* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Tevbe  (Okunma sayısı 128 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2314
Tevbe
« : Eylül 23, 2021, 11:50:32 ÖÖ »
Tevbe
         
        “Ey iman edenler, samimi (halis)bir tevbe ile Allah’a dönün.  Olur ki Rabbiniz kötülükleri örter ve sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah, peygamberini ve iman edip onunla beraber olanları rüsvay etmeyecek, nurları önlerinde ve sağlarında koşacak, Ey Rabbimiz, diyecekler, bizim nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz ki sen her şeye hakkıyla kâdirsin”

        “  التائب من الذنب كمن لا ذنب له و المستغفر من الذنب و هو مقيم عليه كالمستهزئ بربه      ”

        “ Günahlarından tevbe eden (derece bakımından değil de, günahtan kurtuluş bakımından) günahı olmayan kimse gibidir. Günaha devam ettiği halde mağfiret dileyen de sanki Rabbi ile alay eden kimse gibidir.”
   
Kelime Manası Olarak Tevbe:

 Günahı en güzel bir biçimde terk etmektir. Özürü beyan (itiraf) etme çeşitlerinin en açık, en belirgin olanı tevbedir.

Zira itiraf üç şekilden biriyle olur:

        -Ya itiraf eden kişi: “ben yapmadım” der,

        -Veya : “şu sebepten dolayı, ben yaptım” der,

        -Ya da: “ben yaptım, şu anda vazgeçmekle birlikte, bu kötülüğü ben işledim” der. İşte bu sonuncusu tevbedir.

Dini Bir Tabir Olarak Tevbe  :

Günahı kötü, çirkin olduğu için terketmek; işlemiş olduğu günahlara pişman olmak; bir daha onlara dönmemeye azmetmek; telafi edilmesi mümkün olan geçmiş amelleri tekrar îfâ etmeye karar vermektir. İşte bu hususlar ne zaman bir araya gelirse, o zaman tevbenin şartları yerine gelmiş olur. Çok tevbe eden kişiye “TEVVÂB” denir. Böyle bir kişi, günahları biriktirmeyip, bütün günahları terkedinceye kadar onları azaltmakla zaman geçirir.

Tevbenin, tam bir tevbe olması, çirkin (kabih) olanı terk ederken aynı zamanda güzel olanı da yapmakla mümkün olur.  Şu ayet-i kerime buna işaret etmektedir:
         
 “Kim tevbe eder, güzel amelde de bulunursa muhakkak o, Allah’a –tevbesi makbul olarak- döner.”

Bu itibarla tevbe; imanî makamların evveli, hak yolculuğunun başlangıcı, vuslat kapısının anahtarıdır. Şer’î manasıyla; kabahatten, kabahat olduğu için pişman olarak vaz geçmektir. Vicdanında o çirkinliğinden dolayı değil de, bedenine veya malına veya haysiyetine bir zarar gibi herhangi bir korku ya da ümit sebebiyle vaz geçmek, geçenlere tevbe değildir. Tevbe, yaptığı kabahatin bir menfaatini bile görse, onun haddi zatında çirkinliğini duyup tiksinerek vazgeçmektir.

Tevbenin Hükmü:

Tevbe, bütün şahıslar hakkında farz-ı ayındır. En başta mealini de verdiğimiz Tahrim suresi 8. ayet ile birlikte şu ayet-i kerime de tevbenin farziyetine delalet eder:         

“...ey mü’minler, hepiniz Allah’a tevbe edin. Ta ki korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız.”

Ayrıca peygamberimiz masum olmakla birlikte tevbe-i istiğfarda bulunmuş ve şöyle buyurmuştur:

        “ يا أيها الناس توبوا الى الله فإني أتوب في اليوم اليه مائة مرة  ”

 “Ey insanlar, Allah’a tevbe edin. Zira ben günde yüz kere O’na tevbe ediyorum.”

