Hesab Gününe Geçmeden Kabir Durağında Sorgulanmak
Allah (cc) Kelamında şöyle buyurmaktadır :
“Bütün mülk elinde bulunanın şanı ne yücedir! Ve O, her şeye kadirdir. O hanginizin daha güzel amelde bulunacağını denemek üzere ölümü ve hayatı yaratandır. O Azizdir,Gafurdur.” (67/Mülk 1-2)
İnsanın hayatının ve dünyaya geliş amacının en güzel özetlenmiş halini burada buluyoruz. Allah, yarattığı bu kullara dünya hayatında şöyle bir program çizmiştir: “Gerçekten Biz, Ona yolu gösterdik. İster şükredici olsun.İster nankör(bir kafir) olsun” (76/İnsan-3)
Allah’a şükretmenin tek yolu, O’nun ilahlığını kabul ve itiraf edip, O’nun istekleri doğrultusunda yaşamaktan geçer. İnsan ve Cin kullarının dünya hayatında nasıl yaşayacağını Allah(cc) Rasul Kulları aracılığı ile diğer kullarına bildirmiştir:
“Andolsun ki Biz her ümmet arasında: “Allah’a ibadet edin ve tağuttan kaçının diye bir peygamber göndermişizdir.
Allah içlerinden kimine hidayet verdi, kiminin aleyhine olmak üzere sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde gezinin de yalanlayanların sonu nasıl oldu,görün.”(16/Nahl-36)
İşte bu ayetin ışığın da uyarılmayan hiçbir topluluk kalmamıştır diyoruz. Ama buna rağmen Allah, onca gücüne rağmen kullarının kendi büyüklüğünü kabul etmesi noktasında zorlamamış, onları bu konuda serbest bırakmıştır. Bu serbestlik bazılarına o kadar cesaret vermiştir ki kendilerini yaratan Rabbini bile inkar eder dereceye gelmiş, kendinden önce sapıtıp esasında insana düşman olan Şeytanın yoluna uymuştur. Bu gerçeği Allah Teala akıl sahibi kullarına şöyle bildirir:
“Dinde zorlama yoktur. Gerçekten iman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır. Kim Tağutu inkar ve Allah’a iman ederse o muhakkak, kopması mümkün olmayan sapasağlam bir kulpa(Kur’an ve İslam’a) yapışmış olur. Allah işitendir,bilendir.”( 2/Bakara 256)
Din de yani kişilerin yaşayış tarzlarında bir zorlama yoktur. Dileyen Yahudi, dileyen Hristiyan, dileyen budist, dileyen kominist ve dileyen demokrat, dileyen de kafasına estiği gibi yaşar. Allah(cc) şöyle buyuruyor : “Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O,dilediğini saptırır,dilediğini de hidayete erdirir. Yaptıklarınızdan muhakkak sorguya çekileceksiniz.”( 16/Nahl 93)
Allah muhakkak insan ve cin kullarını sorguya çekecektir. Ama insan Rabbinin öğüdüne kulak asmamış, şeytanın sözleri sanki ona daha cazip gelmiş, gerçek yurdu unutarak dünya hayatına bağlanmıştır. Bu gerçeği Allah (cc) şöyle beyan buyurur : “Hayır,(ey insanlar) hayır,siz çabucak geçeni(şu dünyayı)seversiniz; Ve ahreti bırakırsınız.” (76/İnsan 20-21)
İşte bu tercihlerinden dolayı insan ve cinlerin bir çoğu cehennemliktir : “Andolsun ki Biz cehennem için cin ve insanlar dan çok kimseler yaratmışızdır.Onların kalbleri vardır, fakat bunlarla anlamazlar.Gözleri vardır fakat bunlarla görmezler. Kulakları vardır fakat bunlarla işitmezler.Onlar dört ayaklı hayvanlar gibidir.Hatta daha da sapıtırlar.onlar gafil olanların ta kendileridirler.” (7/Araf 179)
Allah’ın gösterdiği yolarından iyisine tabii olmayan, gönderdiği Rasulleri yalanlayan, ahireti yalanlayan, Allah’ın kanunlarını dünyada kabul etmeyen, geçmişlerin masalları diyen bir anlayışa sahib cin ve insan toplulukları elbette cehennemliktirler. Ayetteki ifadesi ile iyi bir gözlemci olmadıklarından, içinde yaşadıkları ortamın kime ait olduğunun farkına varmadan ölümün mutlak bir son olduğunu sanan zavallı beyin sahibleridirler bunlar. Çünkü gözleri olduğu halde gerçeği görmüyor, kulakları olduğu halde hakkı duymak istemiyor, kalbleri yani zekaları olduğu halde düşünmüyorlar. Bu özellikleri kullanmayarak hayvanlardan daha aşağı bir mertebede olmuş oluyorlar.
