* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: !!!! CENNET ve CENNETLİKLERİN ÖZELLİKLERİ  (Okunma sayısı 1583 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
!!!! CENNET ve CENNETLİKLERİN ÖZELLİKLERİ
« : Eylül 19, 2020, 08:24:45 ÖÖ »
CENNET ve CENNETLİKLERİN ÖZELLİKLERİ

Cennet Kelimesi; Anlam ve Mâhiyeti

 Ağaçlı bahçe; yeşillikleri bol bostan; sık dal ve yaprakları ile yeri gölgelendiren hurmalık ve bağlık.

Peygamberlerin davetine uyarak iman edip, dünya ve ahirete ait işleri, kulluk vazifelerini elden geldiği kadar güzel bir şekilde yapan temiz ve müttakî kişiler için hazırlanmış bir huzur ve saadet yurdudur. Kısaca ahiretteki nimetler yurdunun adıdır. (Durak Pusmaz, ŞİA: 1/300)

‘Cennet’, örtmek, gizlemek anlamına gelen ‘cenn’ kökünden türemiş bir isimdir. Sözlük anlamı, bitki ve ağaçlarıyla toprağı örten bahçe veya bostan demektir.

Aynı kökten gelen diğer kelimelerde de bir çeşit ‘örtme, gizlilik’ anlamları vardır. Örneğin, aynı kökten gelen ‘cinn’, herkese görünmeyen bir başka yaratık, ‘cinnet’, aklın kaybolması, gizlenmesi, ‘mecnun’ aklı gitmiş demektir.

Kavram olarak ‘Cennet’, dünya gözüyle görülmeyen, Ahiretteki ‘sevap yurdu’nun özel adıdır.

İnsanların işledikleri güzel amellerin sevabının, yani karşılığının verileceği bu yere ‘Cennet’ denmesinin sebebi; görünüş yönünden dünyadaki bahçelere benzemesi, içerisinde bulunan eşi ve benzeri olmayan nimetlerin insan anlayışına gizli olması, insanların onu dünyada iken görmemeleridir.

Kur’an, bu kelimeyi ‘cennetün’, ya da ‘el-Cennetü’ şeklinde kullanmaktadır ki, bazen dünyadaki bahçeler, bazen de Ahiret yurdundaki ‘cennet’ kasdedilir.

 ‘Cennet’ kelimesinin çoğulu ‘cinan’ veya ‘cennât’ olarak gelir. Kur’an, ‘cennât’ kelimesini sık sık kullanmaktadır. (Hüseyin K. Ece, İslam’ın Temel Kavramları, Beyan Yayınları: 105-106.)

Cennet İnancı:

 ‘Cennet’ kavramı, bol ağaçlı, yeşili çok, güzel binaları olan, insanı hayran bırakan, bakıldığı zaman huzur veren manzaralara sahip bahçeleri çağrıştırmakla birlikte, en güzel hayatın yaşanacağı, güzellikler ve huzurun, her türlü iyi halin görüleceği mutluluk ülkesini akla getirir.

Bu anlamda cennet inancı bütün dinlerde vardır. İster hakk olsun, ister batıl olsun bütün inanç sistemleri bağlılarına böyle bir cenneti sunarlar.

Cennet inancına bir hayal ya da ütopya denilemez. Bütün dinlerde de bu inancın ve beklentinin olması, ilk insandan beri gelen hakk dinlerin ve yüce elçilerin insanlara bu gerçeği haber vermeleridir. Bütün nebiler insanlara Allah’ın güzel kulları için hazırladığı mükâfat yurdu Cennet’i müjdelemişlerdir. Tarihí akış içerisinde hakk dinlerin bir çok inanç ve ibadet esasları bozulsa bile, bazı inançlar gibi cennet inancı da bütün dinlerde varlığını sürdürmüştür. (Hüseyin K. Ece, İslam’ın Temel Kavramları, Beyan Yayınları: 106-107.)

İslâmda Cennet İnancı:

 İslâm’a göre ‘cennet’, peygamberlerin davetine uyarak Allah’tan gelen hak dine inanan, salih amel işleyen, Allah’tan hakkıyla korkup sakınan kullar için hazırlanmış olan mutluluk ve mükafat yurdunun adıdır.

