Âhiret Nedir?
İnsan, Yüce Allah’ın her şeyi hizmetine verdiği en değerli varlıktır. Öyleyse insan yalnızca yaşayıp, eğlenip sonunda da yok olmak için yaratılmamıştır. Kur’ân-ı Kerim’de “İnsan kendisinin başıboş, bırakılacağını mı sanıyor?” (Kıyamet Sûresi: 36) buyuruluyor. Bu da insanın bir amaç için yaratıldığını gösteriyor.
Yine Kur’ân-ı Kerimin belirttiğine göre, “Kim zerre ağırlığınca bir iyilik yapmışsa, onun karşılığını görecek. Kim de zerre ağırlığınca kötülük yapmışsa cezasını görecektir.” (Zilzâl Sûresi: 7-8) Bu da, insanın dünyada iken her yaptığının hesabını göreceğini kanıtlıyor.
İslam’a göre, bu dünya bir imtihan salonudur. İyi ve kötü insanların birbirinden ayrılması için bu dünyada sınavdan geçiriliyorlar. Dünya hayatından sonra apayrı ve sonsuz bir hayat başlayacak. İşte Âhiret, bu sonsuz hayatın adıdır.
Her insan, doğar, büyür, iyi veya kötü bir hayat yaşar ve sonunda ölür. Dünyamız da tıpkı bir insan gibi ölümlüdür. Bir gün gelecek dünyanın ömrü son bulacak, bütün evren bir anda yok olacaktır. Biz buna Kıyamet diyoruz. Daha sonra Yüce Allah, sonsuz kudretiyle yeni bir âlem kuracak. Bu yeni âlemde insanlar dünyadayken yaptıklarının hesabını verip, iyilik ve kötülüklerinin karşılığını görecekler. Âhirete iman, öldükten sonra dirileceğimize, dünyadayken yaptıklarımızdan sorguya çekileceğimize ve sonunda ceza veya mükâfat göreceğimize inanmaktır.
Her insan eceli gelince ölür. Ölüm insanın yok olup gitmesi demek değildir. Yalnızca ruhun bedenden ayrılması ve sonsuz bir âleme göçmesidir.
İnsanın ölümüyle bedenden ayrılan ruh, Âhiret âleminin başlangıcı olan kabir hayatını yaşar. Kabirde Münker ve Nekir adında iki melek insana birtakım önemli sorular sorarlar. Bu soruların başlıcaları: “Rabbin kim? Dinin ne? Peygamberin Kim? Kitabın ne?”dir. Dünyadayken iman edip iyi işler yapanlar bu sorulara doğru cevaplar verirler. İmânı tam olmayanlar ise, bu sorulara doğru cevap veremezler. Sevgili Peygamberimiz, kabirde insanların bu farklı durumunu şöyle belirtmektedir: “Mezar, her insan için -dünyadaki durumuna göre- ya Cennet bahçelerinden bir bahçe veya Cehennem çukurlarından bir çukurdur.” Bundan anlaşılıyor ki, her insan durumuna uygun olarak kabir hayatını yaşayacaktır.
Kıyametin kopma zamanı gelince İsrafil adlı melek Sûr adı verilen bir âlete üfleyecek. Böylece bütün evren altüst olup, bütün canlılar ölecek. İsrafil’in ikinci kez Sûr’a üflemesiyle yepyeni bir dünya kurulacak ve bütün ölüler dirilecek. Mahşer adı verilen büyük bir meydanda toplanacaklar. İnsanların dünyada yaptıkları her şey bir sayfa içerisinde kendilerine verilecek. Büyük bir mahkeme kurulacak. İnsanlar yargılanacak. Ömrünü ne yolda tükettiği, bildiğiyle neler yaptığı, malını nasıl kazanıp nereye harcadığı, vücudunu hangi yollarda yıprattığı sorulacak. Bu mahkemede, hiçbir şeyi inkâr etmek mümkün değil. Çünkü, insanın eli, ayağı, gözü, kulağı, hatta günah işlediği yerler dile gelecek, yaptıklarına tanıklık edecekler. Birbirleri hakkında insanların tanıklığına da baş vurulacak. Arkasından insanların yaptıkları iyi ve kötü işler, nasıl olduğunu kesin olarak bilemediğimiz bir terazide tartılacak. İyilikleri ağır gelenler Cenneti, kötülükleri ağır gelenler ise Cehennemi hakedecek. Bu teraziye Mizan adı verilir.
Bundan sonra, Cehennemin üzerinde, nasıl olduğunu Allah’tan başka kimsenin tam olarak bilemediği bir köprü kurulacak. İnsanlar iyiliklerine göre farklı biçimlerde Sırat denilen bu köprüden geçecekler. Bazıları şimşek hızıyla geçip Cennete girecekler. Kötü insanlar, Sıratı geçemeyecek ve Cehenneme düşecekler.