Tevbenin Vakti:

Tevbenin vakti fevrîdir. Yani günahtan dolayı  hemen tevbe edilmesi gerekir. Günahın büyük veya  küçük olması farketmez. Ayrıca tevbeyi geciktirmeden dolayı da tevbe etmek gerekir. böyle bir tevbe:

        -Ya kalb ile olur: Kalben yalvarmak  (tazarru), af dilemek ve nefsini zelil kılmak gibi.

        -Ya dil ile olur: Günahını itiraf etmek gibi.

        -Ya da âzâ ile olur: Çeşitli itaatlarda bulunmak ve sadaka vermek gibi.

Genelde insan günahtan hâli olmayacağı ve zaman zaman günah işleyen bir varlık olmasından dolayı, tevbeyi geciktirmemeli ve çokça tevbe-i istiğfarda bulunmalıdır.

Bu konuda peygamberimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir (rivayet eden sahabi Abdullah b. Büsr’dür):

“  طوبي لمن وجد في صحيفته  استغفار كثير”

 “Cennet nimetlerinin en güzel olanları, amel defterinde çokça tevbe-i istiğfar bulunan kimseler içindir.”

İnsan günah işleye işleye öyle bir hale gelir ki, artık tamamen kalbi kararır, bundan sonra günahları dahi günah olarak görmez. Kalbi iyice paslandığı için, Allah korusun küfre kadar gidebilir. Ebû Hüreyre’den rivayet edilen hadis-i şerifte peygamberimiz bu konuyu veciz bir şekilde şöyle ifade etmiştir:

   “ إن العبد إذا أخطأ خطيئة نكتت في قلبه نكتة فإن هو نزع و إستغفر صقلت. فإن عاد زيد فيها حتى تعلو قلبه. فذلك "الران" الذي ذكره الله تعالى: " كلا بل ران على قلوبهم ما كانوا يكسبون."                                                    ”

“Kul bir günah işleyince, kalbine siyah bir nokta konulur. O, bunu tevbe-i istiğfar ile koparıp attığı zaman kalbi cilâlandırılır. Fakat tekrar günaha dönerse, o noktalar artırılır. Nihayet kalbini kaplar. İşte bu, Cenab-ı Hakkın “Hayır (hakikat öyle değil), bilakis, onların işlemekte oldukları günahlar, kalblerini paslandırmıştır” ayetinde zikretmiş olduğu “pas”tır.”

Tevbenin Kabul Olmasının Şartları:

Tevbe yeis halinde olmamalıdır. Yani kötülükleri yapıp yapıp da can boğaza gelince  tevbe makbul değildir. Şu ayet-i kerimeler buna işaret etmektedir:
         
“Allah’ın kabul edeceği tevbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah bunların tevbesini kabul eder. Allah herşeyi bilendir, hikmet sahibidir. Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çatınca “ben şimdi tevbe ettim” diyenler ile kafir olarak ölenler için (kabul edilecek) tevbe yoktur.

Onlar için icı bir azap hazırlamışızdır.”

Buna göre, bilerek günah işleyen, çok geçmeden tevbe etmeyip günahları alışkanlık haline getiren ve bununla birlikte ölüm sekerâtına gelip hayattan ümit kesmeden evvel tevbe edenlerin tevbelerinin kabulü kat’î değildir. Allah’ın dilemesine kalmıştır.

Fakat ölüm sekerâtından önce, henüz hayattan ümid kesmeden evvel küfürden tevbe ederek imana dönmek, makbuldür. Ancak, ölüm anında ve yeis halindeyken küfürden tevbe ile iman, makbul değildir. İmandan sonra hayır amel yapabilecek bir zaman bulunmalıdır. Lâkin, fasık mü’minin son nefesindeki tevbesi  de makbul olabilir. Nitekim ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur:
         
 “De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”

Şu kadar var ki, mü’min-i fasıkın son nefesindeki tevbesinin kabul olacağı da kat’i olarak va’d edilmiş değildir.

