Ölümle söyleşi
Ey ölüm!
Ey, bu dünya hayatını öbür ikizine bağlayan göbek bağı!
Ey, dünya ile ahiret arasındaki sırlı kapı! Ey, ölüm meleğinin bile geçmek zorunda olduğu ğaybi dehliz! Ey, sevmeyeni seveninden çok olan kaçınılmaz kader! Ey, çoklarının peşinen suizan ettiği tükürük hokkası!
Ey ölüm!
Ey, bu dünya hayatını öbür ikizine bağlayan göbek bağı!
Ey, dünya ile ahiret arasındaki sırlı kapı! Ey, ölüm meleğinin bile geçmek zorunda olduğu ğaybi dehliz! Ey, sevmeyeni seveninden çok olan kaçınılmaz kader! Ey, çoklarının peşinen suizan ettiği tükürük hokkası!
İyi ki varsın. Senin olmadığın bir dünyada yaşamak istemezdim. Zaten böyle bir dünya yaşanacak bir dünya da olmazdı. Düşünsene ey ölüm, farzı muhal sen ölmüşsün, insan ölümsüzleşmiş. Ne olurdu şu yalan dünyanın hali? Kim tutardı insanoğlunu? Ne frenlerdi insanoğlunun ihtirasını? Azgınları, sapkınları, zalimleri, kafirleri, hainleri, gafilleri kim zaptederdi?
Nemrutlardan bunaldık mı, ;ölüm varr; deyip teselli oluyoruz. Firavunların zulmünden gına geldik mi, ;ölüm varr; deyip teselli oluyoruz. Zalimlerin pençesine düştük mü, r0;ölüm varr; deyip teselli oluyoruz. Eşkıya dünyaya hükümdar oldu mu, ;ölüm varr deyip teselli oluyoruz. Ya sen de olmasan, ne teselli eder bizi?
Ha, yanlış anlaşılmasın: Bizi teselli eden bizatihi senin varlığın değil. Asıl teselliyi, seninle gelen ;Hesap Günür; ile buluyoruz. Biz ölümü, büyük mahkemeye çıkış için bir celp olarak anlıyoruz. Zaten, seninle teselli olmamızın anlamı, r0;ilahi adaleter1; olan güvenimiz. Sen sadece bizi ilahi adalete yaklaştıran bir araçsın.
Ey ölüm!
Sana hazır olmayanlar, seni kötü göstermek için ne kadar büyük gayret harcıyorlar? Onlara sormak geliyor içimden: Siz kaç kere öldünüz? Ölümü ne kadar tanıyorsunuz? Ölümü karalamakla ne umuyorsunuz?
Sana yapılan en büyük iftira, senin bir intikalr1; değil, bir r0;unutuluşr ve yok oluş olduğunu söylemektir. Bunu söyleyenler, suçluluk psikolojisiyle sana iftira ediyorlar. Mahkeme kaçağı bir suçlu gibi davranıyorlar. İlahi adalet önünde yargılanmaktansa, yok olup gitmeyi, unutuluşa terk edilmeyi tercih ediyorlar.
Dünyaya kazık çakmak için elinden geleni yapan bu tip, neden ahiret diye bir hayatın olmasını istemez ki ey ölüm? Bu uğurda, neden var oluşundan vazgeçmeye kalkar? Nedir bu tipin gözünü bu kadar korkutan, aklını bu kadar dumura uğratan, kanını tepesine sıçratan? Sahi, insan hiç yok olmayı, unutuluşa terk edilmeyi ister mi? Bu talep, insanın kendi kendisini böceklerle, sineklerle, amiplerle eşitlemesi değil de nedir? İnsan neden kendisine bu hakareti reva görür? Ebedi bir hayatın kollarında yaşamak varken, niçin keşke toprak olup gitseydim der?
Sebebi, vahyin küfür dediği şeydir değil mi ey ölüm? Sebebi tek dünyalı bir hayat yaşamaktır: tek dünyalı ve dünyacı, dünyaya meftun, dünyaya bağlır Böyle biri öbür dünya için hiçbir şey hazırlamaz. Değil mi ama; kim inanmadığı bir dünya için bir şeyler biriktirir? Eğer inandığı halde bir şeyler hazırlamamışsa, o da ayrı bir beladır. Suyu getirenle testiyi kıranı kim bir tutar? Bu Allahr17;a iftira olmaz mı?
Sahi ey ölüm, birileri omuzlarında taşıdıkları cesetleri toprağa gömerken, neden r0;rahat uyur1; derler. Bunu ölenin nasipsizliğine mi yormalı, gömenin nasipsizliğine mi, yoksa her ikisinin nasipliğine mi?
Duydun mu ey ölüm bu güruhun ebedi istirahatgah edebiyatını? Kim bilir sen bile gülmüşsündür bu trajikomik duruma. Ebedi istirahatgâhmış. Bunlar kendilerini ne sanıyorlar ey ölüm? Toprağın üstünde yürüttükleri saltanatlarını toprağın altında da, hatta ahirette de yürüteceklerini mi sanıyorlar?
Veya aslında bir şey sandıkları yok da, ölüm karşısında yaşadıkları derin şaşkınlık ve çaresizliği örtmek için, bu söylemleri bir tür zihni alkol ve uyuşturucu olarak mı kullanıyorlar?
Doğru ya ey ölüm; Allah rahmet etsin diyemezler ki? Hem nasip olmaz, hem dilleri varmaz. Bunu demek için 1) Allahr17;a, 2) ahirete, 3) ilahi rahmete inanmaları lazım. Hem Allah kimlere rahmet edeceğini, Haşr suresinin 10. ayetinde açıkça buyurmuş. Bu ayette Allah müminlere kimler için rahmet dileyeceklerini öğretiyor. Kendisine Allahr17;tan rahmet dilenecek kimselerin olmazsa olmaz özelliği, İmanla göçüp gitmiş olmaları.
İman kalpte gizlidirr1; diye üfürecek olanlara, söylenecek söz belli: Bir Müslüman da zaten kalpte gizli olandan yola çıkarak rahmet dilemez, ölenin hayatına bakarak diler.
Ey ölüm!
Sen hep konuş. Sen konuşunca herkes susuyor. Senin sesin herkesinkinden gür çıkıyor. Ama ahir zamanda bir güruh peyda oldu: Sen konuşunca, hatta bağırınca dahi susmayan. Senin sesini bastırmak için gürültü patırtı yapan.
Bu güruh da dahil, hiç kimsenin senin elinden kaçamayacağını bilmek bizi teselli ediyor. Asıl soru şu: Bizi teselli eden şey, neden onları bunca küstahlaştırıyor?