TEVBE KAPISI
Rasûl-i Ekrem (s.a.s) buyurur:
Kul, Allah Teâlâya itaat ettiği zaman Allah ona mârifetullahı bahşeder. Tâatı terkedince, daha önce vermiş bulunduğu bu mârifetullahı geri almaz. Bilakis kıyamet gününde, aleyhinde bir delil olarak kullanmak üzere kalbinde bırakır. Kıyamet günü olunca da kendisine der ki:
– Seni mârifetullah ile mümtaz kılmış onu sana bahşetmiştim. Bildiğinle niçin amel etmedin? İlminle niçin âmil olmadın?
Ömrünü fuzûlî, boş arzular peşinde geçirmiş bir ihtiyar vardı. En sonunda yaptıklarına pişman olarak tevbe etti. Melekler:
– Ey ihtiyar! Elden ayaktan düştün, kuvvetten kesildin, arzun kalmadı, şimdi de tevbe ettin, dediler.
Cenab-ı Hakk’ın emri ulaşır:
– Ey Melekler, benim ihtiyar kulumu bırakın, onu ayıplamayın! İzzet ve celâlime yemin ederim ki, yüz sene sonra gelseydi, yine beni Kerîm ve mağfiret edici bulurdu. Ey melekler şahit olun! Onun tevbesini kabul eyledim ve bağışladım. Onu cennet ve cemâlime lâyık eyledim buyurur.
Ey saçı ve sakalı beyaz!
Dergâh-ı ilâhîden kaçan bu hâlin ile,
Allah teâlâ diyor, çoktur benim keremim!
Ümitsiz olma ve gel, tevbe et özür dile.
İhtiyacını Rabbın dergâhına sen arzet.
Lutf-ı ilâhî sana, hiç çirkinlik göstermez.
İşlesen bin günah ve bin türlü rezâlet,
Tevbe etsen makbuldür, hiç biri red edilmez. (Rıyâzü’n-Nâsihîn)
Rasûl-i Ekrem (s.a.s) efendimiz buyurdu ki:
“İblis huzurdan tard edildiği zaman, “İzzetine yemin ederim ki, insanların canı bedenlerinde durdukça kalblerinden çıkmam.” dedi. Allah teâlâ da buna karşılık “Canları bedenlerinde bulundukça, izzetime yemin ederim ki, tevbe kapısını onlara kapamam!” buyurdu.
Bir hadîs-i şerîfte:
“Kul vardır ki, günah sebebi ile cennete girer.” buyurdu.
– Bu nasıl olur ey Allah’ın Rasûlü, dediler. Gene buyurdular:
“Günah işler ve sonra pişman olur ve onu hep gözünün önünde tutar, nihâyet cennete girer, o zaman şeytan, keşke onu bu günaha sokmasaydım, der.” (Kimyâ-yı Saâdet)
Rasûl-i Ekrem efendimiz:
“Size en büyük derdinizi haber vereyim mi?” buyurdular. Ashab-ı Kiram:
– Bizim en büyük derdimiz nedir, dediler.
“Derdiniz günah derdidir.” buyurdular. Ashab-ı kiram:
– Bunun ilâcı nedir, dediler. Rasûl-i Ekrem efendimiz:
“Günah işleyenin gece karanlığında dili ile istiğfar etmesidir.” buyurdular. (Riyâzü’n-Nâsihîn)
Yâ Rab! Günahımız çok, sayıya gelmez. Fakat senin rahmetin, affediciliğin nihâyetsiz, sınırsız. Hem bizleri tevbe kapında dâim eyle, hem de işlemiş olduğumuz günahları tekrar ettirme, bizleri hıfz eyle. Âmîn!
Rasûl-i Ekrem efendimiz hazretleri buyurur:
“Kıyamet günü Allah teâlâ meleklere:
– Kalbinde bir dinar ağırlığında îmanı olanı cehennemden çıkarın, diye emreder. Onlar da bir çok kimseleri cehennemden çıkarırlar. Allah teâlâya:
– Emrettiklerinden cehennemde kimseyi bırakmadık, derler. Bu sefer Allah teâlâ:
– Gidin bakın, kalbinde yarım dinar ağırlığında îmanı olanı cehennemden çıkarın, buyurur. Onlar da gider bir çok kimseleri çıkarır. Allah teâlâya:
– Emrettiğinizden kimseyi cehennemde bırakmadık, derler. Gene Allah teâlâ:
– Gidin zerre kadar îmanı olanı dahî cehennemden çıkarın, diye emreder. Melekler de:
– Bu defa emrettiğin kişilerden kimseyi cehennemde bırakmadık hepsini çıkardık, derler.” (Buhârî-Müslim)