* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İstiksamet Üzere Olmak  (Okunma sayısı 42 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2330
İstiksamet Üzere Olmak
« : Aralık 14, 2024, 02:01:13 ÖS »


İstiksamet Üzere Olmak

Faydacı temelli hiçbir yapılanma, İslami doğuşa gebe kalamaz. Olsa olsa bu bir yalancı gebeliktir ve doğmadan ölmeye mahkûmdur Sistemi İslamileştirmenin doyumsuz hazzı yaşanırken, aslında sistemin renkleriyle boyanıldığı ve İslami hareketin o sihirli büyüsünün, tılsımının bozulduğu da görülemiyor ne yazık ki… İslamcılığın önündeki asıl büyük sorun, İslami yapılanmaların beyinsel ve düşünsel anlamda gelişimini tamamlayamadan iktidar tuzağına düşmeleridir.

“Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler; ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır…”

Yeni Türkiye İslamcılarının en büyük sorunu heyecan ve coşkusunu yitirmiş olması, İslami davet ve bilgi devinimi noktasında isteksizlik, sıradanlaşma, konsantrasyon bozukluğu ve tüm organlarıyla dünyevileşmedir.

Acaba, temel sorun, her geçen gün sistemle daha fazla hemhal olup sahiplenme, mevcut sisteme entegre olma ve hızlı bir şekilde muhafazakârlaşmamıdır?

Artık, İslami yapılanmalar, hoca efendilerin teşviki ve arkadan ittirmesiyle zoraki ve ayıp olmasın için bir araya gelen ruhsuz, isteksiz ve hadi dağılalım modundaki cılız topluluklardan oluşmakta.

Oys80 darbesi akabinde büyük bir uyanış gerçekleştiren İslamcıların 28 Şubat süreci sonunda daha bilinçli, donanımlı, güçlü ve tavizsiz olması; zulüm gören, işkencelerden geçen İslamcı kadroların, daha bilenmiş, daha cesur ve daha istekli duruşlarla gündemi sarsmaları lazım gelmez mi idi.

Söylem ve icraatlarıyla İslamcıların önünde yürüyen iktidar, ülkedeki tüm dernek ve vakıfları rüzgârıyla peşi sıra sürüklemekte, siyasi otoritenin, güç ve karizmasıyla İslami yapılanmalar, iktidarı paylaşmanın coşkusunu yaşamakta.

Geleceğe yönelik hiçbir beklentinin olmaması, tüm hesapların iktidarın yürüyüşüne endekslenmesi, ülkemizdeki İslami düşüncenin devinimi noktasında endişeye sevk etmeli değil mi bizleri?

Mevcut iktidarın Müslümanlara yönelik pozitif ayrımcılığını görüyor olsak ta, Müslümanların siyasal alanda kendilerini rahat hissederek kaptırmamaları, politikleşmemeleri, siyasal akıllarını ve geleceğe yönelik planlarını gözden geçirmeleri gerekmez mi?

O halde,70’li yıllardan itibaren büyümeye başlayan ve 80 ‘den itibarende ülkemize damgasını vuran İslami hareketlenmede iktidar ortağı olmak İslamcıları sona mı

yaklaştırıyor?

“İslami devinim bitti” mi?

Ya da tam tersi, iktidarın desteğini arkasına alan İslamcılar,”Yeni Türkiye İslamcılığı” kimliği ile, küllerinden yeniden doğabilecek mi?

Yani, ümit var mıyız?

Şu kesin ki, her toplumsal ve siyasi hareket, bir zaman sonra, (belli bir aşamadan itibaren) ana ilke ve hedeflerinde kaymalar yaşıyor.

Etkili bir siyasi hareket olma/kalabilme güdüsü ön alıyor, temel hedeflerden uzaklaşılarak ilke ve hedeflerin önüne geçiyor.

İdealizm yerini, gerçekçilik, akılcılık ve faydacılık üçgenine terk ediyor.

