Namaz ve Psikolojik İyi Olma İlişkisi
Namaz ve psikolojik iyi olma hali arasındaki ilişkiye dair neler söylenebilir?
İngilizcedeki “well-being” kelimesinin karşılığı olarak Türkçeye tercüme edilen “iyi oluş” kavramı, iyi hissetme, iyilik hali, sağlıklı olma ve zindelik gibi anlamlara gelmektedir. Başka bir deyişle kişinin devam eden psikolojik iyi oluş durumunu göstermede kullanılan “iyi oluş” kavramı, genel olarak, hoş duygular hissetme, mutluluk, bir kimsenin yaşamından ve iş dünyasındaki rolünden memnuniyetini, stres ve memnuniyetsizlik halinin ya da endişenin olmayışını ifade etmektedir. Diğer taraftan “psikolojik iyi olma” kavramının ise, insanın yaşam amaçlarına sahip olup olmadığı, potansiyellerini gerçekleştirip gerçekleştirmediği, toplumsal ilişkilerinin kalitesi ve yaşamı ile ilgili sorumluluk alıp almadığı gibi unsurları içermekte olduğu ve bu hususları ifade etmekte kullanıldığı görülmektedir. Bu durumda kişinin kendisini ve yaşamının kalitesini değerlendirişini ifade etmede kullanılan psikolojik iyi olma kavramının, öz-kabul (kendini kabul), kendini gerçekleştirme, başkalarıyla pozitif ilişkiler kurma, özerklik, çevresel kontrol, yaşamda anlam ve amaç bulma ve kişisel gelişim gibi öğeleri içerdiği belirtilmektedir. Her ne kadar psikolojik iyi olmanın, anlamlı ve amaçlı bir yaşam sürdürme, kişisel gelişim ve başkaları ile nitelikli ilişkiler kurma gibi pek çok olumlu insan özelliğini içeren bir kavram olduğu ileri sürülse de literatüre bakıldığında değişik psikolojik iyi olma modellerinin olduğu görülmektedir. Aynı zamanda psikolojik iyi olmanın fiziksel, duygusal, bilişsel, ruhsal, kişisel ve sosyal süreçlerle ilişkili olarak kavramlaştırılabileceğini ileri sürenler de bulunmaktadır. İslam dinindeki en önemli ibadetlerden birisi ve İslam’ın beş şartından ikincisi olan namaz ibadeti en sık yerine getirilen farz ibadetlerden birisidir. İslam dinindeki bütün ibadetlerin hayatımız üzerinde etkisi olduğu gibi farz, vacip, sünnet ve müstehap gibi türlere ayrılmakta olan namaz ibadeti de mü’minlere dünyevî ve uhrevî pek çok faydalar kazandırmakta, günümüz insanı için mucizevî bir sağlık reçetesi olmaktadır. Zira namaz ibadeti esnasında yapılan hem belirli ve özel davranışların sembolik manasının hem de okunmakta olan dua ve surelerin, tekbir ve tesbihlerin gerçek anlamının mü’minin ruh dünyasına, kişilik ve karakteri üzerine büyük tesirleri vardır. Bu bağlamda kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de namazda “derin saygı halini” (huşû) yaşamanın kurtuluşun, mutluluğun imandan sonraki ilk şartı olduğu ifade edilmekte, böylece namaz ile huşû (huzur, mutluluk) arasındaki ilişkiye işaret edilmektedir (Mü’minun 23/2). Esasında ezanda da namaza çağrılırken felaha (kurtuluşa) çağrılması insanların mutluluğa ve ruhsal dinginliğe erişebilmeleri için namaz kılmaya çağrıldıkları söylenebilir. Davete icabet ederek “huşû” içerisinde namaz kılan bir kimse, kıldığı namaz sayesinde rahatlık ve mutluluk hisseder. Zira namaz ibadeti, mü’min kimsenin sıkıntılarını giderip gönlünü rahatlatır, ruhsal çalkantılarından kurtarıp zihnini berraklaştırır. Ancak bu husus, sembolik yönü de olan namaz ibadetinde kişinin sadece birtakım bedensel hareketleri yapması, lâfzî birtakım ayet ve duaları okuması ile gerçekleşmez. Çünkü bu sembolik davranışların kalpteki kulluk niyeti ve bilinci ile bütünleşmesi, Allah’a saygı şuuru ile anlamlı hale gelmesi gerekmektedir. Namazda kişinin konsantrasyonunu belli bir hedefe odaklaması, dünya ve içindekileri “Allahu ekber” diyerek elinin tersi ile iterek geride bırakması, bir nevi aklın ve düşüncenin meşgul edilmesine ve insanın sanrıları ve hastalıklı düşünceleri kovmasına yardım etmektedir. Namaz ibadeti ile bunalan ruhların, ümitsizliğe düşen gönüllerin, huzursuz kalplerin sükûn bulması söz konusudur. Namaz, iç dünyası kararan ve bunalan ruhların tek tedavi yolu ve biricik mutluluk gıdasıdır.
