NAMAZIN ÖNEMİ VE DİNİMİZDEKİ YERİ
İslam dininin en önemli ibadetlerinden birisi de, muhakkak ki namazdır. Hakkıyla yerine getirilen bu ibadet, insanları kötülükten alıkoyup, kulu Allah’a (c.c.) yakınlaştırır. Cenab-ı Allah (c.c) Kur’an-ı Keriminde, birçok ayetinde müminlere namazı dosdoğru kılmalarını emretmi?tir. Namaz öyle bir ibadettir ki, içerisindeki secde hali, kulun Rabb’ine en yakın oldu?u anıdır.
Kulun, kıyamet gününde ilk hesaba çekilece?i ameli namazdır. Bu hesabı kolay verirse, kendisine di?er hesapları kolayla?tırılacak, veremez ise zorla?tırılacaktır.(İhya c.1, s.401)
Günümüzde, insanlarımızın ço?u namazdan uzak bir hayat ya?amaktadır. Namazını kılanlar ise, namazın gerektirdi?i edepten ve gerekli bilgilerden yoksun olarak bu ibadetlerini yerine getirmektedirler. Halbuki, bir ibadetin Allah (c.c.) katında muteber olabilmesi için, o ibadetle ilgili gerekli fıkhî bilgileri ö?renip, daha sonra bu ibadeti hu?u ve huzur içerisinde yapmak gereklidir. De?ilse yapılan bu ibadetler kulu Allah’a (c.c) yakla?tırmak yerine O’ndan uzakla?tırır.
Peygamber Efendimiz bir hadislerinde: “Namaz dinin dire?idir. Onu terk eden ?üphesiz dinini yıkmı? olur.” buyurmu?lardır.(ihya c.1, s. 399) Temeli sa?lam yapılmayan bir bina nasıl yıkılmaya mahkum ise, namazını kılmayan bir Müslüman’ın dininin de sa?lam temeller üzerinde olmadı?ını söyleyebiliriz. Bu konu ile ilgili olarak Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Ki?i ile küfür arasında namazın terki vardır.” buyurmu?lardır.(Müslim, İbn-i Mâce) Yine Peygamber Efendimize, Allah (c.c) katında en kıymetli amel soruldu?unda; “Vaktinde kılınan namazdır.” cevabını vermi?tir.(Buhârî, Müslim)
Namaz, Mü’minler arasındaki sevgiyi, muhabbet ve karde?li?in kuvvetlenmesini sa?layan, birle?tirici bir ibadettir. Namaz vakitleri Mü’minlerin bir araya gelmesine, hal ve durumlarını sormalarına sebep olmaktadır. Bu hal onlar arasındaki karde?lik ba?ının kuvvetlenmesine sebep olur. Sadece kendimiz de?il, aile efradımıza da namazı emretmeliyiz. Bu hususta Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:
“Çocuklarınıza yedi ya?ında namaz kılmayı emredin. On ya?ına geldiklerinde kılmadıklarından dolayı hafifçe dövün ve o ya?ta da yataklarını ayırın.” buyurmu?tur.(Ebu Davut, Tirmizi) Maalesef üzülerek belirtmemiz gerekir ki, kendileri namaz kıldıkları halde, gerek ailesi gerekse çocuklarına namaz kılma alı?kanlı?ını kazandıramamı? ve bu konunun ne kadar önemli bir konu oldu?unu ailesine anlatamayan karde?lerimizi görüyoruz. Bu, son derece büyük bir yanlı?tır ve eksikliktir. Halbuki dinimiz, tebli? konusunda ilk önce, en yakınlarımızdan ba?lamamızı emretmektedir. Bizler ise kendi ailemiz ve çocuklarımıza de?il de, ba?kalarına dini anlatmak suretiyle ba?kalarına faydalı olurken, kendi ailemizi ate?e attı?ımızın farkında de?iliz.
Peygamber (s.a.v) Efendimize ilk vahiy gelip, evine geldi?i zaman ve “Benim söyleyeceklerime kim inanır.” dedi?inde, hayatı boyunca Peygamber (s.a.v.) Efendimize destek olan Hz. Hatice Annemiz: “Bana söyle Ya Rasûlallah! Ben sana inanır, seni tasdik ederim.” buyurmu?tur. Daha sonra Peygamber (s.a.v.) Efendimizle ilk namazı kılanda yine Hz. Hatice Annemiz olmu?tur.
Bu olay bize, tebli?e ilk önce kendi ailemizden ba?lamamızı gösteriyor. Namaz, kelime-i ?ahadetten sonra, İslam’ın en büyük farzlarından biri olup, kul ile Rabb’i arasındaki manevî ba?dır. Peygamber (s.a.v) Efendimiz: “Namaz Müminin miradır.” buyurarak bu gerçe?i ifade etmi?tir. Namazda Cenab-ı Hakk’a yakınla?ma, O’na kar?ı kullu?u ortaya koyma, bütün i?leri Allah’a havale etme, huzur, güven ve kurtulu?un lezzeti vardır. Allah’u Teâlâ ?öyle buyurmu?tur: “Namazlarında, hu?u içinde bulunan Müminler kurtulu?a ermi?lerdir.”(Mü’minûn/1) Bu konuyla ilgili olarak Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:
“Büyük bir günah i?lemedikçe, be? vakit namaz ile Cuma namazı, di?er Cumaya kadar i?lenen günahları siler buyurmu?lardır.(Müslim, Tirmizi) Namaz insanın imanını kuvvetlendirir. İnsanı günahlardan ve kötülüklerden alı kor. Çünkü Cenab-ı Hakk, Kuran-ı Kerim de: “Namaz kıl, çünkü namaz fuhu?tan ve kötülüklerden alı kor buyurmu?tur.”(Ankebut/45)
Namazı kılmamak büyük bir felakettir. Bir ayeti kerimede ?öyle buyurulmaktadır: “Mücrimlere sorulacak ki; Sizi, cehenneme koyan ?ey nedir: “Namaz kılanlardan de?il idik.” diyecekler.”(Müddessir/43) Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir hadis-i ?eriflerinde: “Erteleyenler helak oldu.” buyurmu?lardır. Allah’a itaati ve kullu?u, ha bugün, ha yarın diyerek erteleyenler, her geçen gün ölüm’ün, yakla?tı?ının farkında bile de?illerdir.