Çünkü hayvanlara bu özellikler bu dünyada kullanılması için verilmiş, madde olmanın ve hayatı idame etmenin haricinde bir işe yaramayan araçlardır. Ama onlar havyanlar için böyledir peki insanlara ne oluyor ki bunları hakkıyla kullanmıyorlar?
İnsanın temel amacı kendini yaratan Rabbine ibadettir (Bkz. 51/Zariyat 56) İbadetin en güzeli ve vazgeçilmezi Rabbini birlemektir. Gönderilen Rasullerin hepsi, İnsanlara dünya hayatına imtihan için geldiklerini, Rablerinin kendilerinden yalnızca O’nu birlemelerini ve gönderdiği dini hayatlarına hakim kılmalarını istediklerini tebliğ etmişlerdir. Son Rasul Muhammed(sav)’de bu mesajı vermiş ve ayrıntısıyla mesajın yaşama biçimini Allah’ın insan ve cin kullarına göstermiştir. Rasulullah(sav) vefat ettikten sonra Rasuller ve Nebilerin gelmesi sona ermiş, insanlar Rablerinin kitabı ve Son Nebinin yol gösterici hayatıyla baş başa kalmışlardır. Artık İster bu iki rehbere uyulur ve hayat Rabbin rızası doğrultusunda sürdürülür, yahut uyulmaz ve karşılığı eksiksiz alınır…
Yani hayatının her anında Allah’ın (cc) sistemini isteyen bir kul ve ya Ona karşı gelen bir kul olur. Ama neticede kendi amelinin karşılığını alır. Ebu Hureyre(ra)’ın rivayetiyle Rasulullah(sav) buyuruyor ki : “Dünya mü’minin zindanı, kafirin cennetidir.” (Müslim(11/423) K.Zühd Bab: - Hdsno:1)
Bu hadiste de belirtildiği gibi Dünya mü’min için zindan mesabesindedir. Cennetin varisi olan bir kul için dünya nedir ki? İşte bu zindandan kurtuluşta tevhid üzere bir yaşayış ve ölümle olur. Ölüm mü’minler için bir son değil Rahat cennet hayatının bir başlangıcıdır.
Kafir için ise tam tersidir. Zor ve Çileli bir hayatın başlangıcıdır, hemde başlangıcı olduğu halde sonu olmayan… Doğum nasıl normal bir olgu ise, ölümde mü’min için o kadar normal bir olgudur. Çünkü O dünyaya zaten ebedi kalmak için gelmemişti. O bir sınav için yeryüzüne inmişti…Allah(cc) : “Her nefis ölümü tadıcıdır.Biz şerle de,hayırla da deneyerek imtihan etmekteyiz.Ve siz bize döndürüleceksiniz.” ( 21/Enbiya 35)
Madem ölüm tadına bakılması kaçınılmaz bir tattır, o zaman onu en az zararla atlatmak için mü’min bir yol bulmalıdır ve hazırlığını yapmalıdır. İşte akıllı olan da odur. Şeddat b Evs (ra) rivayetiyle Nebi (sas) şöyle buyurmaktadır: “Akıllı, nefsine boyun eğdiren ve ölümden sonrası için çalışandır. Âciz ise,nefsini kötü arzularında alabildiğince serbet bırakan ve Allah’a kuru ümitler besleyendir.” (Taberani Mücemu-s’Sağir(2/290) Hdsno: 593 )
Hayatını ölümü için hazırlayan insan akıllı insandır. Hayatını tevhid üzere sürdüren ve onunla bitiren insan akıllı insandır. Abdullah Bin Becir’den rivayet edilmiştir : Abdullah Osman(ra)nun azatlısı Hani den şöyle dediğini işitti: “Osman,bir kabrin başında durduğu zaman sakalını ıslatıncaya kadar ağlardı. Kendisine Cennet ve Cehennem anılınca ağlamıyorsun da bundan mı ağlıyorsun? Denildi.Bunun üzerine dediki: Rasulullah(sas) şöyle buyurdu: “Kabir ahretin konak yerlerinden ilk konak yeridir. Eğer ondan kurtulursa gerisi daha kolaydır. Şayet kurtulmazsa gerisi daha ağırdır.”Osman (ra) dedi ki: “Rasulullah(sas) şöyle buyurdu: “Her ne (korkunç) manzara gördümse kabir ondan daha korkunçtur.Kabirden daha korkunç bir manzara görmedim.” (Tirmizi(4/155) K.Zühd Bab: 3 Hdsno:2410)
