* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Mantık Ahireti Gerektiriyor  (Okunma sayısı 211 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2334
Mantık Ahireti Gerektiriyor
« : Kasım 24, 2023, 08:42:59 ÖÖ »


Mantık Ahireti Gerektiriyor

Ustasız bir bina düşünemeyiz. Ustasız düşünemediğimiz bu binanın bir okul olduğunu düşünelim. Mantıklı düşünmeye devam edersek bir okul olunca içinde öğretmenler ve öğrencilerinde olduğu da kabul etmek gerekir. Bunlarını kabul edince burada başarılı olan ve olmayan talebeleri de kabul etmek gerekir. Bütün bunları kabul edince bu okulun yıl sonunda talebelerinin durumunu gösteren bir belgenin de kabul edilmesi gerekir. Bütün bunlardan birini kabul etmemek hepsinin anlamsız hale getirir. Biri diğerlerinin varlığını zorunlu kılar.

Aynen bunun gibi Güzel bir ustanın eseri olan dünya varsa onun içinde insanlar varsa, bu insanların öğretmenleri Peygamberler varsa, onların davetine uyan iyiler uymayan kötüler de varsa bütün bunların varlığı iyilerin mükafâtlarını göreceği bir sâdet diyarını kötülerinde cezalarını göreceği bir elem diyarını gerektirir.

Bu birbirlerinden ayrılmaz gerçekleri denklemle gösterecek olursak karşımıza şöyle bir sonuç çıkar.

Usta-Okul-Talebe-Öğretmen= Diploma Merasimi

Usta (Allah)-Dünya-İnsan-Peygamber= Hesap günü

Mantık bunu sonuçları gerektirir.

Her şeye bir bedel ödenmesi de ahireti gerektirir.

Birisi sorsa ayakkabınızı kaça aldınız, fiyatını söyleriz. Elbiselerin fiyatını sorsa yine bir fiyat söyleriz. Ama aynı kişi vucudumuzu kaça aldığımızı sorsa ona bir şeyler demekte zorlanırız. Her şeye bir şey vermek gerekiyorsa acaba vucudumuza bir şey vermek gerekmiyor mu? Ahirette hesabını Allah’a vereceğim cevabından başka verecek cevap var mı?

Efendimizin insanın durumu şu hadisleri ile açıklıyor. İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) birgün yere çubukla, kare biçiminde bir şekil çizdi. Sonra, bunun ortasına bir hat çekti, onun dışında da bir hat çizdi. Sonra bu hattın ortasından itibaren bu ortadaki hatta istinad eden bir kısım küçük çizgiler attı.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu çizdiklerini şöyle açıkladı: Şu çizgi insandır. Şu onu saran kare çizgisi de eceldir. Şu dışarı uzanan çizgi de onun emelidir. (Bu emel çizgisini kesen) şu küçük çizgiler de müsibetlerdir. Bu musibet oku yolunu şaşırarak insana değemese bile, diğer biri değer. Bu da değmezse ecel oku değer.

Buhârî, Rika 3; Tirmizî, Kıyamet 23, (2456); İbnu Mace, Zühd 27, (4231).

Dünya bir büyük Şantiyedir.

Büyük inşaatlar şantiyesiz olmaz. Önce şantiye yapılır. Şantiye içinde devamlı yaşanmak için yapılmaz Bu nedenle onun her malzemesi geçicidir. Asıl bina yapılınca dağılacaktır. Evdedik konfor orada aranmaz, orada ki hiç bir şeye de gönül bağlanmaz. Bağlansa bile gönlü tatmin etmez. Şu dünyamızda bir şantiye gibidir. Şantiye şartlarında yaratılmıştır.

İnsan kendi yaradılışında var olan özelliklere isteklere baktığında bir şantiyeye benzeyen şu dünyanın hiç bir şekilde onu tatmin etmediğini görür. Ya gönül bağladığı şeylerin ömrü kısadır, ya da kendi ömrü kısadır. Dünyadaki şeyleri sevmek başlangıçta tat veriyor gibi olsa bile netice itibarı ile tadı oranında acı verir. Zira fanidir. Bir gün elden çıkma veya o elinde iken kendi ömrünün bitmesi düşüncesi onun sevdiği şeyler üzerinde karabulutlardır. O toz pembe hayalleri ile dünyasını aydınlatmaya çalışır. Ama beyhudedir. Resül-u Ekrem (s.a.v) bu gerçeği şu açık ve özlü ifade ile izah buyuruyorlar:

"Abdullah b. Mes'ud (ra) diyor ki: Rasül-i Ekrem (s.a.s) bir hasır üzerinde uyumuşlardı. Kalktığında, mübarek vücudunda hasırın bıraktığı izler görüldü. Bunun üzerine:

- Ya Rasülallah! Sizin için yatak alsak olmaz mı? Dediler.

Efendimiz cevaben:

- Benim dünva ile münasebetim şuna benzer. Ben, dünyada bir agaç

altında gölgelenip sonra da bırakıp giden bir yolcu qibiyim. Bu beyanla, dünyanin ne değerde olduğunu da, insanı mesut edemeyeceğini de, insanın yurdunun burasi olmadığını da bir kalemde kavramış oluyoruz.

