Mekke’de Doğan Güneş
İnsanlık küfrün ve zulmün karanlığında boğulurken Mekke üzerine bütün dünyayı aydınlatan bir güneş doğdu. İnsani ve ahlaki değerlerin dibe vurduğu, birbiriyle cehalet ve ahlaksızlıkta yarıştığı o çağda, Allah Resulü çok kısa bir sürede insanlık tarihinin benzerini bir daha asla görmeyeceği ve her yönüyle insanlığın zirvesinde olan yeni bir toplum oluşturdu. Bu ilk İslam toplumu eliyle o günkü dünyaya egemen olan kayserlerin beli kırıldı, kisraların boynu kesildi ve İslam devleti önünde asrın bütün tağutları diz çöktü.
İşte bu sebepledir ki; şuurlu her Müslüman için; Resûlüllah’ın yaşayışını, davranışlarını, sözlerini ve takrirlerini (onayladığı işlerini) öğrenerek onun şahsiyetini tanıma, Müslümanlara Resûlüllah (s.a.v.)’in sevgisini kazandırma, var olan sevgiyi artırma ve Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte cihad eden ashab-ı kiramın yaşantısını tanıma ve tanıtma dinin yüklediği asli görevlerdendir.
Her bir davetçi; içinde yaşadığı toplumu değiştirme ve davasını yayma esnasında kullanacağı üslup ve aşamaları Resûlullah (s.a.v)’in siretinde bulacak ve her aşamaya uygun araçları tanıyacak, insanlarla olan ilişkilerinde ve onları İslam’a davet etme konusundaki metodunu ondan istifade ederek belirleyecektir.
Resûlullah (s.a.v.)’in Î’la-i kelimetullah için sarf ettiği büyük gayretin, engelleri aşmada ve zorluklara karşı direnmedeki davranış biçiminin, şiddet ve fitneler karşısındaki tutumunun ne olduğunun şuuruna vararak problemleri aşmaya çalışacaktır.
Her bir eğitimci; eğitim alanındaki Nebevî dersleri ve Resûlullah (s.a.v.)’in genelde bütün insanlar, özelde de kendisinin bizatihi terbiye ettiği, inayetiyle koruduğu, onlardan emsalsiz Kur’an neslini çıkardığı, Allah’a iman edip iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran insanlar için en hayırlı ümmeti onlardan oluşturduğu ashab-ı kiramın üzerindeki tesirini Nebevî Siret’te bulacak ve kendisine menhec edinecektir.
Savaşan bir komutan; orduları, halkları, kabileleri ve ümmeti nasıl sevk ve idare edeceğine dair ilkeleri Resûlullah (s.a.v)’in siretinde bulacak, bu hususlarda onun takip ettiği sağlam düzeni ve ince programı onun hayatından alacaktır. Yine onun hayatında gerek planlama hususundaki açık örnekleri ve gerekse yürütme hususunda dikkat ettiği hususları bulacak, asker ile komutan arasında ve yöneten ile yönetilenler arasında şûra prensibini uygulayabilmek ve adalet ilkelerini yerleştirmek için Resûlullah (s.a.v)’in gösterdiği özeni görecektir.
Her bir Müslüman siyasetçi; Resûlullah (s.a.v)’in siretinde dış cephesiyle Müslüman olduğunu ilan edip küfrünü ve Peygamber’e karşı beslediği kinini gizleyerek sürekli olarak Allah Resûlü’nün aleyhine çalışan münafıkların lideri Abdullah İbn-i Übey İbn-i Selül gibi sapık siyasetçilere ve en gaddar düşmanlarına karşı nasıl davrandığını, İbn-i Selül’ün Resûlullah (s.a.v.)’i zayıf düşürmek ve insanları ondan nefret ettirmek amacıyla kurduğu komploları nasıl tezgâhladığını, onun zat-ı şerifini incitecek yaygaraları nasıl yaydığını ve bütün bunlara rağmen Resûlullah (s.a.v.)’in ona nasıl muamele ettiğini görecek, hem ona hem de beslediği kine karşı nasıl sabrettiğini ve tedbir aldığını öğrenecektir. Zira, Resûlullah (s.a.v.)’in takip ettiği ince siyaset sayesinde İbn-i Selül’ün gerçek yüzü kendiliğinden ortaya çıkmış ve başta en yakınları olmak üzere bütün insanlar nefretle onu terk etmiş ve Resûlullah (s.a.v.)’in liderliği etrafında toplanmışlardır.
Bugün adı Müslüman ama hayatı Müslümanlardan çok gayrimüslimlere benzeyen özde değil sözde Müslüman olan bir toplumun içinde yaşayan bizler O’nu, mücadelesini ve oluşturduğu ilk İslam toplumunu tanımaya her zamankinden daha fazla muhtacız.
Rabbim cümlemize O’na layık bir ümmet olmayı ve sünnetine uygun bir hayat sürmeyi nasip eylesin... O’na sonsuz salat ve selam olsun...
Amin.
Mustafa Kasadar.
