* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Geçmişten Günümüze Doğu Türkistan  (Okunma sayısı 455 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Geçmişten Günümüze Doğu Türkistan
« : Mart 03, 2021, 07:04:49 ÖÖ »
Geçmişten Günümüze Doğu Türkistan

“Doğu Türkistan” kavramının coğrafi kapsamı, farklı zamanlarda ve farklı belgelerde hep farklılık göstermiştir; kimi kaynaklara göre Tarım Havzası bölgesini yani günümüz Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’nin güney ve batı kesimlerini, kimi kaynaklara göre Xinjiang’ın tümünü kapsar.

Günümüzdeki kullanılan ismiyle Xingjiang ‘yeni toprak’ Çin uzmanlar, Xinjiang’ınÇing Hanedanı için hakikaten yeni bir bölge olduğunu ve Çing Hanedanı’nın Xinjiang’a şu anki ismini verdiğini hatırlatarak, şu anki ismin kullanılmasına devam edilmesini savunurlar. “Doğu Türkistan”ın tanımı tarih boyunca hep farklılık ve belirsizlik göstermiştir, ancak hem doğa coğrafyası hem de insan coğrafyası açılarından hiçbir zaman günümüzde “Xinjiang” olarak bilinen bölgenin sınırlarıyla tam olarak eşit olmamıştır. Bu nedenle Çin’in dış temsilcilikleri, “Doğu Türkistan” teriminin sırf politik bir kavram olduğunu ve hiçbir zaman tarihi veya coğrafi bir kavram oluşturmadığını vurgulayarak, bu terimin yabancılar tarafından kullanılmasına karşı olduğunu ve bu kavramın Çin’in egemenliğini ihlal ettiğini dile getirmiştir.

Çing Hanedanı’nın Xinjiang’ı ele geçirmesiyle eşzamanlı olarak Britanyalı ve Rus kâşifler, kendi kolonilerini genişletme müsabakası kapsamında özellikle Orta Asya bölgesini keşfetmeye başladı, Orta Asya’nın her alanında ayrıntılı araştırma ve belgelemeler yürüttürdüler. 19. Yüzyıl’ın ikinci yarısında Rusya, DunganAyaklanması’ndan sonra ortaya çıkan kargaşalardan yararlanarak İli Nehri Vadisi’ni ele geçirdi ve Çing Hükümeti, bu vadinin çevresindeki toprakların büyük bir kısmını Rusya’ya teslim etmeye mecbur kaldı. 1917 yılı Ekim Devrimi sonrasında Türkistan Genel Valisi’nin yerine Türkistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu, ancak Pan-İslamizm ve Pan-Türkizm’i önlemek için 1924 yılında Sovyetler Birliği, farklı etnik gruplara dayalı olarak Orta Asya’da birçok farklı cumhuriyet kurdu, üstelik “Türkistan” isminin kullanımı yasaklandı ve bunun yerine “Orta Asya” tanımı konuldu.

“Doğu Türkistan”, Türkçe konuşan ve İslam dinine inanan insanlar için Çin yetkililerine karşı isyan etmenin yeni toplanma çağrısı haline geldi. Uygurlar, 12 Kasım 1933 tarihinde Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ni kurdu ve Çin’den bağımsızlıklarını ilan etti. Bu yeni cumhuriyetin kuruluşuyla “Doğu Türkistan” kavramı, tarihin çoğu boyunca sırf coğrafi bir tanım olarak işlev göstermesinden ziyade artık ilk kez siyasi bir boyut taşımaya başladı. Sadece birkaç ay sonra, 6 Şubat 1934 tarihinde Ma bölgesine ait olan MaZhongying’in yürüttüğü saldırının sonucu olarak daha yeni kurulmuş Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti feshedildi. 1933 yılında ShengShicai, bir darbe yürütüp JinShuren’i kovdu ve Xinjiang’daki silahlı kuvvetlerin ve hükûmetin önderi oldu, Eylül 1944’te ShengShicai, Stalin’den yardım aramaya teşebbüs etmesi nedeniyle Kuomintang Hükûmeti tarafından Xinjiang’dan kovuldu. Sheng’ın kovulması nedeniyle Xinjiang’da kısa bir süre için bir iktidar boşluğu mevcuttu ve Xinjiang’ın kuzeyinde birçok isyana patlak verildi. 7 Kasım’da bu isyanlara öncülük eden kuvvetler, İli’nin merkezi Gulca’daki hükûmet binasına saldırı işledi ve kısa süre sonra zaferini ilan etti. 12 Kasım’da İli özgürlükçü kuvvetleri Gulca’da Doğu Türkistan Cumhuriyeti ismiyle yeni bir geçici hükûmet kurdu. Daha sonra Ekim 1949 Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nun bölgeye konuşlandırılmasıyla ilhak edilmiştir. Bu ilhak ile birlikte Çin hükümeti uluslararası sistemde dikkat çekmemek adına Uygurlara yönelttiği uygulamaları yerel halkın bile haberi olmayacak şekilde kurnazca uygulamıştır.

Bu uygulamaların bariz şekilde uygulanması 2000’li yıllarda baş göstermiştir. İlk başlarda eğitim müfredatını bahane ederek bölgedeki ortaokul mezunu Uygur çocukları Çin’e lise okuması için zorla gönderilmiş, genç Uygur kız-erkeklerini ise Çin’deki fabrikalara zorla işçi olarak gönderilmiştir, Guangdong eyaletindeki oyuncak fabrikasında Uygur genç kızlarına uygulanan toplu tecavüz, buna karşılık gösteren ve onları korumak isteyen Uygur erkeklerini ise vahşice sokakta katletmiştir.

Daha sonra Xinjiang bölgesinde kurulan ‘eğitim kampları’ adı altındaki toplama kamplarında cinsiyet ayırt etmeksizin sistematik tecavüz, dile alınmayacak işkence, organ ticareti, kısırlaştırmak gibi birçok anlatılması bile güç olan insanlık dışı uygulamalar yaşanmaktadır. Eşleri toplama kampında olan kadınlara ise sözde Çin-Uygur arasında barış inşa etmek gerekçesiyle evlerine Çinli erkekler yerleştirilmekte ve tecavüz etmektedir. Ailesi kampta olan genç kızlara ise ‘aileni öldürürüm’ tehditleriyle Çinlilerle evlendirilmekte, Uygur kızlarla evlenen Çinlilere ödül olarak para, arsa ve gayrimenkul verilmekte.

Bunun yanı sıra ailelerinden zorla koparılmış en küçüğü 2 veya 3 yaşındaki çocuklar Çinlileştirmek için ve gelecekte Türk soyundan gelen bu çocukları Türklüğüne karşı kullanmak için eğitilmektedir.

Çin’in yaptığı bu etnik temizlik uluslararası güvenlik ve terör anlamında yukarıdan terör denilen devlet terörüdür. Rızası olmaksızın kötü muamelede bulunma, işkence, toplu tecavüz, toplu katliam gibi farklı uygulamalar, eğitim müfredatını kullanma, toplumun zafiyetlerini kullanarak insanları yeniden biçimlendirmek, insan doğasında bir değişiklik oluşturmaya çalışmakta. Bu uygulamalar kurumsallaşmış ve süreklilik arz etmektedir.

Mustafa Kasadar.