Çocuklara Dürüstlüğü Nasıl Öğretelim?
Gönül meyvelerimiz olan yavrularımızı, İslam ahlakına göre yetiştirmek en önemli görevlerimizden biridir. İslam dini ahlak eğitimine çok önem vermektedir. Ahlak eğitiminde en önemli husus doğruluk ve dürüstlüktür.
Dürüstlük, sözde, davranışta doğruluk demektir. Kişinin inandığı ile söylediğinin birbirini tutması, özü sözü bir olma, yanıltıcı ve yanlış beyan vermeme, gerçeği saklamama, farklı göstermeye çalışmama de doğruluğun gereğidir. Doğruluğun tersi yalan söylemek, aldatmak, güven sarsan şekilde davranmaktır.
Doğruluk İslam şahsiyetinin en önemli kuralıdır. Allah-u Zülcelâl bir ayet-i kerimede:
“Ey iman edenler! Allah’a karşı takva üzere bulunun ve sözü doğru söyleyin ki Allah amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın!” (Ahzâb, 70) buyurmuştur.
Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, kendisine peygamberlik verilmeden önce dahi doğruluğu ile tanınıyordu. Onun ahlakı her bakımdan en güzel ahlaktı ama bilhassa ona yakıştırılan lakap el-Emin idi.
Biraz düşünecek olursak bunun sebebini anlamak zor değildir. Bir insanda doğruluk olmadıktan sonra başka güzel ahlakların olması pek bir şey ifade etmez. Çünkü nezaketi ve iyi davranışlarının ardında ne gibi bir niyet olduğu bilinemez. Ancak doğru insanın davranışlarına güvenilebilir.
Bir insan doğru olmakta gayretli olursa her konuda da iyi davranır. Çünkü yalan söylemediği için yaptığı davranışı inkar edemeyecek, başkalarının üzerine atamayacaktır. Çoğu zaman insanlar yalana, hatalarını gizlemek ve mazeret uydurmak için başvururlar. Yalan söylemekten kaçınan bir kişi, yanlış yapmaktan da kaçınacak, doğru işler yapacaktır.
Buna işaretle Rasûlullah sallâllahu aleyhi ve sellem şöyle buyururlar:
“Sıdk, insanı iyiliğe, iyilik de Cennet’e götürür. Kişi, doğru söylemeye devam ettikçe, sonunda sıddîklardan olur. Yalan, kişiyi fücûra, fücûr da Cehennem’e götürür. Kişi yalan söylemeye devam ettikçe, sonunda Allah indinde yalancılardan yazılır.” (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103-105)
Allah-u Zülcelâl yalanı, insanları aldatmayı, güvenilir olmamayı nifak alâmeti olan büyük günahlardan saymış ve şiddetle yasaklamıştır. Dinimizde ciddi meselelerde olduğu gibi, insanlar arası sohbetlerde, sırf insanları şaşırtmak ve güldürmek veya dikkat çekmek için hikayeler uydurup anlatmak dahi uygun görülmemiştir. Böyle hafif davranışlar İslam ahlakına uygun değildir. Peygamber efendimiz aleyhisselatu vesselam:
“Yazıklar olsun o kimseye ki, konuşur da insanları güldürmek için yalan söyler! Yazıklar olsun ona, yazıklar olsun ona!” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80/4990; Tirmizî, Zühd, 10/2315) buyurmuştur.
Peygamber efendimiz sallâllahu aleyhi ve sellem, mizah ve şaka için bile doğru sözden başkasını söylemezdi. Ümmetine de böyle davranmayı tavsiye etmiştir:
“Kul, şakalaşırken yalan söylemeyi ve haklı bile olsa tartışmayı terk etmedikçe tam îman etmiş olamaz.” (Ahmed, II, 352, 364; Heysemî, I, 92)
O hâlde gelecek nesilleri doğru ve dürüst olmaya yönlendirmek, üstün bir şahsiyet üzere yetiştirmek her birimiz için bir vazifedir.
