* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Ölüm ve ahiret yokmuş gibi yaşamak 1  (Okunma sayısı 830 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ölüm ve ahiret yokmuş gibi yaşamak 1
« : Kasım 04, 2017, 11:29:15 ÖS »
Ölüm ve ahiret yokmuş gibi yaşamak  1

“Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra O›na döndürüleceksiniz” (Ankebut, 57). İkinci cümle de birincisi gibi hak, gerçek, kesin doğrudur. Ölüm ayeti şeksiz, şüphesiz gerçektir diye inanmak/bilmek, “ilmel yakin”dir. Ruhumuz çıkarken (melek) göründüğünde ölüm bilgimiz “aynel yakin” seviyesinde, vefat tam gerçekleşip, kabir hayatımıza geçince de ölüm ayetini “hakkel yakin” öğrenmiş, bilmiş oluruz...

Dünya ve içindekiler fanidir. Ölüm ayetini inkâr eden var mı? Kâfirlerin bile inkâr edemediği ayet gerçektir: Ölüm! Kur’an-ı Kerim’in her ayeti, ölüm ayeti gibi, onun kadar hak/gerçek/doğru ve kesindir. Dünyadaki varlığımız, hayatımız nasıl ayet ise, ölüm de, öldükten sonra tekrar diriltilmemiz, ahiret hayatımız da öylece haktır, gerçektir.

Rabbimizin (C.C.) kelam ayetlerinin (Kur›an) hepsi aynı derecede kesindir, haktır, doğrudur. Güneş, ay, gece, gündüz, yıldız gibi yaratılmış ve O›nun varlığına, birliğine, kemal sıfatlarına delil/işaret olan/kevni ayetleri de vardır ki, bunlara âlem denilir. Hem ayetleri, hem de âlemleri bize O›nu tanıtır. Allah-u Teala (C.C.) Rabbülalemindir. Her âlem, tüm âlemler aynı zamanda (kevni) ayetlerdir. Her ayetin, her âlemin bir anlamı, amacı, hikmeti gerçekliği, karşılığı vardır. Duyu organlarıyla algıladığımız, tanıdığımız âlemler/ayetler olduğu gibi, bunlarla algılayamadığımız, gözlemleyemediğimiz (müşahede) âlemler de vardır. Âlemlerin sayısını tam olarak bilmiyoruz. Biz insanlar bir âlemiz. Bir rivayete göre on sekiz bin âlem vardır. Ve biz gayb denilen âlemlere de inanmak durumundayız. Zaten iman da gaybe değil mi? Özetle ölüm gibi dirilmek, hesap, mizan, kabir hayatı, cennet, cehennem, neşir tüm bunların hepsi haktır, gerçektir, gelecektir. Ve ahiret hayatında ölüm yoktur. Ölüm de öldürülecektir. Cehennemlikler ölümü dileyecekler ama yaşamaya(?!) devam edecekler. Ebediyet/sonsuzluk yurdu: ahiret...

İnsanda nisyan (unutmak) da var, isyan da... Hem nisyanla hem de isyanla malülüz. Nisyan, çoğu zaman bir nimettir de. Ancak, Rabbimizin, ölüm ve ahiretin unutulması çok tehlikeli ve zararlıdır. Bunları unutmak bizi isyanlara, zulme ve mutsuzluğa götürür. Bunun adı kısaca gaflettir. “Gafletten büyük günah yoktur” dendiğinde, tüm isyanların sebebinin gafletten (unutmaktan) olduğunu, Allah-u Teala›yı, ölümü ve ahireti unutmamızın bizi felaketlere götürdüğü gibi, uyanık (agâh)olmamızın da bizi isyanlardan alıkoyduğunu, günahlarımıza engel ve fren olduğunu anlıyoruz. Aynı zamanda gaflet bizi dünyaya aşırı düşkünlük (dünya muhabbeti) hastalığına götürür ki, bu da Efendimizin (S.A.V.) ifadesiyle “Hataların başı”, “ümmetin fitnesi” olup,”ahir zamanda tüm gayrimüslimlerin başımıza çullanması”nın nedenidir. Çokluk olmamıza rağmen, akarsu üzerindeki çöpler gibi zayıf ve dağınık olmamızın nedeni de “vehn” hastalığıdır. Bu da dünyayı çok sevip, ölümden ahiretten kaçışımızdır. İşte günümüzde bu tabloyu hüzünle yaşıyoruz. Bizim geçmişimiz “ölümü öldürenlerle”, ölüme, şehadete koşanlarla süslü değil mi?

