsanı yanlışlara kışkırtır. Oruçla birlikte Müslümanların bakışında şeytanlar bağlanır. Bu, insana güven verir. İnsanın bu denli güven kazandığı bir durumda şeytanlara kapı aralamamalı.
Sözler insanın tutumunu gösterir. İyi söz sahibi güzel davranışlıdır. İyi söz sahibi oruçta ve diğer zamanlarda da kendini belli eder. İnsanı incitmeyen, kırmayan, dökmeyen sözler gerek. İnsanların gönülleri sözlerle alınır, kalplere güzel sözlerle girilir veya erilir. İnsanın insanla gönül bağı kurmasını sağlar.
Güzel sözlerin en güzelleri şiirlerdir. Şiirde ne bir fazlalık var ne de aşırılık. Titiz bir dil, güzel bir bakış ve söyleyiş var. Müslüman hayatını şiir gibi düzenleme şansına sahip. Buna en çok da oruç ile kavuşur.
Gönül sahipleri şiirin zenginliğinde kendilerini bulurlar. Oruç bir şiirdir, şiirden öte bir şiir. Tanrı bağışı bir şiir. İnsanın kendini bilme, tanıma, anlama şiiri. Güzellikler bütünü. Güzel oruçlu olanların hâl ve davranışları şiirden de etkilidir. İnsanların arasındaki uçurumu giderir. Zengin olan da, fakir olan da aynı hâl ve durumu yaşar. Kimseye imtiyaz yoktur. Sofraları da öyle olmalı. Öyle olunca orucun anlamı olur. Sözün ve hayatın değeri o zaman anlam kazanır.
Oruç ayı. Her hâl, her davranış, her söz süzülerek akar ve dışa vurur. Orucun anlamı böyle. Oruç bir bütündür, hayatın ve günün tamamını kuşatır. Bir durum bir diğerinden farkı olmaz, ayrılmaz da.
Güzel söz, davranış, hâl en çok bu zamanlarda belli olur. Hayatın süzülmüş dönemi.
Müslümanları iç denetimde tutan, oto kontrolünü sağlayan ibadetleridir. Olumsuzluklardan korunmak için sürekli abdestli olunması dilenir ve arzu edilir.
Günümüz karmaşasında sözün ne bir anlamı ne bir değeri var. Müslümanlar sakınılması gereken durumlardan ne yazık ki sakınmıyor ve özen göstermiyorlar. İbadetler ile yaşama birbirinin özdeşi ve tamamlayanı. Hatta anlamlandıranı. Bir Müslüman’ın sözü ve eylemi davranışları örtüşmüyorsa güven vermiyor demektir.
Oruç bir yaşama biçimi ise, gündelik yaşam da onun bir yansıması olur. Biri diğerinden ayrı tutulamaz. İfadelerin yansıma biçimi de önemli.
Müslüman Müslüman’a güven vereceği gibi olmayanlara da güven verir. Bundan yaklaşık on beş yıl önce bir ramazanda Almanya’ya gitmiştim, davetli olduğum bir evde arkadaşlar anlattı. Komşuluk ilişkileri bir yakınlaşma getirmiş. Alman komşu Noel’de kesilmiş bir hindi getirmiş, usulen almış. Kesim sorunu olduğu için sonradan onu atmış. Komşuluk ilişkileri davranışlarla belli olur kendini gösterir. İyi komşuluk ve iyi ilişkiler insanları birbirine yakınlaştırır.
Oruç ayında bir seçim dönemi var. Tam bir karmaşa. Bir Müslüman’a yakışmayan hâl ve davranışlar uçuşuyor. Polenler gibi savruluyor, göz gözü görmüyor. Orucun güzelliğinden, maneviliğinden eser kalmıyor. Tutarsızlıklar, karalamalar, iftira ve yalanlar karşılıklı ortamı toz dumana çeviriyor.
İnsanın manevi bir ağırlığı kalmıyor. İnsan hafifliyor, ucuzluyor, sıradanlaşıyor. Bu bir taraf için değil karşılıklı salvolara dönüşüyor.
Oruç bir hesaplaşmadır, bir iç denetimdir, bir kendini gözden veya elden geçirmedir.
Oruç bedensel zor bir ibadettir. Özellikle yaz aylarında bu çok daha belirgin. Nefsi zorlayan bir ibadet. Bunların üstesinden gelebilme ancak böylesi bir ibadet ile gerçekleşebilir. Gerçekleşiyor da.
Müslümanlar hayatları boyunca böylesine bir denetimin disiplini altındadırlar. Hayatın bütün anları için geçerlidir. Abdest, namaz, zekât, tesbihat ve oruç gibi. Bunların içinde en çok da oruç böylesi bir manevi güce sahip. İnsanın kendi kendisiyle doğrudan sınanması.
Zikir bir ibadettir. Gündelik konuşmalar ve davranışlar da oruçlu olanlar benzer bir durum arz eder. Yani sözcükler de oruçludur, orucun maneviliğinden beslenir ve dışa vurur.
Şeytan; insana sürekli vesvese, vehim, fitne verir. İnsanı yanlışlara kışkırtır. Oruçla birlikte Müslümanların bakışında şeytanlar bağlanır. Bu, insana güven verir. İnsanın bu denli güven kazandığı bir durumda şeytanlara kapı aralamamalı.
Sözler insanın tutumunu gösterir. İyi söz sahibi güzel davranışlıdır. İyi söz sahibi oruçta ve diğer zamanlarda da kendini belli eder. İnsanı incitmeyen, kırmayan, dökmeyen sözler gerek. İnsanların gönülleri sözlerle alınır, kalplere güzel sözlerle girilir veya erilir. İnsanın insanla gönül bağı kurmasını sağlar.
Güzel sözlerin en güzelleri şiirlerdir. Şiirde ne bir fazlalık var ne de aşırılık. Titiz bir dil, güzel bir bakış ve söyleyiş var. Müslüman hayatını şiir gibi düzenleme şansına sahip. Buna en çok da oruç ile kavuşur.
Gönül sahipleri şiirin zenginliğinde kendilerini bulurlar. Oruç bir şiirdir, şiirden öte bir şiir. Tanrı bağışı bir şiir. İnsanın kendini bilme, tanıma, anlama şiiri. Güzellikler bütünü. Güzel oruçlu olanların hâl ve davranışları şiirden de etkilidir. İnsanların arasındaki uçurumu giderir. Zengin olan da, fakir olan da aynı hâl ve durumu yaşar. Kimseye imtiyaz yoktur. Sofraları da öyle olmalı. Öyle olunca orucun anlamı olur. Sözün ve hayatın değeri o zaman anlam kazanır.