Yalan Söylemek Çözüm Değil
Çocuk eğitiminde önemli bir husus, çocuklara doğru ve yanlış davranışları ayırt edecek sağlam bir ölçü vermektir. Çocuklar aile içinde anne babalarını gözlemleyip taklit ederek farkında olmadan birçok şey öğrenirler. Bazen çocuklar anne babalarının tam gerçeği konuşmadıklarını görünce yalan söylemeyi normal zannederler.
Çocuk eğitiminde en önemli hususun örnek olmak olduğunu biliyoruz. Çocuklarımıza doğruluk eğitimi verirken de en önemli husus, onlara bu hususta kötü örnek olmamaktır.
Anne babalar olarak bizler yalan söylemeyi kolay bir çıkış yolu olarak görürsek çocuk da kendine göre nedenlerle her başı sıkıştığında yalana başvurur. O zaman anne baba “Neden benim çocuğum yalan söylüyor?” diye üzülmeye başlar.
Elbette bazen iyi niyetle, mesela nezaket gereği olarak her doğru sözü her yerde söylemeyebiliriz. Mesela bir misafirlikte ev sahibi, “Galiba yemek güzel olmamış,” dediğinde üzmemek için, “Yoo, çok güzel olmuş, ama ben pek aç değilim,” demiş olabiliriz.
Çocuklara bunun gibi, iyi niyetli beyanların yalancılık olmadığını ifade etmeliyiz. Dürüst olmak demek, her ağzına geleni söylemek, patavatsızlık edip kalp kırmak değildir. Ama bazen biz büyükler de, yapmamız gereken bir işi yapmamak için mazeretler uydurabiliyor veya kendimizi suçlamalardan kurtarmak için bazı gerçekleri gizleyebiliyorsak çocuklar da bunu örnek alacaktır.
Eğer çocuklarımız ödevini yapmayıp sonra mazeretler uyduruyorsa veya bir konuda gerçeği söylediği zaman izin alamayacağı için yalan söylüyorsa buna biraz da bizler kötü örnek olmuşuz demektir.
Çocuklarımızın yalana başvurmaması için iyi bir çözüm onları yalana başvurmaya mecbur bırakacak şekilde katı davranmamaktır. Mesela çocuk bir hata yaptığında çok fazla kızıyor, çocuksu masum hataları hoş görmüyorsak o zaman suçunu inkar etmek, başkasının üzerine atmak gibi yalanlara başvuracaktır. Ona doğru sözlü olduğu müddetçe ufak tefek hatalarının bağışlanacağını göstermeliyiz.
Çocuğumuz bir konuda doğru konuştuğu zaman bu hoşumuza gitmese de onun düşüncesine saygı göstermeliyiz. Onu yalana mecbur bırakacak şeyleri sormaktan kaçınmalıyız. Mesela “Kardeşini seviyor musun?” “Kardeşini kıskanıyor musun?” “En çok anneni mi seviyorsun babanı mı?” gibi lüzumsuz sorular çocuğun dürüstçe cevap vermekte zorlanacağı sorulardır.
Önemli bir husus da çocuklara karşı yalan söylememektir. Çocuğa yalan vaadde bulunmak, bir şeye ikna etmek için yalan söylemek çok yanlış olur. Mesela çocuğu büyük annesine bırakıp giden bir anne,
“Doktora gidiyorum, bir saate kadar gelirim,” der. Oysa alışverişe veya gezmeye gitmiştir ve akşama kadar gelmez. Çocuk da bir dahaki sefere anneye inanmaz. Benzer durumlarda da kendisi de yalan söyler.
Peygamber efendimiz çocuğa da olsa yalan söylemenin günah olduğunu bildirmiştir. Abdullah bin Âmir radıyallahu anh şöyle anlatır:
Bir gün annem beni çağırdı. Rasûlullah sallâllahu aleyhi ve sellem de evimizde bulunuyordu. Annem:
– Gel de sana bir şey vereyim! dedi. Allah Rasûlü sallâllahu aleyhi ve sellem:
– Ona ne vermeyi düşünmüştün? diye sorunca, annem:
– Ona bir hurma vermek istemiştim, cevâbını verdi. Bunun üzerine Rasûlullah sallâllahu aleyhi ve sellem:
– Bil ki, eğer ona bir şey vermeseydin, sana bir yalan günâhı yazılırdı. buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb, 80/4991; Ahmed, III, 447)
Bizler dürüst ve samimi bir Müslüman olmaya çalışarak çocuğumuza örnek olmazsak sadece öğüt vermekle onu eğitip yetiştirmiş olmayız. Bununla birlikte öğüt vermemiz de gereksiz ve faydasız değildir. Anne babaların çocuklarına yapacakları en büyük iyilik, onların akıl ve gönüllerini edeblerle süslemeleridir.