Kıyamet’ten sonra Mahşer günü Hesap ve Mizan gerçekleşecektir. Dünyada iken iman edip, Allah’ın koyduğu ilkelere uygun yaşayanlar, Allah’a hakkıyla şükredenler ve her konuda O’na itaat edenler, bu yaptıklarının karşılığını görmek üzere Cennet’e gideceklerdir.

Allah (cc) Kur’an-ı Kerim’de sık sık bu Cennet’in mü’minler için hazırlandığını ve orayı hak edenlerin orada sonsuza kadar (ebediyyen) kalacaklarını hatırlatıyor.

وَمَن يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتَ مِن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُوْلَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلاَ يُظْلَمُونَ نَقِيرًا

Erkek olsun, kadın olsun, her kim de mümin olarak iyi işler yaparsa, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar. (Nisa, 4/124)

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ وَأَخْبَتُواْ إِلَى رَبِّهِمْ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

İnanıp da güzel işler yapan ve Rablerine gönülden boyun eğenlere gelince, işte onlar cennet ehlidir. Onlar orada ebedî kalırlar. (Hûd, 11/23)

Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şerifler Cennet’i çeşitli özellikleriyle insanlara tanıtıyorlar. Cennet hakkında verilen bilgiler, insanların dünyada tanıdıkları eşyalara benzemektedir. Çünkü onların tanıdığı nesneler dünyada gözlerinin önünde, bildikleri ya da taddıkları şeylerdir. Hoşlarına giden ve güzel gördükleri bu gibi nesnelere ve nimetlere kavuşmak isterler. Ağızlara tad veren lezzetleri, insana huzur ve saadet veren güzellikleri elde etmeyi arzularlar.

Cennetten Manzaralar

Huriler, eşler, hizmetçiler…

Her çeşit bitki meyve ve yiyecekler…

Nehirler, çeşit çeşit içecekler…

Takılar, giyecekler ve  Eğlenceler…

Diledikleri şeyler… 

Canların çektiği ve Gözlerin hoşlandığı her şey…

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَآؤُونَ كَذَلِكَ يَجْزِي اللّهُ الْمُتَّقِينَ

(O yurt,) girecekleri, zemininden ırmaklar akan Adn cennetleridir. Onlar için orada kendilerine diledikleri her şey vardır. İşte Allah, takvâ sahiplerini böyle mükâfatlan dırır. (Nahl, 16/31)

أُوْلَئِكَ لَهُمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍ وَيَلْبَسُونَ ثِيَابًا خُضْرًا مِّن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ نِعْمَ الثَّوَابُ وَحَسُنَتْ مُرْتَفَقًا

İşte onlara Adn cennetleri vardır; altlarından ırmaklar akar, orada altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekliden yeşil elbiseler giyerek koltuklar üzerine dayanıp kurulacaklar. O ne güzel karşılık ve ne güzel kalma yeri! (Kehf, 18/31)

مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ فِيهَا أَنْهَارٌ مِّن مَّاء غَيْرِ آسِنٍ وَأَنْهَارٌ مِن لَّبَنٍ لَّمْ يَتَغَيَّرْ طَعْمُهُ وَأَنْهَارٌ مِّنْ خَمْرٍ لَّذَّةٍ لِّلشَّارِبِينَ وَأَنْهَارٌ مِّنْ عَسَلٍ مُّصَفًّى وَلَهُمْ فِيهَا مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَمَغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ كَمَنْ هُوَ خَالِدٌ فِي النَّارِ وَسُقُوا مَاء حَمِيمًا فَقَطَّعَ أَمْعَاءهُمْ

Müttakîlere vâdolunan cennetin durumu şöyledir: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Rablerinden de bağışlama vardır. Hiç bu, ateşte ebedî kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu? (Muhammed, 47/15)

لاَ يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ

Onlara orada hiçbir yorgunluk gelmeyecek ve onlar, oradan çıkarılmayacaklardır. (Hicr, 15/48)

