Namazda Huzur ve Huşuyu Yakalamak
Cenab-ı Allah (c.c) buyuruyor ki:
“Namazlarında huşu içinde olan müminler kurtuluşa ermişlerdir.”(Mü’minûn, 12)
Bilesin ki, dil âlimleri huşu kelimesini; korkmak ve çekinmek gibi kalb eylemlerinden sayar. Bazıları da sükûnet, öteye beriye bakmamak ve oynamamak gibi davranış eylemlerinden kabul eder.
Peygamberimiz (s.a.s)buyuruyor ki:
“Kulun ancak aklı tam yerinde iken kıldığı namaz, namaz yerine geçer.”
Allah (c.c) buyuruyor ki:
“Namazı beni hatırlamak için kıl!” (Tahâ, 14)
İlk görüşü savunanlara göre gaflet hali zikirle, yani Allah’ı hatırda tutma eylemi ile bağdaşmaz, bu yüzden Cenab-ı Allah:
“Sakın gafillerden olma!” (A’raf, 205)diye buyurur.
Beyhakî’nin Muhammed b. Sirin’den (r.a)rivayetine göre Muhammed b. Sirin şöyle demiştir:
“Haber aldım ki Peygamberimiz namaz kılarken gözlerini havaya kaldırdığı için bu âyet inmiştir.”
Abdurrezzak’ın (r.a)aynı konudaki rivayetinde bu âyet inince Peygamberimizin kendisine namazda huşu içinde olmasını ve gözlerini secde yerinden ayırmamasını emrettiği ilâve edilmektedir.
Hâkim ve Beyhakî’nin birlikte Ebû Hüreyre’den naklettiklerine göre; Peygamberimiz namaz kıldığı vakit gözlerini semâya dikerdi. Bunun üzerine kendisine yukarıdaki âyet inmiş, oda hemen başını eğmişti.
Hasan’dan (r.a)rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (s.a.s)şöyle buyuruyor:
“Beş vakit namaz, birinizin evin önünden akan, suyu bol bir nehir gibidir, her gün beş kere bu nehre girip yıkanırsa üzerinde kir namına bir şey kalabilir mi?”(Buhârî, Mevâkît 6; Müslim, Mesâcid 283. Ayrıca bk. Tirmizî, Emsâl 5; Nesâî, Salât 7; İbni Mâce, İkâmet 193)
Peygamberimiz (s.a.s)demek istiyor ki, büyükleri dışında bütün günahları, geride hiç bir şey bırakmamak üzere, beş vakit namaz giderir. Elbette ki bu durum, huşu içinde ve kalb huzuru ile kılınan namaz için söz konusudur, böyle olmayan namaz da zaten sahibine reddedilir.
Peygamberimiz (s.a.s)buyuruyor ki:
“Dünyanın her şeyi ile ilgisini keserek iki rekât namaz kılan kimsenin geçmiş bütün günahları affedilir.”
Yine Peygamberimiz (s.a.s)şöyle buyuruyor:
“Namaz kılmak, hacca gitmek, Beytullah’ı tavaf etmek ve diğer usulü belirlenen ibadetler, Allah’ı hatırda tutmayı sağlamak için emredilmiştir. Hatırlanan hakkında -ki asıl amaç ve hedef o’dur- kalbinde saygı ve ürperme bulunmayınca böyle bir hatırlamanın (zikrin) ne kıymeti vardır?”
Yine Peygamberimiz (s.a.s)buyuruyor ki:
“Kötü ve çirkin davranışlardan sahibini alıkoyamayan namaz, kulun Allah’tan daha çok uzaklaşmasına sebep olur.”
Hz. Aişe (r. anhâ)diyor ki:
“Rasûlullâh ile karşılıklı konuşurduk. O bize bir şey der, biz de O’na karşılığında bir şey söylerdik. Fakat namaz vakti girince Allah’ın azameti ile öylesine meşgul olurdu ki, sanki ne O bizi tanır ve ne de biz O’nu tanır olurduk.”
Peygamberimiz (s.a.s)buyuruyor ki:
“Allah, kulun kalbi ile bedenini birlikte hazırlayarak kılmadığı namazın tarafına bakmaz.”
Allah’ın dostu Hz. İbrahim (a.s) namaza durduğu zaman kalbinin atışı duyulurdu.
