Ahir Zamanda Müslümanca Yaşamak
Zora talip olmak her Kuraan talebesinin şiarı olmalı. Hakkı savunan Allah’ın dinini anlatmaya çalışan başta peygamberler olmak üzere kim varsa müreffeh bir hayat yaşamamıştır. Ahirette mükafatının tahakkuk edeceğini vaadeden Allahaa teslim olmuş muvahhidler bilirler ki “Dünya Müminin zindanıdır.”
Onlar ki baki olmayan bir yurda kazık çakmayı bırak insanlar nezdinde değer biçilen mallara tenezzül dahi göstermezler. Menfaatleri uğruna diş geçirenlere inat onlar bu yurda tamah etmezler. Kalbindeki aKelime-i Tevhida hayatına öyle bir sirayet etmiştir ki; “Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allahʼı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” ayetinde anlatılan Müminler gibidirler. Batılın gücünün hakka taraftar olanların zaafiyetinden kaynaklandığını bilip gevşeklik, gaflet ve atalet içinde olan kardeşlerini silkeler hakkı yalanlayan küffara maddi manevi cihad açarlar.
İstibra halindeyken bile ümmetin ahvalini düşünürler.
Şarkta mümin kardeşinin ayağına diken batsa, Garptaki kardeşinin yüreği sızlar. Bilir rehavete yer olmadığını bu diyarda. Nübüvvet geldikten sonra Hira’ya bir daha girmeyen tek bir gece dahi rahatça uyumayan Önderleri Allah Rasulu (s.a.v)in davasını ihlaslı bir şekilde sırtlamaya yeminlidirler. Rabbani kaidelere, Sünnetullah ülküsünün dirilişini ortaya koyup “İLLA” inkilabının gücüyle sömürü putlarını yıkmak için her an mücadele halindedirler. Küfür ve dalalet çukurlarında gezenlerin çokluğu onları ümitsizlik mahpusuna düşüremez. Ümitvardır İslamın sadasının gürleyeceğinden. Teslim olur Rabbinden gelen tüm imtihanlara.
Gayretullaha dokunacak, isyana yelken açacak her türlü ruh halinden beri durur. Bilse ki su içtiği göle bir damla haram karışmış , helal bir su kaynağı aramak için saatlerce yol gider. Haram sevdalardan helal yalnızlığı tercih eder. Sokakta çarşıda ve pazarda göz tesettürünü muhafaza etmek için kaldırım taşlarından başını kaldırmaz. İffeti onun her şeyidir, hicabından önce ahlak tesettürü ile kuşanmıştır. Sesini yükselterek konuşmaz ve böbürlenerek yürümez. Malayani işlerde göremezsiniz, dakika hesabı yaparak bir işi bitirip diğerine geçer. Tul-i emel peşinde ömür sermayesini zayi etmez. Tek emeli vardır; şahit olmak . Sahip olduğu bedeni Allah yolunda harcayacağına şahit olmak, kevser havuzunda Rahmet elçisi (s.a.v) ile toplanacağını tahayyül ederek şehadet için göz yaşı dökmek. Allah ve Rasulunun sevgisi kalbinin her zerresine işleyen hangi Müminin ahir zaman imtihanları ayağını kaydırabilir? Zamanın zorluğuna teslim olmak mı ? Daha zora talip olup insanları tevhid sancağında toplamaya çalışmak mı?