“İşte o yaklaştırılanlar, Nimet cennetlerindedirler. Çoğu önceki ümmetlerden, Birazı da sonrakilerden. (Onlar) cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. Karşılıklı olarak onların üzerinde yaslanırlar. Çevrelerinde, ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dolaşırlar. Kaynağından doldurulmuş, testiler, ibrikler ve kadehlerle. Ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir. Beğendikleri meyvalar, Canlarının çektiği kuş etleri,. İri gözlü hûriler, Saklı inciler gibi, Yaptıklarına karşılık olarak verilir. Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler. Duydukları söz, yalnız "selam", "selam" dır. Sağın adamları, nedir o sağın adamları! Dalbastı kirazlar, Meyva dizili muzlar, Uzamış gölgeler, Fışkıran sular. Pek çok meyva arasında, Tükenmeyen ve yasaklanmayan Ve yükseltilmiş döşekler üstündedirler. Biz kadınları yeniden inşa ettik (yarattık). Onları bâkireler yaptık. Hep yaşıt sevgililer,” (Vakıa, 56/11-37)

إِنَّ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ فِي شُغُلٍ فَاكِهُونَ

Doğrusu bugün, cennetlikler eğlenceyle meşguldürler. (Yasin, 36/55)

يُطَافُ عَلَيْهِم بِصِحَافٍ مِّن ذَهَبٍ وَأَكْوَابٍ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ وَأَنتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

Onların etrafında yiyecek ve içecekler altın tepsiler ve kadehlerle dolaştırılır. Orada canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı her şey vardır. Siz orada ebedi olarak kalacak sınız. (Zuhruf, 43/71)

Müfessir İbnü’l Cevzi, Allah cennetteki nimetleri bu iki vasıf altında hülasa etmiştir der: Birincisi, canların çektiği; ikincisi de gözün görmekten hoşlandığı her şey… (İbn’ül Cevzi, Zadu’l-mesir, 8/328)

وَتِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur. (Zuhruf, 43/72)

Kur’an ve hadisler Cennet’i insanların tanıdığı özelliklerle veya bildikleri kelimelerle tanıtıyorlar ama Cennet’in hiç bir şeyi tıpkı dünyadakiler gibi değildir.

Kur’an şöyle diyor:

فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَا أُخْفِيَ لَهُمْ مِنْ قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

“Artık hiç bir nefis, yapmakta olduklarına karşılık olmak üzere, kendileri için gözler aydınlığı olarak nelerin (sayısız nimetlerin) saklandığını bilmez.” (Secde: 32/17)

Bir kutsí hadis’te şöyle buyuruluyor:

Ebu Hureyre (ra) anlattı: Peygamberimiz (sav) buyurdu ki;

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ يَبْلُغُ بِهِ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ قَالَ اللَّهُ تَعَالَى أَعْدَدْتُ لِعِبَادِيَ الصَّالِحِينَ مَا لَا عَيْنٌ رَأَتْ وَلَا أُذُنٌ سَمِعَتْ وَلَا خَطَرَ عَلَى قَلْبِ بَشَرٍ وَتَصْدِيقُ ذَلِكَ فِي كِتَابِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَا أُخْفِيَ لَهُمْ مِنْ قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

“Allah (cc) şöyle dedi: ‘Ben, salih kullarım için Cennet’te hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insanın hatırına gelmeyen nimetler hazırladım.’ Sonra da Secde: 32/17. ayeti  hatırlattı: “Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez.” (Tirmizí, Tefsir: 33;3121)

 Cennet, dünyada iken İslâma iman edip, salih amel işleyenler için hazırlanmış bir ni’met yurdudur. İnsan, Allah’a ibadet etmek için yaratılmıştır. Onun dünyaya geliş amacı budur. Yaratılışın yasası bunu gerektirir. Yaratılış amacı bu olduğu gibi, insanın yaşaması için verilen her şey onun şükretmesini gerektirir.

Yeryüzündeki her şey Allah’a aittir ve O’nun tarafından bir çoğu insanın hizmetine verilmiştir. İnsan bu bakımdan, kendine bunca nimetleri veren Rabbine şükür borcu içerisindedir.

