* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İçki ve Kumar Gibi cahiliye Hastalıkları Ancak Tevhid İnancı İle Tedavi Edilir  (Okunma sayısı 413 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7241
İçki ve Kumar Gibi cahiliye Hastalıkları Ancak Tevhid İnancı İle Tedavi Edilir

İnsan fıtratının ilk bağı, akide bağıdır. Bu akide bağı oluşturulmadan insanın fıtratında hiçbir ahlâka, eğitime ve sosyal bir inkılâba yol açmak mümkün olamaz. Zira insan fıtratının anahtarı buradadır. Bu fıtrat, kendi özel anahtarı ile açılmadığı sürece, hazineleri kapalı kalacaktır.

Ne zaman bir pencere açılsa, bir başka pencereler kapanacak, bir taraf aydınlansa, öbür taraflar karanlıkta kalacak, bir düğüm çözülse, pek çok düğümler kapalı kalacaktır. Ne zaman bir geçit açılsa, birçok geçitler ve yollar kapanacaktır… Özetle bu hal sonsuza kadar böyle devam edip gidecektir…

İçki, kumar ve fuhuş ilk cahiliye döneminden beri cahiliye hayatının en önemli simgelerindendir. Cahiliye toplumlarının hiçbir zaman vazgeçmedikleri bu alışkanlıkları sadece hayattan zevk alma dürtüsü ile izah etmek mümkün değildir. Zira cahiliye hayat tarzı bilinçli bir tercihtir ve bunun kökeninde ilahi iradeyi reddetme, ona kafa tutma vardır. Bu sebeple İslam cahili inanç ve düşüncelerin hepsini kökünden söküp atmak ve bunun yerine sağlam İslâm akidesini yerleştirmek için işe; ilk önce cahiliye hayatının bir sürü rezilliklerinden ve sapıklıklarından sadece bir bölümünü oluşturan bu rezilliklerin ve sapıklıkların tedavisi ile mücadele ile değil de kalplere sağlam bir İslam inancı ve düşüncesi yerleştirmekle başlamış ve ondan sonrası çok rahat bir şekilde halledilmiştir.

 Akidenin temelini oluşturan “ Allah’tan başka ilah yoktur” ilkesinin yerleştirilmesi zaman olarak öyle uzun bir dönemi kapsadı ki, bu zaman dilimi on üç seneyi buldu. Bu esnada, bu gayeden başka hiçbir gaye yoktu. İnsanlara geçek ilahlarını tanıtma ve onları bu ilaha kul yapma, onun otoritesine bağlama gayesi zorlu Mekke yıllarının tümünü kapsadı.

Bu uzun mücadele neticesi ilk iman nesli kendilerini Allah’a adadılar. Artık onlar, Allah’ın kendileri için seçtiğinden başka hiçbir seçenek olmadığını idrak ettikten sonra yükümlülükler gelmeye ve cahiliye hayatının sosyal, ekonomik, psikolojik, ahlâkî ve günlük hayata ilişkin kalıntılarının temizlik işlemi başladı… Bu yükümlülükler, Allah’ın emrettiğinde, kulların tartışmasız itaat edeceği bir zaman dilimine denk getirilmişti. Çünkü onlar, artık her ne olursa olsun Allah’ın bir emri veya yasağı karşısında hiçbir seçenekleri olmadığını kavramışlardı.

Bu hususu son devrin büyük âlim ve davetçisi Ebu’l Hasan en-Nedvi şöyle dile getirmektedir:

“En büyük düğüm şirk ve küfür düğümü idi. Bu düğüm çözülünce ardından bütün düğümler çözüldü. Resûlüllah (s.a.v.) onlara karşı ilk cihadını yaptı. Fakat her emir ve yasağın beraberinde yinelenen bir cihada ihtiyaç duymadı. İslâm, ilk savaşta cahiliyeye karşı bir zafer elde etti. Artık her savaşta zafer onların oldu. Zira onlar kalpleriyle, gönülleriyle, ruhlarıyla ve bütün varlıklarıyla toptan İslâm’a girmişlerdi.

Doğru olan kendilerine açıkladıktan sonra, peygambere zorluk çıkarmıyorlardı. Onun verdiği hükme karşı gönüllerinde herhangi bir burukluk duymuyorlardı. Emrettikten veya yasakladıktan sonra kendilerine seçenek yoktu.

Nefislerinin kendilerini aldattığı şeyleri Peygamber’e anlatıyorlar ve cezayı gerektiren bir suç işlediklerinde vücutlarını korkunç azaba teslim ediyorlardı. İçkinin yasaklama emri geldiğinde, içkiyle dolup taşan kadehler onların elindeydi. Allah Teâlâ’nın emri, onların ıslak dudakları ile yanık yürekleri arasına girdi. Şarap fıçıları kırıldı ve Medine sokaklarına döküldü.” (Fizilal)

Mustafa Kasadar.