Gönderen Konu: Feraset Sahibi Mümin (Okunma sayısı 125 defa)

fanidunya NET · « : Kasım 03, 2022, 08:29:36 ÖÖ »

Feraset Sahibi Mümin

İslam’ın ilk dönemleri…

Peygamberimiz (s.a.s.), “Artık en yakınlarından başlayarak herkesi uyar!” (26-Şuara 214) emri gereği insanlara Risalet davasını ulaştırmak için gece gündüz çalışmaktadır.

O günlerde Mekke’nin önde gelenlerini davet etmiş ve onlarla bir görüşme halindedir.

Gaye, onları İslam’a/hakka davettir!..

Zira bu eşraf takımı İslam’ı kabul ederse davetini tebliğ etmesi daha kolaylaşacaktır…

Tam bu sırada ilk Müslümandan olan görme engelli Abdullah İbn Ümmü Mektûm kapıya gelmiş, Resulullah’a seslenmekte, O’nu çağırmaktadır…

Peygamber (s.a.s.), o müşriklerin dağılıp gideceği korkusuyla bu durumdan hoşlanmıyor…

Fakat Allah Teâla, âmâya bir an ilgisiz kalan elçisine hiç acımıyor ve O’nu bu davranışından dolayı kınıyor:

“Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve sırtını döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı.

Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun.” (80-Abese 1-10)

Resulullah (s.a.s.), bu olayı ömrü boyunca unutmuyor…

Öyle ki bazen, “Ey kendisi yüzünden kınandığım Abdullah gel!” diye çağırırdı…

Müslümanları küçümseyerek, hor ve yetersiz görerek, İslami değerlere akşama kadar küfredenlerin yanında yer edinmeye çalışanları gördüğümde, benim de aklıma hep bu olay gelir.

Âlimiyle, entelektüeliyle, siyasi parti temsilcisiyle belli bir ekolün, tarikat ve cemaatin liderleri sıfatıyla, Müslümanların dinlerini alaya alanlara bütün hoşgörüyü reva görenler!

7/24 dine kin ve hakaret kusan kanallarda boy gösterenler!

Bunu nasıl içinize sindirebiliyorsunuz!?

“Oysa Allah size Kitap’ta (Kur’an’da) ‘Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, onlarla oturmayın, aksi hâlde siz de onlar gibi olursunuz’ diye hüküm indirmiştir...” (4-Nisa 140)

Diğer tarafta bu dine inanıp sahip çıkanları ise bir kaşık suda boğacak kadar nefret güdüyoruz! İşte bunu gördüğümde içim sızlamakta…

Peygamberimiz “Müminin ferasetinden sakının! Çünkü o Allah’ın nuruyla bakar.” (Tirmizi) derken müminin feraset sahibi olması gerektiğini açıklamış oluyor. Bu gibi kanalların ve oraları ayakta tutanların bırakın din imanda makul bir yerinin olması az bir ahlaka sahip olan hiç kimsenin yanında bunların itibarı yoktur. Biz ise oralara gitmekle, oralarda bulunmakla onlara itibar kazandırıyoruz!

Tabanımızı buraları takip etmesi için teşvik ediyoruz.

Müslüman kanallara ise sövmelerini, kınamalarını telkin ediyoruz!

Bu ne garip ve aşağılık bir duygu, gerçekten insan anlamakta zorlanıyor.

(Allah rahmet eylesin) İskilipli Atıf Hoca, idam edilmeden önce birçok dergide yazılar yazmakta, yayınlanmış eserleri bulunan bir âlim.

O sıralarda Fransa’da müsteşriklerin yayınladığı bir dergi, kendisinden yüksek bir telif ücreti karşılığında İslamiyet’e dair yazılar ister; bu teklifi reddeder. Bu duyulup, ret sebebi sorulduğunda şöyle cevaplar:

“Müsteşriklerin dergilerinin daha fazla satmaları ve dinimizi baltalamaları için mi yazacaktım. Hem zaten yazdığım on kelimenin üçünü çıkardılar mı yazı bir şeye benzemez, yazının sahibi ben bile tanıyamam…”

Müslümanın, âlimin feraseti bu olmalı işte!

Münafıkların inşa ettiği Dırar mescidini hatırlayalım! Efendimiz, iyi niyetle gidip ibadete açacaktı. Ama ilahi emir geldi ve mescidin fitne fesat için imar edildiğini bildirdi. Ve meşrulaştırılma yerine yıkılması gerektiği emri verildi…

Başka bir yaramız!

Genel olarak biz Müslümanlar tamamen saf ve iyi niyetle bir işe koyuluyoruz…

İslam’a susamış insanların elinden tutup onları İslam’a kazandırmak, bildiklerimizden onları da haberdar etmek için yola çıkıyoruz…

Bir müddet sonra, gözümüz açıldığında…

Etrafımızda birkaç kişi toplandığında hemen gaye ve amacı unutuyoruz efelenmeye, sağa/sola sataşmaya ve güç gösterisini kapılıyoruz!

O zaman ne inandığımız değerler, hizmet/dava kalıyor ne de biz durduğumuz yerde kalabiliyoruz…

Oysa biz işimize bakmalıydık. İnandığımız davayı, inandığımız şekliyle kendimizden başlayarak hayata yansıtmaya çabalamalıydık.

Dinin sahibi Allah’tır, biz üzerimize düşeni yaptıktan sonra O, dilerse dinini hâkim kılar. Biz şımarmamalıyız!

Şeytan bizi daha küçük hedefler göstererek, doğru bildiğimiz daha büyük dünya-ahiret hedeflerimizden bizi alıkoymaması gerekirken her şeyden oluyoruz!

Ya mevcut iktidarlarla, devlet erkânıyla boğuşuyoruz ya da İslam düşmanlarının hedefinde oluyoruz; yapmak istediklerimizden öte elimizdeki mevcut hizmetlerden de oluyoruz.

Dönüp dönüp aynı yerde dolanıp duruyoruz. Olan ömrümüze, bize gönül veren sevenlerimizin yarınlarına oluyor!

Tıpkı halis niyetle insanların taptığı ağacı kesmeye kalkan âbid gibi… Sonra ya nefsimizin ya da yolumuza çıkan şeytanın bir parmak bal tattırmasıyla onun kuklası oluyoruz. Ne halis niyet kalıyor ne de eski gücümüz ve şevkimiz!

Bu sebeple Müslüman, ne şeytanın ve yardakçılarının, ne de nefsinin oyuncağı olmamalı. Tam tersine önüne konulan ve kendisi için kurulan tüm oyunları bozup doğru bildiği yoldan sapmamalıdır!

RADYO DİNLEME LİNKİMİZ
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Feraset Sahibi Mümin (Okunma sayısı 125 defa)

fanidunya NET

Feraset Sahibi Mümin

BENZER KONULAR