İnsan, Rabbine teslim olur, O’nun emirlerine itaat eder, O’nun yasaklarına uyar, ibadeti yalnızca O’na yaparsa hem kulluğunun gereğini yapar, hem de şükür borcunu yerine getirir. İnsan zaten bunu yapmak zorundadır.

Cennet ise, bütün bu kulluk görevlerini yapan müttaki (Allah’tan hakkıyla korkup çekinen) kimselere Allah’ın bir ödülüdür, yaptıklarının karşılığıdır.

İnsan öncelikli olarak yaratılış gereği olarak Rabbine itaat emeli ve O’nun rızasını kazanmaya çalışmalı, verilen ni’metlere şükretmeye gayret göstermeli. Bütün bunları yaparken de hedefi bu ‘mükafat yurdunu ve oradaki nimetleri’ kazanmak olmalıdır.

Öyleyse bir müslümanın ‘Cennet’i kazanmak için gayret göstermesi, bu amaçla ibadet yapması, bu sonuca kavuşmak için Allah’a itaat etmesi yanlış bir şey değildir. Çünkü Allah (cc) itaat eden kullarına Cennet gibi bir mükâfatı söz veriyor. (Hüseyin K. Ece, İslam’ın Temel Kavramları, Beyan Yayınları: 107-108.)

Allah’ın Rızası Bütün Cennet nimetlerinden Büyüktür.

وَعَدَ اللّهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ وَرِضْوَانٌ مِّنَ اللّهِ أَكْبَرُ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vâdetti. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur. (Tövbe, 9/72)
Cennetliklerin Özellikleri
Allah'ın cennetini vaat ettiği ve müjdelediği müminlerin belli başlı vasıfları ayetlerde şöyle belirtilmiştir:

1. Cennet Takva Sahiplerinindir. Takva sahibidirler.

وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلَاةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا لَا نَسْأَلُكَ رِزْقًا نَّحْنُ نَرْزُقُكَ وَالْعَاقِبَةُ لِلتَّقْوَى

Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir. (Taha, 20/132)

قُلْ أَذَلِكَ خَيْرٌ أَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ كَانَتْ لَهُمْ جَزَاء وَمَصِيرًا

De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takvâ sahiplerine vâdedilen ebedilik cenneti mi? Orası, onlar için bir mükâfat ve (huzura kavuşacakları) bir varış yeridir. (Furkan, 25/15)

Takva: İnsanın kendisini Allah’ın koruması altına koyarak ahirette zarar ve acı verecek şeylerden sakınması, ya da günahlardan uzak durması ve iyiliklere sarılmasıdır. Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirdikten sonra bütün benliği ile Allah’a yönelmek ve insanı Allah’tan uzaklaştıracak her şeyden sakınmaktır.

Kur’an’da takva sahiplerinin bazı özellikleri şöyle belirtilir:

الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ

O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever. (Al-i İmran, 3/134)

وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُواْ فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُواْ أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُواْ اللّهَ فَاسْتَغْفَرُواْ لِذُنُوبِهِمْ وَمَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّهُ وَلَمْ يُصِرُّواْ عَلَى مَا فَعَلُواْ وَهُمْ يَعْلَمُونَ

Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler. (Al-i İmran, 3/135)

أُوْلَئِكَ جَزَآؤُهُم مَّغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ

İşte onların mükâfatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir! (Al-i İmran, 3/136)

وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ غَيْرَ بَعِيدٍ

Cennet de takvâ sahiplerine yaklaştırılır; (onlardan) uzakta olmayacaktır. (Kaf, 50/31)

هَذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍ * مَنْ خَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ وَجَاء بِقَلْبٍ مُّنِيبٍ

Onlara denir ki: "İşte size vaad edilen bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur. (Kaf, 50/32-33)

2. İman edip, salih amellerde bulunurlar.