Doğruluğun Mükafatı
Dürüstlüğün önemine dair güzel bir hikaye vardır. Çin’de bir öğretmen; öğrencilerine dürüstlüğün mükafatını yaşayarak öğrenmeleri için bir yöntem uygular. Sınıfa gelip şöyle bir duyuruda bulunur:
- Çocuklar; şimdi hepinize birer çiçek tohumu vereceğim. Bunu bir saksıya ekecek, sulayacak bakacaksınız. Bir ay sonra yetiştirdiğiniz çiçeği getireceksiniz. Hanginiz daha iyi bakarsa onu sınıf başkanı seçeceğiz.
Öğrenciler heyecanla eve gider, öğretmenlerinin verdiği tohumları bir saksıya eker, sulamaya, başlar. Aradan bir hafta geçer, tohum toprağın dışına filiz vermeyince, bir çocuk dışında hepsi bu tohum yerine daha çabuk filiz veren başka bitkilerin tohumlarını diker.
Bir ay sonra hepsi ellerindeki saksılarla öğretmenin karşısına geçer. Bir öğrenci hariç hepsinin bitkileri yeşermiş, boy vermiştir. Öğretmen onların hiçbirine bakmaz, saksısı boş olan mahzun öğrencinin yanına gider ve sorar:
- Senin neden bitkin neden yeşermedi? Bak diğer arkadaşlarının bitkileri ne kadar boy atmış. Öğrenci boynunu büker,
- Bilmiyorum öğretmenim, verdiğiniz tohumu ektim ve dediklerini yaptım, ama nedense yeşermedi, der.
Öğretmen sınıfa dönerek:
Sınıf başkanınız bu arkadaşınız olacak, der.
Öğrenciler şaşırır,
- Ama onun bitkisi büyümemiş ki? Neden onu seçiyorsunuz? Derler. Öğretmen açıklar:
- Çocuklar size verdiğim tohum, bambu tohumu idi. Bu bitki, ancak 5 yıl 6 haftada toprağın dışına filiz verir. Anlaşılan o ki sizler tohumun yeşermediğini görünce başka bitkilerin tohumunu ekmişsiniz. Böylece beni yanıltmaya kalktınız. Bitkisi yeşermediği halde dürüst davranan tek kişi bu arkadaşınız. İşte bu yüzden onu sınıf başkanı seçiyorum.
Bu hikaye, dürüst olmanın kısa vadede kaybettiriyor gibi görünse de uzun vadede kazandırdığını çok güzel açıklıyor. İşte biz de çocuğumuza bu şekilde davranmayı öğütlemeli ve örnek olmalıyız.
Çocuklarımıza öğüt vermek için uygun zamanları seçmeliyiz. Mesela yalanını yakaladığımız zaman yüksek sesle, öfkeyle öğüt verirsek çocuk suçluluk duygusu içinde olduğu için bundan rahatsız olur. O anda kendisinin ders almasını sağlamalıyız. Bunun için biraz zaman vermeli ve çocuğun bu yalana neden başvurduğunu anlamaya çalışmalıyız. Eğer buna sebep olan bizim hatamız ise o hatalı hareketlerden vazgeçmeliyiz.
Çocuklarımızı müsait zamanlarda karşımıza alıp, sakin bir sesle, güzel bir üslupla doğruluğun önemini anlatmalıyız. Yalanın ufak tefek menfaatler sağlasa bile güveni sarsacağını söylemeliyiz. Eğer sözüne güvenilmeyen bir insan olursa bunun hiçbir menfaate değmeyeceğini anlatmalıyız.
Görülebileceği gibi dürüst çocuk yetiştirmek bütün bir aile hayatımıza, davranışlarımıza özen göstermeyi gerektirmektedir.