Peygamber Efendimiz de yeis halinde (can boğaza gelince) tevbenin makbul olmayacağına dair ve bundan önce her zaman makbul olacağına ilişkin olarak şöyle buyurmuştur:

        “إن الله يقبل  توبة العبد ما لم يغرغر ”

 “Allah, kulunun tevbesini boğazı hırlamadıkça (can boğaza gelmediği sürece) kabul eder.”

Allah’ın rahmeti boldur, geniştir diye tevbeden imtina etmemeliyiz. Nitekim şirk, katil, faiz, yetimin hakkını yemek, müslüman namuslu hanımlara iftira etmek gibi bazı büyük günahlar vardır ki, bunlardan kurtulmak için tevbeden ve helalleşmeden başka keffaret yoktur. Fakat küçük günahlar için, beş vakit namaz, zekat , ramazan orucu, Cuma namazı, hac, istiğfar, büyük günahlardan uzak durmak gibi ibadet ve taatler birer keffarettir.

Allah’ın o geniş rahmetinin kimlere tahsis edileceği şu ayette beyan edilmiştir:
                                                                                                   
“... Rahmetim herşeyi kuşatmıştır. Onu, sakınanlara (muttakîlere), zekatı verenlere ve ayetlerimize inananlara yazacağım.”

Tevbenin kabul olması için diğer şartlara gelince; onları da  Zü’n-Nûn-i Mısrî’nin şu sözünde topluca  görmekteyiz.

Şöyle ki: Zün-Nûn’a , istiğfar nedir? Diye sorulduğunda, o şöyle cevap vermiş:

İstiğfar altı manayı ihtiva eden bir isimdir:

        1- Geçmiş günahlara pişmanlık,

        2- Günahlara bir daha ebediyyen dönmemeye karar vermek,

        3- Allah ile senin aranda kalıp eda etmediğin farzları yerine getirmek,

        4- Kul haklarını ödemek ve onlarla helalleşmek

        5- Haramlarla  büyüyüp türemiş olan kanları ve etleri eritmek,         
 
        6- Vücuda, günahların tadını nasıl tattırmışsa, itaatlerin acısını da öylece tattırmak.

Tevbe-İ Nasûh:

Tahrim suresi 8. ayette geçen NASÛH ( توبة نصوحا ) iki manaya gelir:

Çok hâlis, çok saf temiz bir tevbe,

Çok ıslah edici, hiçbir gedik bırakmayacak şekilde eksiklikleri düzeltip, iyice onarıcı tevbe.

Her iki manayı birleştirince; halis, ciddi temiz bir tevbe veya insanın dinini, ahlakını çok ıslah edecek müessir bir tevbe demek oluyor. Yani, öyle bir tevbe ki, onunla tevbe eden kimse, evvela kendi nefsine, sonra da diğerlerine çok iyi nasihat verip düzeltmiş olacağından, nefsin hakkıyla düzelmesine sebep olan tevbesine NASÛH TEVBE denmiştir.
Böyle bir tevbe nasıl olur?

        -Kabahatlerden, başka bir sebeple değil, sırf çirkinlikleri, yani, Allah’ın rızasına muhalif bir kabahat oldukları için vicdanında pişmanlık duyarak ve onu işlemekten dolayı şiddetli bir üzüntü duyarak ve bir daha bir çirkinlik yapmamaya azmederek vazgeçmek, nefsini buna alıştırıp hiçbir sebep ve mânia karşısında dönmemeye karar vermekle olur.

        Muaz b. Cebel : Ya Rasulallah, tevbe-i nasûh nedir? Diye sorunca, Hz. Peygamber:

        “Kulun, yapmış olduğu günaha pişmanlık duyması, Allah’a özür beyan etmesi, sonra sa sütün memeye dönmediği gibi (o günaha) bir daha dönmemesidir” buyurdu.

Günahların Çeşitleri Ve Onların Tevbesi:

1- İşlenen günah, küfür, nifak veya irtidad ise ; bunun tevbesi ancak tam bir pişmanlık ve halis bir islamdır, Allah’a teslimiyettir.