وَبَشِّرِ الَّذِين آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُواْ مِنْهَا مِن ثَمَرَةٍ رِّزْقاً قَالُواْ هَذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِن قَبْلُ وَأُتُواْ بِهِ مُتَشَابِهاً وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

İman edip iyi davranışlarda bulunanlara, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikçe: Bundan önce dünyada bize verilenlerdendir bu, derler. Bu rızıklar onlara (bazı yönlerden dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için cennette tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada ebedî kalıcılardır. (Bakara, 2/25)

وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا لَّهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَنُدْخِلُهُمْ ظِلاًّ ظَلِيلاً

İnanıp; iyi işler yapanları da, içinde ebediyen kalmak üzere girecekleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onları koyu (tatlı) bir gölgeye koyarız. (Nisa, 4/57)

3. Allah’a ve Rasülüne İtaat ederler.

تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

Bunlar, Allah'ın (koyduğu) sınırlardır. Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse Allah onu, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; orada devamlı kalıcıdırlar; işte büyük kurtuluş budur. (Nisa, 4/13)

وَسَارِعُواْ إِلَى مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ

Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! (Al-i İmran, 3/133)

4. Allah’ın ayetlerine iman ederler.

الَّذِينَ آمَنُوا بِآيَاتِنَا وَكَانُوا مُسْلِمِينَ * ادْخُلُوا الْجَنَّةَ أَنتُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ

Benim ayetlerime iman edip de samimi müslüman olan kullarım! Siz ve eşleriniz cennete girin. Orada ağırlanıp sevindirileceksiniz. (Zuhruf, 43/69-70)

Dünya Cenneti mi Ahiret Cenneti mi ?

Ahiret hayatını unutup varını yoğunu dünya cenneti için harcayan insanların olduğunu görüyoruz. Bu dünya hayatı geçicidir. Ahiret cennetiyle birlikte düşünülmelidir. Dünya cenneti için ahiret cennetini yıkmak akıllıca değildir. Mü’minlerin asıl yurdu cennettir. Cennet olmalıdır... Zulümler, işgaller, katliamlar, savaşlar dünya cenneti için yapılmıyor mu ?

زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاء وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ذَلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَاللّهُ عِندَهُ حُسْنُ الْمَآبِ

Kadınlardan, oğullardan, kantarlarca yığılmış altın ve gümüşten, salma atlardan, davarlardan ve ekinlerden gelen zevklere aşırı düşkünlük, insanlara süslü (câzip) gösterildi. Bunlar, sadece dünyâ hayâtının geçimidir. Asıl varılacak güzel yer, Allâh'ın yanındadır. (Al-i İmran, 3/14)

قُلْ أَؤُنَبِّئُكُم بِخَيْرٍ مِّن ذَلِكُمْ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَأَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِّنَ اللّهِ وَاللّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ

De ki: "Size o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için Rablerinin yanında altından ırmaklar akan, içlerinde sonsuza kadar kalacakları cennetler vardır. Ayrıca orada kendilerine tertemiz eşler ve hele bir de Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah o kulları görür." (Al-i İmran, 3/15)

Umursamazlık:

 Bir kısım insanlarda cennet hakkında, "olsa da olur olmasa da olur" şeklinde bir umursamazlık, bir ilgisizlik mevcuttur. Oysa ahirette insan için iki ihtimal vardır, cennet ya da cehennem. İkisinin arası bir yere gitme gibi bir seçenek yoktur.

Cenneti gereği gibi takdir edemeyen, onun özlemini çekmeyen, ona kavuşmak istemeyen bir kişinin oraya layık olmadığı ortadadır. Cennete layık olmayan bir kişininde elbette oraya sokulması söz konusu değildir. Ve cennete kabul edilmeyen bir kişinin gideceği tek bir yer vardır: Cehennem.

Bu yüzden, Allah'ın müminlere çok büyük bir lütuf ve armağanı olan cenneti umursamamak, küçümsemek, ona girmeyi arzulamamak, ona girmek için çaba göstermemek, bu tutumundan vazgeçmediği sürece kişinin ateş halkından olduğunun en açık alametidir. Çok zayıf bir imana sahip olan bir kişi dahi, sonsuz cehennem azabı hakkında fikir sahibidir ve ondan korunmak için varını yoğunu ortaya koymaktan çekinmez. Bunu yapmayanın ise imanından söz edilemez. (Harun Yahya, Mü’minlerin Asıl Yurdu Cennet, Vural Yayınları)

Cennet Ucuz Değildir.