Said el-Tenuhî (rahimehullah) namaz kılarken yanağından sakalına süzülen gözyaşları dinmezdi.
Peygamberimiz (s.a.s)adamın birini namazda sakalı ile oynarken gördü ve:
“Eğer bu adamın kalbi Allah korkusu taşısa azaları da taşırdı”diye buyurdu.
Anlatıldığına göre Hz. Ali (k.v)namaz vakti girince titremeye başlar, rengi atardı.
“Ne oluyor sana, ya Emiru’l-Mü’minîn!”dediklerinde;
“Göklere yere ve dağlara arz edilince ürkerek yüklenmekten çekindikleri halde benim üzerime aldığım emanetin vakti geldi”diye cevap verirdi.
Rivayete göre Ali b. Hüseyin (r.a)abdest alırken rengi sararırdı, yakınları ona:
“Abdest alırken sana niye böyle oluyor”diye sorduklarında şu cevabı verirdi:
“Kimin karşısına dikilmek istediğimi biliyor musunuz?”
İbn Abbas (r.a)der ki:
“Tefekkür hali içinde kılınan ne uzun ne kısa iki rekâtlık namaz, başıboş bir kalp ile kılınan bir gecelik namazdan daha hayırlıdır.”
Peygamberimiz (s.a.s)buyuruyor ki:
“Ahir zamanda ümmetimden öyleleri gelecek ki, camilere varacak, halka kurup oturacaklar. Dillerinden dünya ve dünya sevgisi düşmeyecektir. Öyleleri ile oturup kalkmayın, Allah’ın onlara hiç bir haceti yoktur.”
Hasan el-Basrî’den (r.a)rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (s.a.s)bir gün:
“Size insanlar arasında en çirkin hırsız kimdir, haber vereyim mi”diye buyurdu. Orada bulunanlar:
“Kimdir ya Rasûlallâh?”diye sordular. Peygamberimiz:
“Namazından çalandır”diye cevap verdi. Oradakiler:
“Namazından çalması nasıl olur”diye sordular. Peygamberimiz:
“Namazın rükûunu ve secdesini eksik eksik yaparak” cevabını verdi.
Peygamberimiz (s.a.s)buyuruyor ki:
“Kıyamet günü kul, ilk önce namazdan hesaba çekilecektir. Namazdan yana bir eksiği çıkmadığı takdirde hesaplaşması kolay geçer. Fakat eğer namazdan yana bir eksiği çıkarsa ulu Allah meleklerine: ‘Bu kulumun nafile ibadetleri varsa ondan borca kalmış farzları yerine koyun’diye buyurur.”
Peygamberimiz (s.a.s)buyuruyor ki:
“Bir kula verilebilecek en hayırlı hediye iki rekât namaz kılsın diye kendisine izin vermektir.”
Namaza duracağı zaman Hz. Ömer’in (r.a)böğürleri titrer ve dişleri takırdardı. Bu halin sebebi kendisine sorulunca:
“Emaneti yerine getirmenin ve farz borcunu ödemenin vakti geldi. Bilmem ki, onu nasıl yerine getireceğim?”
Half b. Eyyüb (k.s)bir gün namazda iken bir yerinden arı sokar. Sokulan yer kanar, fakat Half hiç bir şey duymaz. Bu sırada İbn Said çıkagelir. Half’e üzerinden kan geldiğini bildirir de o da elbisesini yıkar. Ona sorarlar:
“Nasıl oluyor, arı seni sokuyor, vücudunu kanatıyor da sen hiç bir şey duymuyorsun?” O da şu cevabı verir:
“Melikü’l-Cebbar olan Allah’ın huzurunda duran, başında Azrail dikilen, solunda cehennem ve ayaklarının altında sırat köprüsü bulunan kimse böyle bir şeyi nasıl duyabilir?”
Amr b. Zerr’in (rahimehullahu) eli kanser olmuştu. Doktorlar:
“Elini mutlaka kesmemiz gerekiyor”dediler. O da:
“Öyle ise kesin”dedi. Doktorlar:
“Seni ipler ile bağlamadan kesemeyiz”dediler. Bunun üzerine:
“Beni bağlamanızı istemiyorum, namaza durduğum zaman kesiniz.”dedi. Nitekim namaza durunca elini kestiler, o ise hiç bir şey duymadı bile.
İmam Gazali, Kalplerin Keşfi.