Sahibi olduğunu sandığımız hiçbir şeyin maliki değiliz. Rabbimizin sayısız nimetlerinin emanetçileriyiz. Ve nimetlerden sorgulanacağız. Ölümü unutmamak gerektiği tavsiye ediliyor. Allah’ı ve ölümü unutmak bizi azdırabiliyor. Her türlü suça ve günaha yöneltebiliyor. Zulümde, ifsatta sınır olmuyor. Her yaşta her zaman ölüm gelebiliyor. Hazırlıklı olmak gerekmez mi?

Yol için yolculukta “azıklanmak” ihtiyacındayız. Çalışmamızın sonucunu da göreceğiz. “Dünya ahiretin tarlasıdır.” Burada ekilenler sevap veya günah ahirette biçilecek.

“Tuba” ağacının meyvelerini de, “zakkum” ağacının zehirli meyvelerini de burada, dünyada amellerimizle dikip büyütüyoruz.

Akıllı olanlar ahiret hayatını önceleyip, dünyalıklar karşılığında onu satmayanlar, muhasebe yapanlar, ahiret hazırlığı içinde bulunanlar, dünyayı amaç değil, ahireti kazanmanın aracı olarak görüp, Allah rızasını gözeterek yaşayanlardır.

“İnsanlar dünyada uykudadırlar. Ölünce uyanırlar. “Ölüm, dünya rüyasından uyanmaktır.” “Akıllı önünü görür.” En akıllılarımız peygamberler, salihler, o yolda gidenler… “Dünya gurbet, vatan değil.” Ana rahminden dünyaya doğduk, dünyadan da ölümle ahirete doğacağız. Ölüm yokluk, yok olmak değil, ruhumuzun bedenimizi, dünyayı terk ederek, başka bir âlemde/boyutta yaşamaya devam etmesi.

Bahaddin Elçi.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: Ölüm ve ahiret yokmuş gibi yaşamak 2
« Yanıtla #1 : Kasım 04, 2017, 11:31:20 ÖS »
Ölüm ve ahiret yokmuş gibi yaşamak  2

Geçici (fani) dünya hayatını, kalıcı/daimi/sonsuz ve daha hayırlı ahiret hayatına tercih ediyoruz. (Tercihte hata.) Rabbimiz, ahiret hayatını öncelememizi tavsiye buyuruyor. Dünyada kendini garip bir yolcu bil. Burada kalıcı değiliz. Dünya geçici ikametgâh/konaklama yeri, misafirleriz. O’ndan geldik; O’na döndürülüyoruz. “Dünya müminin zindanı, kâfirin cennetidir.” Ruhumuz beden ve dünya kafesinde mahpus. “Dünyada rahatlık yoktur. Dünya meşakkat yurdudur.”

Dünya ahiret yolculuğunda binek, araçtır; olmalıdır. Amaç değildir, olmamalıdır. İnsanları suçluluğa, günahlara düşürüp yoldan çıkartan, düşmanları olan şeytan, nefis ve dünya muhabbeti (hırsı) nefsin doyumsuzluğudur.

Dünyalıklar (servet, eş, evlat, makam, şöhret vb.) birer emanet ve fitne (sınav) araçlarıdırlar. İnsan, mallara, evlatlara, eşlere, bineklere, bahçelere, tarlalara hırslı olarak yaratılmış. “Dünya tuzlu suya benzer. Onu içen içtikçe yanar.” Hâlbuki susuzluğun giderilmesi için içiliyor.

Dünyayı imar ve ıslah etmeye çalışırken, ahireti unutmayacak, dünyayı ahirete tercih etmeyeceğiz. Rızka kefil olan Rabbimiz cennete kefil değil. “Dünya hayatı oyun ve eğlence”, “yeryüzü döşek, gök tavan” olarak tanımlanmış.