Üstadın benzetmesi

Üstad Bediüzzaman Said Nursi dünyayın halini güzel bir kervansaraya benzeterek şöyleder; Bir Sultan düşünün daimî sarayında misafir etmek için bendelerini davet ediyor.

Yol bir hayli uzun, sultan merhametinden yollarda Kervansaraylar inşa ettiriyor. Saraya davetli yolculardan bir kısmının gözleri kervansarayların güzelliği karşısında kamaşıyor.

Akılları başlarından gidiyor. Kısa süreli kalacakları yeri daimi kalacak bir yer gibi telakki ediyorlar. Duyguları kendilerini aldatıyor. Uzun bir yoldan sonra erecekleri sadeti bir gecelik geçici sadete tercih edip aldanmışlardan oluyorlar. Diğer bir kısım yolcular ise kervansarayın güzelliğine kendinlerini kaptırmayıp, sarayın güzelliğini düşünüyorlar ve şöyle diyorlar; “Bir gece kalacağımız kervansarayı böylesine güzel süslüyen zat acaba bizleri daimî sarayında neler ile ağarlıyacak, nasıl güzellikleri bizlere sunacak, bir gece için bizleri misafir ettiği şu handa bizlere bu derece güzel lutuflarda bulunuyorsa bu onun zenginliğine cömertliğine ve davet ettiklerine sevgisini gösterir, öyle ise bizde onu sevmeli, ve sevgimizi saygı ve kulluk ile göstermeliyiz.”

İnsan ebedi yaşamaya aşıktır.

İnsan yaptığı incelemeler sonucunda dünyada neyi nerede kullanacağını öğrenmiştir. Hiç bir zaman benzini su diye içmez, gübreyi zeytin diye yemez. Fakat bir şeyi iyi öğrenememiştir. Oda kendini nerede kullanacağını. Kendini nerede kullanacağını öğrenmeli. Aklını şerde kullanmamalı, dilini küfürde kullanmamalı, elini haramda kullanmamalı, gözünü harama bakma aleti yapmamalı. Zira insan bu işleri gaye yapmayacak kadar yüce geyeler için yaratılmıştır. İnsan kendini her yönü ile tanıdığında böyle bir tanımada kendine Kuran’ı ve sünneti rehber yaptığında bu dünya için yaratılmadığını Ebedi bir hayat için yaratıldığını anlayacak. İnsana dünyada bitecek bin yıl bir ömür verilse bu ömür fani olduktan sonra yüz yıllık bir ömürden farkı olmayacak. Bitecek bir ömrün kısası ile uzunu arasında bir fark yoktur.

Niçin ölümlü bir dünyadayız?

Dünyada ölümlü bir hayat yaşayan insana ebedi yaşama arzusu verilmesi bir terslik gibi görülüyor. Fani bir varlığa baki yaşama arzusunun verilmesi, eğer baki bir hayat yoksa bir zülümdür. İnsan bu yönü ile hayvanlardan şanssızdır. Hayvanlar ne bir saniye öncesini nede bir saniye sonrasını hissetmezler. Kesilme sırası bekleyen ve kesilen hemcinsini gören bir koyun yine afiyetle önündeki samanı yiyebilir. O bu yönü ile dünya için yaratıldığınıda göstermiş olur. İnsan da eğer etrafındaki ölümleri bir dört ayaklı gözü ile seyrediyorsa, onların ölüp gitmesi bir gün kendininde gideceği duygu ve düşüncesini ona vermiyorsa, bu konuda tedbir almaya itmiyorsa ......

Sınırlı bir ömürde sınırsız istekler ile dolu olan insan

İnsanın ebedi yaşama duygusu ile dolu olduğu her halinden bellidir. Mesele yaşı elliye gelmiş bir insanın içinde hiç yaşlanmamış ebidiyet arzusu vardır. Hala bir ev alma, hala bir araba alma, hala uzun emeller görür ve duyarsınız. Bir ömrüne bakar bir de isteklerine bakarsınız. Sınırlı bir ömürde sınırsız istekler ile dolu birinin yanında olduğunuzu anlarsınız. Hala hırsla dünyaya yönelen hiç ölmüyecekmişcesine dünya ile meşgul olan insanlar görürsünüz. Bu hal bizim ebedi bir mekanın yolcusu olduğumuzu gösterir. Bu ebediyet arzusu insanın içinde hiç eskimeyen bir duygudur. İnsana bin yıl ömür verin yine onu ömrünün sonlarında onun yanında olsanız o kişinin yaşlanmasına rağmen içinde yaşlanmayan bir duygu vardır. O da ebediyet duygusudur. İnsanın ömrü bin yılda olsa hala bir takım emellerine kavuşamadan ölüyor. Ayrılmaktan dolayı acı duyduğu bir çok sevdiğini geride bırakarak ölüyor. Eğer sevdiklerimizle ebedi bir araya geleceğimiz bir yer yoksa bu hayat hem dostlarımız hemde bizler için zindandan farksız bir yerdir. Neticesi böyle olan hayat hayatı ençok sevenlere bile sevimsiz gelecektir.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]