Önce Tedbir Sonra Tevekkül
Tevekkül: “Bir Müslümanın herhangi bir iş hakkında istediği sona ulaşmak için gerekli olan ve üzerine düşen her türlü çalışmayı yaptıktan sonra, ötesini Allah’a (CC) bırakması, havale etmesidir.” Esasında bu tarif de amel cihetinden değerlendirildiği için tevekkülü tam detaylı anlatmamaktadır. Müslüman her an, her vakit ve her işte Rabbine tevekkül etmelidir. Eski ifade ile Müslüman “Mütevekkil” olmalıdır. Müslümanın tam olarak Allah’a (CC) tevekkül etmesi, iman noktasından nerede olduğunu gösterir. Mümin olan ister maddi ister manevi olsun, işlerine başlamadan önce mutlaka Allah’a (CC) tevekkül etmelidir. Tevekkül Müslümanın sadece amel yönü ile ilgili değildir. İman boyutu ve hayatın her noktasında olmalıdır.
Hz. Peygamber Efendimiz (SAS) eve giren, evden çıkan Müslümana şu şekilde dua etmelerini tavsiye etmişlerdir: “Ey Allah’ım senden giriş ve çıkışın en hayırlısını istiyorum. Allah’ın adıyla girdik ve (yine) Allah’ın adıyla çıktık. Rabbimiz olan Allah’a dayandık desin, sonra ev halkına selam versin.” (Ebu Davut, 102-103). Bir başka hadisi şerifinde ise Peygamber Efendimiz (SAS) şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın adıyla Allah’a güvendim, Allah’a dayandım, çaba ve güç gösterebilmemiz ancak Allah’ın izni iledir derse kendisine ihtiyaçların karşılandı koruma altına alındı denilir ve şeytan o kimseden uzaklaşır.” (Ebu Davut Edep, 27).
Tevekkül Müslümanlar için asla bir tembellik kapısı değildir. Her başlayacağı, yapmak istediği işin başında Müslüman önceden gerekli maddi tedbirleri alacak, ondan sonra âlemlerine Rabbine tevekkül edecek. Yani önce tedbir, sonra tevekkül. Herkes çalışıp bir şey ile meşgul olurken, nafakasının peşinden koşarken; biz hiçbir şey yapmadan tevekkül, ediyorum diyerek tembel tembel oturmamız asla doğru değildir. Mübarek dinimiz İslam; böyle bir tevekküle, miskinliğe pejmürdeliğe, asalak yaşamaya hiçbir şekilde izin vermez. Konumuzla alakalı olduğu için Akif’in birkaç mısraına burada yer verelim:
“Çalış dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun.
Onun hesabına birçok hurafe uydurdun!
Sonunda bir de “TEVEKKÜL” sokuşturup araya,
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!
Dinimize göre bütün gayretler harcandıktan, tüm gayretli çalışmalar yapıldıktan sonra Allah (CC) Hazretlerine tevekkül edilir. Mevla’nın takdirine boyun eğilir. Çalışmak istemeyen bazı insanlar yanlış olarak tevekkülü kendilerine bir kurtarıcı gibi kullanmak istiyorlar.
Abdullah b. Abbas’tan (RA) şöyle rivayet edilir: “Yemen’den bazı kimseler azıksız olarak hacca gelirler, insanlardan bir şeyler isterler ve “biz mütevekkiliz” derlerdi. Bunun üzerine Hz. Allah (CC): “Bir de (hac seferinize yetecek miktarda) azıklanınız. Muhakkak ki azığın en hayırlısı (dilenmekten, insana yük olmaktan) sakınmaktır” (Bakara, 197) ayetini Peygamberimize (SAS) gönderdi.”. Hiçbir zaman tevekkül tedbir almaya mâni değildir.
Enes b. Malik’in rivayet ettiğine göre: “Bir adam Peygamber Efendimize (SAS) “Ey Allah’ın Resulü! Devemi bağlayarak mı yoksa salıvererek mi Allah’a tevekkül edeyim?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (SAS) “Deveni bağla, sonra Allah’a güven ve dayan” diye cevapladı (Tirmizi Zühd, 2517).”.
Yakup (AS), Yusuf (AS) dışında kalan oğullarını Mısır’a gönderirken tedbir maksatlı olarak ayrı ayrı kapıdan şehre girmelerini tavsiye etmişti. Kur’an-ı Kerim bu hususu şu şekilde bizlere beyan etmektedir: “Oğullarım! (Şehre) hepiniz aynı kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah’tan (gelecek) hiçbir şeyi sizden savamam. Hüküm Allah’tan başkasının değildir. (Onun için) ben yalnız O’na dayandım. Tevekkül edenler yalnız O’na dayansınlar.” (Yusuf, 67).
Ömer b. Hattap (RA), Peygamber Efendimizden (SAS) şöyle bir hadisi şerif rivayet etmektedir: “Siz Allah’a gerçek biçimde tevekkül edip dayansaydınız kuşların rızıklandıkları gibi siz de rızıklanırdınız. Çünkü o kuşlar sabahleyin aç olarak çıkarlar, akşam kursakları dolu olarak dönerler.” (İbni Mace, 14/4164).
Allah (CC) dilemedikçe hiç kimseye zarar gelmez. Cenab-ı Hakk şöyle buyurur: “Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O’ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun keremini geri çevirecek yoktur. O hayrını kullarından dilediğine eriştirir. Ve O, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Yunus, 107).
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: “Kayyıt sümme tevekkel”. Yani önce atını, deveni bir yere bağla. Ondan sonra tevekkül et. Önceden tedbir almak, tedbirli davranmak hiçbir zaman tevekküle mâni değildir. Cenab-ı Hakk gerçek manada iman etmek, İslam’ın emrettiği gibi tevekkül edip takdiri ilahiye boyun eğmeyi cümlemize nasip eylesin. Âmin… Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.