Yapılan tüm faaliyetlerde temel ilkeler ve ideallerden uzaklaşma başlayınca, heyecan kaybolup; hareketli, üretken ve doğurgan kişilikler yerini silik, flu, renksiz, heyecansız, ruhsuz öznelere bırakıyor…

Bu bir terk ediş; belki yok oluş değil ama her yok oluş ta terk edişlerden doğmakta şüphesiz…

O halde bilmemiz gerekir ki, gerçekçi temelli hiçbir hareket, İslami dirilişi ifade edemez…

Yeni Türkiye İslamcılığı, gerçekçi, akılcı ve faydacı bir harekettir ve dinamizmini sistemin, iktidarın gücünden almakta.

İktidarlarla ve mevcut statükonun devamını önceleyen planlamalarla mesafe almaya çalışan, sistemin gönüllü değnekçiliğine soyunan hiçbir İslami yapılanma İslami hareketin geleceğinde söz sahibi olamaz.

Faydacı temelli hiçbir yapılanma, İslami doğuşa gebe kalamaz. Olsa olsa bu bir yalancı gebeliktir ve doğmadan ölmeye mahkûmdur…

Sistemi İslamileştirmenin doyumsuz hazzı yaşanırken, aslında sistemin renkleriyle boyanıldığı ve İslami hareketin o sihirli büyüsünün, tılsımının bozulduğu da görülemiyor ne yazık ki…

İslamcılığın önündeki asıl büyük sorun, İslami yapılanmaların beyinsel ve düşünsel anlamda gelişimini tamamlayamadan iktidar tuzağına düşmeleridir.

İslamcıları iktidara ulaştırıp, ardından başarısızlığa uğratma stratejisi Mısır’da olduğu gibi demokratikleşme oyununa angaje olmuş partilerin devrilmesinde başarı ile kullanıldı.

Sonuç olarak, Nebevi metottan uzaklaşarak, kendi vehimleriyle dini yorumlayan, kendini her şeyin, herkesin üzerinde görüp kibir postuyla salınan cemaat ve tarikat liderlerini ve tabilerini birer robot teslimiyeti ile beyni sulanmış yığınlar haline getiren din baronlarını müşahede ederek hayatın merkezinden uzaklaştırmak elzemdir.

Tüm bunların yanı sıra İslam’ın renklerinden bir kısmını

bünyesinde barındıran bir iktidarın, altın taslarla sunduğu muktedirlik sarhoşluğu sakın aldatmasın!

İslam’ın bazı cüzlerinin toplumsal hayata kötü versiyonlarla adaptasyonu operasyonları sakın bizleri kurtulmuşluk sendromuna sürüklemesin.
İslam, inkılabı bir dindir.

Metodu inkılabidir ve zihin dünyamızda şekillendirmiş
olduğumuz her türlü vesvese ve fısıltıdan beridir…

İslami davet eylemi insani bir faaliyet olduğundan farklı
zaman dilimlerinde yer yer güçlenmekte, zaman zaman
zayıflayabilmektedir.

Bunu belirleyen dönemsel davetçi profilleri, tevhid
aşıklarının samimiyeti, bağlılıkları ve şuur birikimleridir.

Eğer Müslümanlar, yeise düşmüş ve kendi bitişlerini genele hamlediyorlarsa biten kendi ruhlarıdır.

İslam ve bağlıları, bir ağaç misali her ne kadar sonbaharda gibi yapraklarını dökmüş, dallarını kurutmuş gözükse de; her bahar da olduğu gibi yeni dirilişleri ve yeni sürgünleri bünyesinde barındırmakta; genç, diri ve özgür ruhları topraktan yeşertir gibi yeniden filizlendirecektir.

Her dem yeni İslam davetçileri, taze bir başlangıçtır.

Bu din, her daim coşkulu, kalbi ümit dolu, beyni öğretilmiş acizlikle sulanmamış davetçilerin omzunda yükselecek; insanları ebedi kurtuluşa çağıran davet meşalesi her daim yanıyor olacaktır.

Esen rüzgârlarla beraber, İslam’ın taze nefesini ve gönüllerimizin serinleyeceği sabah yellerini bekleyelim.
Yarınlar kim bilir nelere gebe…

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]