Namaz Gönülden İbarettir
Yaşam serüvenimiz Rabbimizin “Yeryüzünde bir halife var edeceğim.” sözüyle başlamıştı. Allah’a iman potansiyeliyle dünyaya gelişimiz, Müslüman bir ailede gözümüzü açarak pekişti. Müslüman olarak hayata başlamak güzel ve heyecan vericiydi. Bu yol üzere kalmanın büyük bir iddia olması bir ispat ile destek aradı ve biz bu desteği dinimizin direği olan namazda bulduk. Bu direk dokunulmazlık özelliklere sahiptir. Bu özellikleri yıpratmaya başladığın an sarsmaya başlarsın onu.
İlk olarak Miracvari bir harekettir. Namazı, eğilip kalkmak ile aktif bir spora benzetemeyiz. Huşu ister bizden. Kaybettiğin şeyleri hatırlama hareketi değil, Allah ile baş başa kalma oluşumudur. Gözleri ve kulaklarını korumanı ister. Çünkü huşu göz ve kulak kirliliği ile beraber sağlanamaz.
On dakikalık namazlarımızda izlediğimiz filmler, görüşülen ve konuşulan şeyler on saat geriye dönüp temizlik yapmayı gerektirir hale dönüştü. Çünkü akıl ve gönül birliği sağlayamaz olduk. Vücut frekanslarımızda tutarsızlıklar meydana geldi. Hâlbuki namaz aklın ve gönlün ayrı telden çalmasını kabullenemez. Hani Fethi Gemuhluoğlu der ya “İnsan gönülden ibarettir.” diye, aslında namaz da gönülden ibarettir. Çünkü bir vicdan hareketidir namaz.
İkinci olarak; namaz, dünyanın hızlı ilerleyişindeki fren sistemimizdir. Gaz ve freni aynı yerde tutma işlemidir. Kendimizi kaptırıp gaz pedalına yüklendiğimiz sırada günde beş kez hızımızı keserek bu nefsî hareketi durduracak bir sisteme sahiptir. Ama biz bu sistemi bagaja attığımızda “Gelecek dönemlerde hallederiz, hele bir üniversiteye başlayalım, işimizi bir elimize alalım…” dediğimiz vakit durduramayacağımız bir süratle sürüklenmeye başlar ve gönülden ibaret olan bu direniş sistemimizi yıkıma uğratır, fesat oluruz. Ertelediğimiz zaman, batınî ve zahirî anlamda tükeniriz.
Yapmamız gereken, bu vicdan hareketinde sebatı yakalamak ve bu muştuyu toplumsal bir mesele yapmak, sosyal hayatta yer edinmesindeki mücadelemizde safımızı tutmaktır. Nesillerimizin gönüllerini bu ruh ile aşılamaktır.