Zira vahiy yükünü ve peygamberlik görevini omuzlayan seçilmiş kimselerin gerek tebliğ görevini yerine getirme esnasında gerekse hayat karşısında karşılaştıkları zorlukları yenmede namaz ibadeti, manevî bir güç ve enerji kaynağı olmuştur. Bu nedenledir ki Hz. Peygamber (s.a.v.) dünya işlerinden sıkılınca, zor zamanlarında müezzini Bilal Habeşi’ye “Ey Bilal! Kalk (ezan oku da) bizi namazla ferahlandırıver.” buyurmuştur (Ebu Davud, Edeb 86). Yüce Allah’la buluşabilmek ve O’ndan güç alabilmek için de daha çok namaz kılmayı tercih etmiştir. Zira namaz kılan kişi kıldığı namaz sayesinde Allah’a olan bağlılığını kuvvetlendirdiği gibi namaz ibadeti, insana kendini tanıma, keşfetme ve iç görü (kendini ve güçlerini gerçekçi bir şekilde görebilmeyi) de kazandırmaktadır. Dolayısıyla kendini kabul ve benlik saygısını geliştirici yönde de katkısı olan namaz ibadeti sayesinde kişi Allah’ın huzurunda gerçek kimliğini, kâinattaki yerini, toplumdaki rolünü ve dünyaya geliş gayesini idrak etmekte; varlıklara ve hayatına yeni bir anlam vermekte; tüm varlıklarla bütünleşme imkânı bulmaktadır. Böylece hayatı anlamla dolu hale gelmektedir.
Zira Erich Fromm’un deyimiyle insan, kendi kendisinin farkına vardığı ölçüde hayatı anlam kazanmaktadır. Kavuşma, mülâki olma anlamındaki “salat” kelimesiyle Kur’ân-ı Kerîm’de ifade edilen namaz, Allah’la buluşma, huzur-u ilâhîye çıkma, Allah ile bir tür iletişim içerisinde olmaktır. Bu nedenle Allah’tan insana iletişimin adı vahiy, insandan Allah’a iletişimin adı namaz ve duadır denilebilir. Bu anlamda namaz, Allah’tan gelen ve O’na dönecek olan insana açılan bir vuslat kapısı, huzura ermenin, mutluluğu elde etmenin bir aracıdır. Namazda Allah’la karşılıklı saygı ve övgü içerisinde iletişim halinde olan kimse, Allah’ın kendisi için gerçek bir Dost ve Yardımcı olduğunu, hiçbir zaman kendisini yalnız, âciz ve çaresiz bırakmayacağının farkına varır. Böylece, namaz kılan kimsenin ruhunda ümit, iyimserlik, güven duyguları yeşerir ve benlik saygısı artar. Oysa bir kimse Yüce Yaratıcısı ile ilişkisini, diyaloğunu kopardığı zamanlarda yalnızlık, huzursuzluk, çaresizlik, bocalama ve kararsızlık içerisinde kalabilir. Namaz ibadeti ise kişiye isteklerini Allah’a sunma, O’ndan yardım dileme, böylece ferahlama ve rahatlama fırsatı verir.