2- İşlenen günah , itikâdî bir bozukluk ise; bunun tevbesi  de tam bir pişmanlıkla birlikte, itikadını düzeltmekle olur.

3- İşlenen günah  farzları terketmek gibi bir günah ise; bu durumda iki günah söz konusu olur:

a)Geciktirmeden dolayı günah ki; bunun tevbesi tam bir pişmanlıktır.

        b)Terketmekten dolayı günah ki, bunun tevbesi de derhal kaza etmekle olur. Kazayı geciktirmek de ayrı bir günah olup, bunun için de ayrı bir tevbe etmesi gerekir.

4- Eğer işlenen günah , Allah ile kul arasında kalıp, kul hakkına ilişkin olmayan bir takım yasaklara dair ise; içki içmek, istekle zina etmek gibi. Bu takdirde nasuh bir tevbe ile tevbe etmesi gerekir. (Fakat işlediği günah cemiyete sirayet etmişse dünyadaki cezası da verilir.)

5- İşlenen günah Allah ile kul arasında kalıp, Hayvan haklarıyla alakalı bir günah ise; hayvanı şer’î bir gereği bulunmaksızın öldürmek, dövmek, yüzüne vurmak, gibi, kapasitesinden fazla yük yüklemek, yem ve su vermemek gibi. Böyle bir günahı işleyen kişinin hali müşkildir. Nasuh bir tevbeden , Allah’a yalvarıp ağlamadan başka yapabileceği bir şey yoktur.

6- Eğer günah kul hakları ile ilgili ise; şöylece değerlendirilir:

        A) – Mâli Olan kul hakları: Hırsızlık, gasp, aldatmak, düşük kalitede olanı revaçta göstermek, başkasının malını telef etmekle ilgili olarak yalancı şahidlik yapmak suretiyle haksızlık etmek, mali konularda adaletsiz, rüşvetle vb. şeylerle hüküm vermek gibi. Bu ve benzeri durumlarda öce tevbe etmesi sonra da mal sahibiyle helalleşmesi gerekir.

Eğer mal sahibi ölmüşse, onu mirasçılara verir. Onlar da yok ise veya sahibi bilinmiyorsa, o takdirde, Allah katında bir vedia (emanet) olmak niyetiyle bir fakire verir veya insanların menfaatine olacak işlere sarf eder.

        B)- Nefsî (can ile ilgili) olan kul hakları: Bu durum şayet, cezayı gerektiren bir suç ise, önce tevbe eder, sonra hak sahibine gider. O da dilerse affeder, dilerse hakkını alır veya bir mal karşılığında sulh olurlar. Diyeti gerektiren bir suç ise, tevbe eder ve diyeti verir veya helalleşirler.

        C)- İnsan haysiyet ve şerefiyle ilgili olan kul hakları: Gıybet, bühtan (iftira), alay etmek, sövmek gibi. Böyle bir günahı işleyen kimsenin de tevbe etmesi ve helalleşmesi gerekir. Ayrıca iftira suçunu işleyen kişi, kimlerin yanında iftirada bulunmuş ise, yine onların yanında kendini tekzip etmesi gerekir. Bu cins günahlarda hak sahibinin varisleriyle helalleşmek yeterli değildir.

        D)- Başkasının aile efradı ile ilgili (Mahremî) kul hakları: Birisinin ailesine, çocuğuna vs. zulmetmek, ihanet etmek gibi. Böyle bir günahtan dolayı da tevbe edip, helalleşmek gerekir. Büyük bir fitne çıkacağından korkarsa o zaman, kendi kendine Allah’a yalvarır, haline ağlar, hak sahibi için dua edip tasaddukta bulunur.

        E)- Dinî olan günahlar: Bir müslümanı tekfir etmek veya ona fasıklık isnadında bulunmak gibi. Bundan dolayı da tevbe etmesi, helalleşmesi ve kimlerin yanında tekfir etmişse, yine onların yanında kendini tedzip etmesi gerekir.