Dünya hayatında basit bir eve talip oluyorsunuz. Birkaç yıl  "taksitlerini ödeyeceğim"  diye boğazınıza kadar her şeyinizden kısıyorsunuz. Yine aynı şekilde evlenmek için bir kıza talip olduğunuzda bir sürü masraf ve sıkıntıya giriyorsunuz. Dünyada bir eve ve bir kıza talip olmak bir sürü maddî ve manevî sıkıntılara girmeyi gerektiriyor da bir cennet köşkü ile hurilere talip olmak niye bazı sıkıntılara girmeyi gerektirmesin?

Üniversite mezunu nice insanın branşlarıyla ilgili bir meslek bulamadıkları ve pek de işe yaramayan fakülte diploması için bunca zahmet boşuna imiş dedikleri bir ortamda, yine de bir yüksek okula girebilmek için her yıl milyonu geçen sayıda insanın nasıl sınavlara hazırlandığını biliyoruz.

En azından bu kadar olsun çalışmaların, dökülen terlerin ve çekilen sıkıntıların cennet için de olması gerekmez mi?

أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُواْ الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُم مَّثَلُ الَّذِينَ خَلَوْاْ مِن قَبْلِكُم مَّسَّتْهُمُ الْبَأْسَاء وَالضَّرَّاء وَزُلْزِلُواْ حَتَّى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ مَتَى نَصْرُ اللّهِ أَلا إِنَّ نَصْرَ اللّهِ قَرِيبٌ

"Yoksa siz, sizden öncekilerin durumu sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara öyle darlık, zorluk, sıkıntı geldi ve sarsıntıya uğradılar ki  Peygamber ve onunla beraber mü'minler: 'Allah'ın yardımı ne zaman?' diyordu. Gözünüzü açın! Allah'ın yardımı şüphesiz pek yakındır." (Bakara, 2/214)

Rivayete göre bu ayet, Uhud veya Hendek savaşı esnasında nazil olmuştu. Mü'minler öyle daralmışlardı  ki,  âdeta  ölüp  ölüp  diriliyorlardı.

Sahabelerden bazıları oldukça tedirgin, "Allah'ın yardımı ne zaman gelecek?" demeye başlamışlardı. İşte Cenab-ı Hak yukarıdaki ayeti vahyederek adeta "siz yoksa cenneti ucuz mu zannetmiştiniz?" buyuruyor. Allah'ın en salih kulları en çok musibetlere uğratılanlar olduğuna göre, bize ne oluyor da cenneti ucuza kapatmaya çalışıyoruz? ( Hasan Eker, Ahiret Bilinci,  s. 90)

Yukarıdaki ayetin takdiri şudur: "Ey mü'minler, sizler Allah'ın sizi kullukla mükellef tuttuğu her şey ile ibadet etmediğiniz, sizi imtihan ettiği şeylere sabretmediğiniz, kâfirlerin eziyetine, fakirlik ve yoksulluğa, geçim sıkıntısı ve darlıklarına katlanmadığınız, düşmanla savaşın dehşet ve korkunç hallerine göğüs germediğiniz müddetçe, sırf bana iman edip, peygamberimi tasdik etmek suretiyle cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz? Bütün bunlar, sizden önceki mü'minlerin başına gelmiştir." (Fahreddin Râzi, Tefsir-i Kebir, c. 5, s. 72)

 أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُواْ الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّهُ الَّذِينَ جَاهَدُواْ مِنكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِرِينَ

Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? (Al-i İmran, 3/142)

Rabbin Mağfiretine ve Cennete Koşun...

وَسَارِعُواْ إِلَى مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ

Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! (Al-i İmran, 3/133)

Not: İkra İslam Ans. Cd’si ve Recep Aykan’ın Kur’an’ı Kerim Fihristi’nden faydalanılarak hazırlanmıştır.                                                                   

Mehmet Eser.

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]