Dolayısıyla namaz kişinin ümitsizliklerinin ortadan kalkmasına, en büyük zorluklar karşısında bile Allah’a yönelip O’ndan yardım isteyerek çözüm aramaya sevk etmektedir. Kısacası namaz ibadeti duygu, düşünce ve davranış bazında kişide olumlu değişiklikler meydana getirmek suretiyle psikolojik iyi oluş haline katkıda bulunmaktadır. Haluk Nurbaki’nin ifadesiyle namaz insandaki ahsen-i takvîm üzere yaratılışın ortaya çıkması, Allah’a giden kutsal yolda mutlu bir yolculuktur. Bu anlamda ruhun ilacı olan namaz ibadeti, ruh için bir nevi huzur ve mutluluk kaynağıdır. Zira sadece para-pul, yeme-içme, mevki-makam gibi suflî arzuların yerine getirilmesi, günümüz insanının ruhunda fırtınalar estirmekte, ruhî bunalımlara yol açmaktadır. Onun için ruhun iyi oluşu için namaz gıdasına ihtiyaç vardır. Başka bir deyişle manevî olan ruhun, manevî gıda ve vitaminlere ihtiyacı vardır. Bu gıda ve vitaminlerden en önemlisi ve etkilisi de namaz ibadetidir. Aksi durumda insanın manevî yönünü teşkil eden ruhun gıda ve vitaminleri ihmal edildiğinde, insanın doğal dengesi ve sağlığı bozulur; ruhta sıkıntı, gerilim, karamsarlık ve gönül darlığı baş göstererek ruhsal bunalımlar meydana gelir. Oysa hem bedensel hem de ruhsal yönden rahatlatıcı bir özelliğe sahip olan namaz ibadeti, mü’min kişiyi dünya meşguliyetlerinden, stres ve sıkıntıdan uzaklaştırarak ruhen sükûnete kavuşturmakta ve bir iç huzuru sağlamaktadır. Hamdi Yazır’ın deyimiyle namaz, korku halinde kılınırsa ümidi, emniyet halinde kılınırsa neşe ve huzuru arttırmaktadır. Namaz kılan bir kimse kıldığı beş vakit namaz sayesinde günlük hayatın telaşından, sıkıntı ve stresinden, ihtiras ve aşırılıklarından büyük ölçüde kurtulmakta, ruhsal hastalıklarda büyük etkisi olan vesvese ortadan kalkmakta, kişide tevekkül duygusu otomatik olarak gelişmektedir. Çünkü bir kimse Gerçek Sevgili olan Allah’ı ne kadar çok anarsa O’nun sevgisi de ister istemez gönle yerleşmekte ve gönül hep O’nunla meşgul olmaktadır. Oysa Allah’tan başka şeylerle ve kimselerle uğraşan insanın zihni sürekli bu tür şeylerle meşgul olacağı için onun kıldığı namaz vesvesesiz ve uğraşsız geçmemektedir. Gazali’ye göre kalp/gönül huzuru namazın ruhu ve özüdür. Namazın başından sonuna kadar bu gönül huzurunun varlığı sağlanamasa da en azından bir anlık da olsa örneğin, iftitah tekbiri sırasında bu gönül huzurunun var olması gerekir. Bilinçli ve ihlaslı bir şekilde huşû ile dosdoğru olarak kılınan namaz sayesinde insan ruhu, sükûn ve istikrar bularak manevî feyzlere ve ruhsal zevklere kavuşmaktadır. Namaz sayesinde kişilerin kazandığı bu huşû ve huzur namaz dışındaki hayatlarına da aksetmektedir. Böylece namaz dışına taşan huşû ve huzur ile mü’min kişi daima psikolojik iyi oluş içerisinde olmaktadır.