Dünya ziynetlerine takıldık. Dünya; ticaret , kazanç yeri olmalı. “En kârlı ticaret cihat; mal ve can karşılığında cenneti satın almak” tavsiye buyruluyor. “Ey dünya sana koşanı peşinden koştur; ahireti tercih edenin de peşinden git” (Hadis-i Kudsi). Uykumuz da bir küçük ölümdür. Uyumak ölüme, uyanmak dirilmeye benziyor. Günümüz de öyle. Sabahleyin güneşle doğuş, akşamleyin karanlıkla sonlanıyor. Ardından tekrar gün doğuyor.

Ecel değişmiyor. Uzatılıp, kısaltılmıyor. Ölümden kaçmak mümkün mü? Kendisinden uzaklaşıp, kaçmak istediğimiz gerçekliğe/ölüme her an yaklaşıyoruz. Aslında ondan kaçarken, ona kaçıyoruz. Onu unutmaya çalışmak yerine onun için ölüm ötesi/ahiret için hazırlık yapmak daha akıllıca değil mi?

Ne zaman, nerede, nasıl öleceğimizi bilmiyoruz. İyi ki de bilmiyoruz. Hem Rabbimiz bize bizden yakın (şahdamarımızdan da), her zaman her yerde bizimle beraber, hem de ölüm bize yakın. Biz ise onlardan uzaktayız?! Ölüm, ahiret hayatı yokmuş gibi yaşıyoruz. Bizi dünya muhabbeti hastalığı kuşattı. Kendimizi, ölümü, ahireti unutturdu. Sahibi olduğumuz tüm nimetleri/emanetleri dünyada bırakıp, terk edip sonsuz bir hayata intikal edeceğiz. Bizimle gidecek/giden iman ve amellerimiz... Bir rüyadan uyanmış olacağız. Başkalarının evinde ev sahibi gibi yaşamak, davranmak hakkımız var mı? Dünya gurbetinde yolculuk yaptığımızın farkına varmalı değil miyiz? Ölüm yokmuş gibi yaşamakla ahiret yokmuş gibi yaşamak, ölüm ve ahiret gerçeklerini ortadan kaldırmıyor. Üstelik böylesi bir hayat, hayatımızı zindan ediyor. Dünyamızı cehenneme çeviriyor...

Müslüman ’ca hayat sürenlerin ölümü kolay ve müjdelerle olmasına karşılık, imansız göçenlerin ölümü çetin ve korkunç olacaktır. Cennet bahçesiyle cehennem çukuru bir olur mu?

Gafletimiz/unutmamız bizi azdırabiliyor, her türlü isyana götürebiliyor. Hastalıklarımız, dertlerimiz bize ölümle, ahiretle ilgili uyarıcı mesajlar verir. Bu nedenle hasta / hastane ve kabir ziyaretleri ne kadar önemlidir.

Dünyada edindiğimiz servet, makam gibi nimetler uykuda/rüyada gördüklerimiz gibidir. Onlarla oyalanıp dururuz. Bir de bakarız ki elimizden çıkmışlar... Anlarız ki, dünyada uykuda/rüyadaymışız.

Şeytan ve nefis düşmanlarımız bizi dünyalıklarla aldatıp, isyana gaflete sürüklüyor. Hem de Allah-u Teala›yı, ahireti, ölümü unutturuyor... Dünya bizim için narkoz oluyor.

Şeytanla, nefs-i emmareyle, dünya muhabbetiyle de cihat farz. Rabbülalemini zikretmek (anmak) da farz. “Rabbini anmak için namaz kıl.” “Zikretmek en büyük ibadettir” ilahi mesajlarını unutmamalıyız. Rabbülalemin bizi ve kendisini bize unutturmasın, tebessümle bizi vefat ettirerek, salihlere katsın, dualarımızla...

Vefatıyla bizlere “vefa”, “sadakat”, “hasbilik”, “cihat” hasletlerini hatırlatarak dersler ve hüzünler bırakan kardeşimiz Lütfi Kibiroğlu›na Rabbülaleminden lütfu ile muamele buyurmasını, salihlere katmasını diliyoruz.

Bahaddin Elçi.

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]