İşte Hz.Osman (ra)’ı korkutan manzara budur. Ya o durakta işi zorlaşırsa?.. Peki Kabrin içinde bizleri ne bekler? Bu olayları birebir görmüş El-Emin Muhammed(sav) bize ahiretin bu ilk durağında ki karşılaşacağımız olayları şöyle anlatıyor: “Mü’min (bir kimse) kabre konulduğunda iki melek gelir. O kişiyi oturtup, kendisine şu soruları yöneltirler: Melek: “Rabbin kimdir?” diye sorar. Mü’min : Allah der. Nebin Kimdir? diye sorar: “Muhammed”diye yanıtlar. Melek ; “dinin nedir?” diye sorar O da: “İslam”. Yanıtını verir. (sorgulama bitince) kabir Ona genişletilir.Sonra da(bulunduğu yerden) cennette kalacağı yeri görür. Ölen, Kafir bir kimse ise, melekler onu oturturarak kendisine şöyle sorarlar:
Rabbin Kim?(o da) herhangi bir şeyini yitiren kimse gibi(şaşkınca): “Hah! Bilmiyorum.”der. “Nebin kimdir?” diye sorar. O, yine “Hah! Bilmiyorum”der. diye cevap verir. “Peki,dinin nedir?” diye sorduklarında da yine: “Hah! Bilmiyorum.”der.Bu sorulardan sonra kabir ona iyicedaraltı(lı)r. Cehennemdeki kalacağı yeri görür.
Melek öyle vurur ki, İnsan(lar)ın ve cinlerin dışında bütün varlılar o( vuruşun) sesi(ni) duyar. Sonra Rasulullah(sav)(meali) şu(olan)ayeti okudu: “Allah,iman edenleri,dünya ve ahiret(kabir) hayatında kesin/gerçek söze imanlarında sebatlı kılar.Allah,zalimleri(de) saptırır.Allah dilediği şeyi yapar.”( 14/İbrahim27)” (İmamıAzam Ebu Haife Müsnedi(sh:124-5) Hdsno:191 Armağan kitablar)
İşte bu sorulara hazırlıklı olmak ve cevab vermek ancak söylenen şeyleri yaşamak ile olur. İnsan Rabb olarak Allah’ı kabul edip hayatını terbiye ve düzene koymasına boyun eğerse, Allah’ın Rasulune(sav) iman eder onun yaşadığı gibi yaşarsa zaten dini İslamlaşmış Allah’a ve Rasulune teslim olan bir hayat sürmüş olur. Sonra, sonra inşaAllah Cennet…
Ama Hayatında Allah’ı Hakkıyla birlememiş, Allah’ı yaratıcı olarak kabul etmiş ama kanun koyucu olarak kabul etmemiş, Rasulunun hayatını benimsememiş mesajına hayatında hiç yer vermemiş Onu yok kabul edercesine hayatın ancak belli kesimlerine hapsetmiş, Teslimiyet manasına gelen “İslam dinine” Teslim olmamışsa ve bunlara gereken değeri daha dünya hayatında iken göstermemişse toprağın altında karanlıklarda mavi gözlü Simsiyah tenli meleklere nasıl cevab verir?...
İşte Allah’ın ilahlığını savunurken birilerinin gözünde dünyada iken terorist olunur, ama rabbimiz Alah’ın nezdinde Muvahhid oluruz. Ya da birilerini Razı etme adına Allah’ın ilahlığını ya tümden veya kısmen rafa kaldırarak kafir oluruz-Ki Allah’a sığınırız.
Onun içindirki Allah’ın bize biçmiş olduğu ecel zamanının ne olduğunu bilmeden her an gelecekmişine inancımız üzerinde ayak diretmeli, Allah’ın ilahlığını son nefesimize kadar söylemeliyiz ,ki bu gaye için yaratılan bedenler amacına ulaşsın… Dünya hayatının süsü, şeytan ve insan ve cin yardımcıları bizi Allah’ın yolundan Allah’ın adıyla saptırmasınlar…
Sözlerimizin sonu ve hali Yusuf (as) gibi olsun:
“Rabbim…. Gökelrin ve yerin yaratıcısı,dünyada ve ahrette benim velim sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni Salihlerin arasına kat.” (12/Yusuf 101) Amin.
Seyfulislam Çapanoğlu.