Esasında namaz ibadeti, kişinin hem bedensel hem de ruhsal iyi oluşuna katkıda bulunmaktadır. Çünkü namaz ibadeti kişiyi muhtelif hastalıklara karşı korumaktadır. Bu husus tıbben de ispatlanmıştır. Her şeyden önce namaza hazırlık sadedinde alınan abdest sayesinde ruh mânen meskenetten yani uyuşukluktan kurtulduğu gibi bedenen de dinçleşip silkinmekte ve huzur-u ilâhîye hazır hale gelmektedir. Dolayısıyla namaz kılmak için alınan abdestin bedenen ve ruhen pek çok faydaları vardır. Bir tıp doktoru olan Haluk Nurbaki’nin deyimiyle bunlardan birincisi abdest almanın dolaşım sistemi üzerindeki faydalarıdır. Vücut sağlığımız açısından hayatî önem taşıyan damarlarımız, oburluğumuz, hırçınlığımız, beslenme hataları ve sinirsel nedenlerle daralıp zamanla esnekliğini kaybedebilmektedir. Bu tehlikeli gidişten uzaklaşmanın en pratik ve sağlam yolu genç yaşlardan başlayarak damarlara esneklik kazandırmaktır. Özellikle beyin dolaşımı ve kalpten uzak düşen ayak damarlarında bu jimnastiğin yapılması daha çok gereklidir. Bunun en kolay yolu da damarları ısı farkı ile açıp kapayan su ile yıkama sistemidir. İşte namazın hazırlık şartlarından olan abdest, damar sistemine esneklik kazandıran harika bir sağlık reçetesidir. Abdest alma ayrıca mikroplara ve kansere karşı korunma sistemimiz açısından da son derece faydalıdır. Korunma sistemi, başka bir deyişle lenf sistemimizin sağlıklı bir şekilde işlemesi dolaşım sistemi kadar önemlidir. İşte abdest, lenf sistemindeki kıldan ince damarları esnek tutmak suretiyle tüm hastalıklara ve kansere karşı büyük fayda sağlamaktadır. Ayrıca abdest almanın vücudun statik elektriğini giderici bir etkisi de vardır. Gerek havada artan iyonlar gerekse giyilen plastik giysiler vücudun dış yüzeyinde elektron artmasına neden olmaktadır. Bu durum ise özellikle sinir sistemi ve deri üzerinde ciddi rahatsızlıklara sebep olmaktadır. Vücuttaki kırışma ve sarkmaların bu statik elektrikle yakından ilişkili olduğu ileri sürülmektedir. Vücuttaki negatif elektronları dışarıya atmanın iki yolu vardır. Bunlardan birisi çıplak el ve ayakla toprağa dokunmak diğeri ise su ile yıkayarak bu elektronları dışarı atmaktır. Bu da su ile abdest alma, su olmadığı zamanlarda toprak veya toprak cinsinden bir şeyle alınan teyemmümle çok kolay bir şekilde gerçekleştirilebilmektedir.
Namaz öncesinde alınan abdestte olduğu gibi namaz ibadetinin de bedenimiz ve ruhumuz açısından pek çok hikmet ve faydaları vardır. Günde beş vakit kılınan namaz ibadeti sayesinde kişinin göz mercekleri takriben bir saat kadar dinlenmekte, vücudun en çok zahmet çeken organları olan eklemler, namaz ibadetinin disiplini ve devamlılığı sayesinde sağlık kazanmaktadır. Ayrıca namaz ibadeti sayesinde kalbin çalışması ve duygusal sistemlerle son derece ilgisi olan elektromanyetik eksenlerin en ideal çizgilere gelmesi de beden sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Özellikle sağlıklı kişilerin günlük elektromanyetik etkiler sonucu göğüs çevresinde hissettikleri huzursuzluklara namaz kılan kimselerde neredeyse hiç rastlanmamaktadır.
Abdest alma ve akabinde kılınan namaz, kişiyi manevî kirlerden de temizlemekte ve ruhî yönden dinginlik sağlamaktadır. Çünkü namaz öncesinde suyla alınan abdest sayesinde gerçekleştirilen maddî temizliğin yanında namaz içinde kişinin kendisi, yakınları ve tüm insanlık için bağışlanma dilemesiyle de namazda kişinin hem fizikî hem de ruhî olarak arınması ve affedilmesi söz konusudur. Böylece namaz kılan kişi, kendisiyle ilgili olumsuz duygu ve düşüncelerinden (günahkârlık, suçluluk ve değersizlik duyguları) kurtularak kendisiyle ilgili daha olumlu duygu ve düşüncelere (affedildiği, arındığı, yenilendiği, değerli olduğu, kabul gördüğü vs.) sahip olmaktadır. Tevbe bilinci ve bağışlanma ümidi sayesinde yenilenme imkânı bulan mü’min kimsenin ruhu namaz ibadeti sayesinde huzur ve mutlulukla dolmakta, böylece kendisiyle barışık ve öz saygısı yüksek, sağlıklı ve mutlu bir kişi haline gelebilmektedir. Onun için Hz. Muhammed (s.a.v.) bir hadislerinde “Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir nehir geçse, o kimse her gün bu nehirde beş defa yıkansa, üzerinde kirden bir şey kalır mı? Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Allah beş vakit namaz ile günahları silip yok eder.” buyurmuştur (Buhari, Mevâkit 6; Tirmizi, Edeb, 80).