Niçin Allah’a ibadet etmiyorsun? Denildi?inde: “İ?lerim çok, me?guliyetim çok fazla, gibi basit bahanelerle itaatimizi ertelemekteyiz. Bir de; daha erken, hele ya?ım ilerlesin, dünyanın zevkini bir tadayım. Kalan zamanda da ibadet ederiz.
Nasıl olsa Allah’ın rahmeti bol. Bizi affeder diyerek namaz hep erteleniyor. Allah’ın rahmetine güvenip de ibadet ve tâatları terk etmek, ne Kur’an’ın ne de sünnetin anlayı?ıdır. Bu halin akıllardan ve gönüllerden silinip Cenab-ı Hakk’a ciddi manada kullu?a sarılmamız gerekir. Peygamber Efendimiz, geçmi? ve gelecek günahları affedildi?i halde, gece ayakları ?i?inceye kadar namaz kılardı. Hz. Ai?e annemiz de kendisine:
“Ya Rasûlallah! Neden bu kadar kendinizi yoruyorsunuz?” dedi?i zaman: “Şükreden bir kul olmayayım mı?” Ya Ai?e! buyurmu?lardır. Allah’ın kendilerine ihsan etmi? oldu?u yirmi dört saatlik bir günde, namaz kılmak için bir saatini ayıramayan bir insanın dinine ne kadar ehemmiyet verdi?ini, dü?ünmek gerekir. Mübarek üstadımız Abdullah Farukî Hazretleri de namaza büyük önem verir, namaz vakti yakla?tı?ı zaman, abdestini alır, sarı?ını sarar, cübbesini giyip mescitte kıbleye do?ru oturarak:
“Ya Rabb’i senin davetine icabet etmek için huzurunda hazırız.” diyerek, namaza verdi?i önemi bizlere gösterirdi. Ezan-ı Muhammediyye’yi i?itip de kalplerine namazın sızısı dü?meyenler, Rablerinin bu davetine kulak vermeyenler, acaba nasıl bir daveti reddettiklerinin farkında mıdırlar? Allah’ın bu davetinden ne zamana kadar kaçacaksınız? Allah’a itaati ne zamana kadar erteleyeceksiniz? Geliniz vakit geçmeden, ömür sermayesi tükenmeden, Rabb’imizin itâatine ko?alım. O’na kulluktaki, lezzete ula?alım.
Rabb’imiz tövbeleri kabul edici, günahları affedicidir. Rabb’imizin kapısı ümitsizlik kapısı de?ildir. Siz, yeter ki bir adım atın, Cenab-ı Allah, size on adım atar. Siz kullu?a yeter ki yürüyerek gelin, Rabb’imiz size ko?arak gelir. Dönü? O’nadır. Kurtulu?, O’na itâattedir.
Mübarek Efendimiz Abdullah Farukî Hazretleri, kendisine gelen hastalardan hiçbir zaman maddi bir ?ey talep etmemi?tir. Onlara Cenab-ı Hakk’ın ayetlerini okumadan önce namaz kılıp kılmadıklarını sorar, kılan karde?lerimize, Allah’a itaat noktasında daha dikkatli olmalarını tavsiye eder, kılmayan karde?lerimize de: “Size okurum, fakat namazlarınıza dikkat edeceksiniz, onları bırakmayacaksınız.
Allah’ın inayetiyle Cenab-ı Hakk’da, size ?ifa nasip eder, sıkıntınız gider.” derdi. O güzel Rabb’imizin bizlere ihsan etmi? oldu?u bunca nimetlere kar?ılık, hala O’na secde etmeyecek miyiz? Şunu herkes iyi bilmeli ki, namazını kılan, kendisi için kılmı? olur. Kılmı? oldu?u namazların mükafatını da, Cenab-ı Hakk’tan kendisi görür. Dünya me?akkatine dalıp da, namazını terk etmek, biz Müslümanlara yakı?maz. Bu dünyadan sonra ebedî bir hayat oldu?unu hiç unutmayarak, ahirette bizlere yardımcı olacak amellere sımsıkı sarılıp, düzenli bir ?ekilde ve devamlı olarak bu ibadetleri yapmaya gayret edelim. Ve bu günden itibaren, hiç geciktirmeden, bahane üretmeden tövbe edip namazlarımızı kılmaya, kaza namazlarımız varsa onları da biran önce tamamlamaya özen gösterelim.
Allah’ın rahmeti, bereketi, fazlı ve inayeti bütün mü’min karde?lerimizin üzerine olsun.