Dost Kazanmak
Bir kimse, bir başkasıyla kardeşleştiği zaman, ilk iş ismini, babasının ismini ve kimlerden olduğunu sorsun. Çünkü böyle yapmak, sevginin artmasına daha uygundur. (Tirmizî, Zühd 54)
Orta okul yıllarımdan beri babam bana kitaplar verir, okumamı tavsiye eder. Bu kitaplardan biri de Dale Carnegie’nin yazmış olduğu “Dost kazanma ve insanları etkileme sanatı”. Kitap çok güzel bir uslüpte nasıl iyi bir insan olabiliriz, nasıl insan kazanabiliriz, nasıl kendimizi başkalarına sevdirebiliriz gibi sorulara cevap vermekte. Bir husus çok dikkatimi çekmişti ve bunu okuduğumdan beri uygulamaya çalışırım. Dale Carnegie, yeni biriyle tanıştığında mutlaka adını ve soyadını unutmayın diyerek tavsiyede bulunuyor. Hatta ismini bir kaç kez içinizden tekrarlayın diyor. Bu tavsiyeyi uygulamaya başladım. Yeni biriyle tanıştığımda, o kişinin adını soyadını sorar, içimden tekrarlar sonra o kişinin ismini ve yüzünü hıfzederim. Bir yerlerde karşılaştığımda yüzünden tanır ve derim “sanki seni bir yerden tanıyorum”, sonra da ismini hatırlarım. İnsanları özel yapan isimlerdir. Kişi, tanınmak ister, hatırlanmak ister. Bir gün annemle bir merkezde kayıt yaptırıyorduk. Görevli olan bayan, annemin ismini sordu. Annem cevap verdi. 5 dakika geçti geçmedi, bayan tekrar sordu, annem tekrar cevap verdi. Komik olansa, yine 5 dakika geçti geçmedi bayan tekrar sordu ve annem tekrar tekrar cevap verdi. İlginç bir hadise. Benim gözlemim şuydu: bayan işi gereği annemin ismini sordu. Yani aslında sormak için soruyordu. Bunu bir yakınlık veya bir bağ oluşması için değil de sırf prosedür gereği yaptı. Ben annemin o sabırlı davranışına/tutumuna hayret ettim. Başka birine aynı şekilde davranılsa, yani ismini defalarca söylemesine rağmen ‘unutulsa’, tepkisi nasıl olurdu, bilemem... İnsana, insan olduğu için önem vermek, işte burada anlaşılıyor...
Bu hadiseden sonra tesadüfen bir Hadis-i Şerif ile karşılaştım. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz şöyle buyuruyor: "Bir kimse, bir başkasıyla kardeşleştiği zaman, ilk iş ismini, babasının ismini ve kimlerden olduğunu sorsun. Çünkü böyle yapmak, sevginin artmasına daha uygundur."(Tirmizî, Zühd 54)
Bu hadis-i şerifi okuduğum zaman, Peygamberimize has özellik olan ‘cevâmi’u’l kelim’ geliyor aklıma, yani az sözle çok şey ifade etmek. Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) az konuşmuş ama öz konuşmuştur. Bu hadis-i şerifi kısaca inceleyelim:
1) Bir kimse bir başkasıyla kardeşleştiği zaman:
Bir kimse başka bir kimseyle tanıştığında, İslam kardeşliğini ilan ettiği anda yapması gereken şey nedir?
2) İlk iş:
Bu konu o kadar önem arz ediyor ki, Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) bunu vurguluyor.
3) İsmini, babasının ismini ve kimlerden olduğunu sorsun
O tanışma anında yapman gereken ilk iş budur: o kardeşinin ismini, babasının ismini ve kimlerden olduğunu sormak. Peygamberimizin tavsiyesi o günkü şartlara göredir. O zamanlar soyadları olmadığı için, kişi kendisini babasının ismiyle tanıtırdı. Kimlerden olduğuna dair de, soy-sop, kabile sorulmuştur. Şimdilerde daha çok soyadı ve nereli olduğu sorulur bildiğiniz üzere.
4) Çünkü böyle yapmak, sevginin artmasına daha uygundur
Son olarak Peygamberimiz bunu neden yapmamız gerektiğini açıklıyor. İşte bu şekilde davranmak, sevginin artmasına sebeptir. Tanıştığımız kişiye bu şekilde davranmak, ilk başta Peygamberimizin tavsiyesidir, yani aslında kendisinin de uyguladığı bir davranıştır, sünnetidir. Biz O’nun ümmetinden olduğumuz için, bunu uygulamak amel defterimize sevaplar kazandırır. Daha öncede vurguladığım gibi: insanları özel yapan ismidir. Bir kişiye yanlış bir isimle hitap etsek ne kadar kırılır, benim ismim o değil şudur diye hemen itiraz eder. Çünkü annemiz babamız ismimizi bize vermiştir ve bize hastır, bizi biz yapandır isim. Bir kimse size isminizi sorsa, siz ne düşünürsünüz? “Ne kadar hoş biri, bana önem veriyor, samimi davranıyor, benimle tanışmak istiyor, Allah razı olsun” demez mi... Demek ki ismini, babasının ismini ve kimlerden olduğunu sormak, sevgiyi artırırmış. Bunu ben söylemiyorum, Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor.
Dale Carnegie’nin kitabının başlığı “dost kazanmak”. Yani kim dost kazanmak istiyorsa içinde bulunan tavsiyelere uymalıdır. Dale Carnegie bu ilime vakıf olabilir, ama o sıradan bir insandı. Peygamberimiz ne kadar kutlu bir insan ki, acaba hangi üniversitede psikoloji, sosyal bilimler ve benzerî bölümleri okumuş da bizlere bu bilgileri ulaştırmıştır. İşte O’nun nübüvvetine, ilmine tekrar tekrar hayran kalıp “âmenna ve saddaknâ ya Rasulullah” diyoruz. Binlerce salat ve selam olsun, o güzel Yâr’e!