        Eğer kişi, üzerindeki hakları yakinen bilemiyorsa, o zaman, bülûğ zamaından veya mâli ehliyete sahip oluş zamanından tevbe vaktine kadar geçen süre zarfında, üzerinde ne kadar hak bulunduğunu zann-ı galibine göre hesap eder ve onların maddi- manevi muhasebesini yapar.

Tevbe-İ  İstiğfarın  Fayda  Ve  Faziletleri:

Günahların bağışlanmasını istemek (istiğfar), en büyük kurtuluş kapısı ve kolay rızık elde etme sebeplerinden birisidir. Kur’an’da ve Sünnette tevbe- i istiğfarın faziletine dair birçok açık ifadeler vardır. Buna göre istiğfarda, günahlara keffaret , bir takım sıkıntılardan kurtuluş , stres ve bunalımı gidermek gibi ferdî ve sosyal birçok fayda ve özellikler vardır. Çünkü birçok sıkıntı ve bunalımın kaynağı günah belası olup  bunda ısrar etmektir. İşte bu türlü bela ve sıkıntıların devası, sadakatle tevbe-i istiğfar etmektir. Şu hadis-i şerifler dikkatle incelendiği zaman, bu ve benzeri neticelerin çıkacağı âşikardır:

 “ من لزم الإستغفار جعل الله له من كل هم فرجا  و من كل ضيق مخرجا و  رزقه من حيث لا يحتسب ”
     
“Kim istiğfara devam ederse, Allah ona, her türlü kederden bir kurtuluş ve her türlü darlıktan bir çıkış yolu ihsan edip, ummadığı yerden onu rızıklandırır.”     
                                                                                                                                               
"  قال إبليس: وعزتك لا أبرح أغوي عبادك ما دامت أرواحهم في أجسادهم، فقال: و عزتي و جلالي لا أزال أغفر لهم ما أستغفروني"       
                                                                                                         
“İblis: Yemin olsun ki, ruhları bedenlerinde olduğu sürece, senin kullarına vesvese vermeye devam edeceğim, deyince; Allah da şöyle cevap vermiştir:

İzzetim ve Celâlim hakkı için, yemin olsun ki, onlar bağışlanmayı istedikleri müddetçe ben de onları bağışlamaya devam edeceğim”

Nuh peygamber, kavmini Allah’a kulluk etmeye, ona karşı gelmemeye çağırdıktan sonra, onlar kulaklarını tıkamışlar ve kibirlenerek onun davetine uymamışlardı. Bunun üzerine onları uyarmış ve ayet-i kerimenin ifadesiyle onlara şöylece tevbe-i istiğfarı tavsiye etmiştir:
         
“Dedim ki: Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü o çok bağışlayıcıdır. (mağfiret dileyin ki) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin, mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler , bostanlar ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın”.
 
Buna göre tevbe-i istiğfarın faydalarını şöylece sıralayabiliriz:

Günahların silinmesi, ayıpların örtülmesi

Rızkın bollaşması

Ahlakın sağlamlaşması

Malın helaktan korunması

Mallarda ve nesillerde bereket olması

Allah katında derecenin yükselmesi

Sıkıntı, stres ve bunalımlardan kurtuluş.

Bu sebepledir ki, kirlenmiş bir elbisenin kirlerden temizlenmesi için güzel kokudan çok, sabuna ihtiyaç vardır.

Günahlarla kirlenmiş bir kulun temizlenmesi ve gönlünün huzur bulması için de tevbe-i istiğfara ihtiyaç vardır. Bundan dolayı, Allah’ın ihsanından hiçbir zaman ümit kesmemeli ve daima onun rahmetine müracaat etmeliyiz. Nitekim, Peygamberimiz Allah’ın rahmeti ve ihsanının genişliğini şöyle ifade etmiştir:       
                                                                                                                                                                                                                                                                                           
إن الله عز و جل يبسط يده بالليل ليتوب مسيء النهار. و يبسط يده بالنهار ليتوب مسيء الليل حتى تطلع الشمس  من  مغربها"     
 
Şüphesiz ki Allah (Azze ve Celle) , gündüzün günah işleyenin tevbesini kabul etmek için, geceleyin (rahmet) elini açar. Geceleyin günah işleyenin tevbesini kabul etmek için de, gündüzün (rahmet) elini açar. (Bu) ta güneş battığı yerden doğuncaya kadar (devam eder)”.

Bu ve benzeri hadisler kulun günahı defalarca tekerrür etse bile, tevbesinin kabul edileceğine delildirler. Bütün günahlarına birden tevbe etmek dahi caizdir. Ayrıca bu hadis, istiğfarın faydası büyük ve Allah’ın rahmetinin genişliğine delildir. Lakin bu istiğfarın dil ile birlikte manası da kalpte yer etmelidir. Ta ki ısrar düğümleri bununla çözülsün ve pişmanlık hasıl olsun.

Yoksa maksat, dili ile “Estağfirullah” deyip, kalbiyle o günaha ısrar etmek değildir. Böyle bir istiğfarda istiğfara muhtaçtır.

Hadiste geçen “Allah elini açar” ifadesi, tevbenin kabulüne işaret eden bir tabirdir.

Tevbe-i istiğfarın faydası, fazileti ve Allah’ın rahmetinin bol ve geniş olduğuna işaret eden hadislerden birisi de, Seyyidü’l-istiğfar olarak bilinen meşhur duadır. Şöyle ki:         
     
  سيد الإستغفار أن يقول :"  اللهم أنت ربي لا إله إلا أنت خلقتني و أنا عبدك و أنا  على  عهدك و  وعدك  ما استطعت.   أعوذ  بك  من  شر  ما صنعت،   أبوء  لك  بنعمتك  على   و أبوء  بذنبي  فاغفرلي  ذنوبي ،  فإنه  لا يغفر  الذنوب  إلا  أنت  " قال : من قالها  في النهار  موقنا  بها  فمات  من  يومه  قبل  أن  يمسى  فهو  من  أهل  الجنة  و  من  قالها  من  الليل  و  هو  موقن  بها  فمات  قبل  أن يصبح  فهو من  أهل  الجنة    "     
                                                 
        “İstiğfarın başı , efendisi şöyle dua etmektir:

“Allahım, benim Rabbim sensin, senden başka ilah yoktur. Beni sen yarattın. Ben senin kulunum. Gücüm yettiği kadar, sana verdiğim ahidde ve (iman) sözünde devam ediyorum.

Yaptığım günahların şerrinden sana sığınıyorum. Üzerimdeki nimetlerini ve günahlarımı itiraf ediyorum. Günahlarımı bağışla, çünkü senden başka günahları bağışlayacak yoktur” . Sonra Hz.Peygamber sözüne şöyle devam etti: Her kim bunun sevabını cân-ı gönülden inanarak gündüzleyin bunu okur da, geceye kavuşmadan o gün ölürse, o kimse cennet ehlindendir. Kim de sevabına inanarak geceleyin bunu okur da, sabaha ulaşmadan ölürse, o da cennet ehlindendir.”     

 


* BENZER KONULAR

Rahîm Ve Rahmân Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:28:55 ÖÖ]


Davranışlarımız Kaydediliyor Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:22:46 ÖÖ]


Biliniz Cesedin Öyle Bir Et Parcası Vardır Ki Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:18:08 ÖÖ]


Melek Girmeyen Evler Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:04:30 ÖÖ]


Doğru Çalışma Methodu Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:59:59 ÖÖ]


Başınızı Çevirip Gitmeyin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:39:23 ÖÖ]


Ozan Birgül 320 kbps - 2 kısım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:15:33 ÖÖ]


Ozan Birgül - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:04:09 ÖÖ]


Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]