Dünya Da Ahiret De Bizimdir
Bütün semavi dinler dünyaya bağlanmayı doğru bulmamış, dünyayı ahiret hayatı için önemsemişlerdir. Ancak, dünya veya ahiretten birini tercih edip diğerini dışlamak ta meşru değildir. Çünkü dünya ve ahiret hayatı birbirinden ayır şeyler değillerdir. Birbirinin zıddı iki âlem de değillerdir. Yüce Mevla “Dünya da, ahiret te bizimdir.” (Leyl,13; Necm,25) Derken bu gerçeği ilahi emirle bize bildirmektedir.
Peygamber efendimiz de aynı şeyi tekrar etmiş, dünyanın tamamen dışlanamayacağını, kıyamet koparken bile elimizdeki fidanı dikmemizi emrederek göstermiştir. Her ne kadar dikilen ağaç yıllar sonra meyvesini verecek ise de bu dünyada dikilen meyvelerin ürününün ahirette toplanacağı gerçeğini bildirmektedir.
Dünya ve ahiret birbirinden ayrı hayatlar değillerdir. Hatta dünya ile ahiret hayatı birbirinin devamı iki âlemdirler. Bunları ayrı hayatlar düşünmek insanı ifrat ve tefrite götürür. Çünkü sadece ahiret sevdası dünyadan vazgeçmeye, sadece dünya sevdası ise ihtirasla ona sarılmaya yol açar. Dünya ve ahiret kelimelerinin Kur’an’ı Kerimde aynı sayıda geçmesi de her ikisini itidalle birleştirmek anlamı taşımaktadır.
Sevgiyle bağlanılan şeyler insana çok süslü gösterilmektedir. Hâlbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Bütün bunlar ebedi olan ahiret hayatını kazanmak için birer fırsattır. Mal ve oğullar dünya hayatının süsü olarak bildirilmektedir.
Bu, dünya hayatının hiçbir değeri olmadığı anlamına gelmemektedir. Dünya malı olmadan ebedi hayatı kazanmak zordur. Ahireti kazanma yeridir bu dünya hayatı. Namaz, oruç, zekât, hac, cihat gibi dini görevler dünya malı ile yapılır ve ebedi hayat olan ahiret hayatına zemin hazırlarlar.
Dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs olarak nitelendirilmektedir. Bu farklılıklar övünme ve üstün olma özellikleri değildir. İnsan ihtirasıyla dünyaya sahip olmaya kalkmamalı, aksine sadaka ile hayır işleri ile dünya malını ebedileştirmelidir. Dünya hayatının süsü olan mal ve mülk, hakkıyla kullanılmadığı zaman aldatıcı bir zevkten öteye geçemez. Dünya hayatının cazip, göz alıcı, gönül çekici ve tatlı tarafı bizi aldatmamalı, aksine sonsuz bir hayatın sınavı olarak görülmelidir. Dünya hayatına dalmak kadar ölümü temenni etmek te doğru karşılanmamıştır.
İnsanla birlikte mal sevgisi ve yaşama arzusu da büyür. Bu hayatın tamamen bir gerçeğidir. Yaşlanınca ne olacağım korkusu insanda mal biriktirme hırsını tetikler.
Gençlikte çok fazla önemsenmeyen mal ve dünya hayatı ihtiyarlıkta önemsenmeye ve korkulan bir kayıp haline gelmektedir. Fiziki açıdan zayıflayan insanda dünya sevgisi artmaya başlar. Dünya, Allah’ın insanlara bir ikramıdır. Yerden rızkın çıkması, güneşin doğması, yerler, gökler, yıldızlar ve her şey insan için yaratılmıştır. Bunlara bağlanmak doğru olamadığı gibi, onları terk etmek te doğru değildir. Bütün bunlar Allah’ın ikramı olduğuna göre, Allah’ın ikramını reddetmek kimin haddine. Ancak o ikramları daha güzel ve sonsuz bir hayatı kazanmak için kullanmanın ilahi bir emir olduğunu unutmadan.
İlahi emirlerde ve Peygamber Efendimizin sözlerindeki dünya hayatını küçültücü ifadeler, dünyanın geçici, ahiretin ise ebedi bir hayat olduğu gerçeğini vurgulamak içindir.
Dünya hayatını küçültücü ifadeler insanın ihtirasını ve dünya hayatına olan düşkünlüğünü dengelemek için söylenmiş sözlerdir. Yüce Mevla “Dünyadan da nasibini unutma”(Kasas,77) derken bu gerçeği bizlere bildirmektedir. Ebedi hayat, bu dünya hayatını değerlendirerek kazanılır. Ahiretin tarlası olarak nitelendirilen bu dünya hayatını terk ederek ahireti nasıl kazanabiliriz ki. Bu da dünyaya tamamen meyletmek demek değildir.
Allah katında bu dünyanın bir sivrisinek kanadı kadar değeri yoktur. Çünkü ebedi hayatın mükemmelliği karşısında bu dünya hayatının değeri ancak o kadardır. Sayılı bir ömür karşısında sonsuzluğu anlamak böyle olsa gerek. Bunun yanında bir mümin dünyada her ne sıkıntı çekerse bu hata ve günahlarının silineceği anlamına gelmektedir.
Bir yerine diken batması bile günahlarına kefaret sayılmaktadır. Bu da bize verilen ikramlardan biridir. Müminler kâfirlerin şaşaalı hayatlarına özenmesinler diye Allah dünya hayatına değer vermemekte, onu ebedi hayat için bir fırsat olarak sunmaktadır.
Müminlerin bazı sıkıntılar ile imtihan olunması, sevap kazanmalarına vesiledir. Mümin her iki hayatta da karlıdır. Dünya da iyi yaşarsa ne ala. Sıkıntılı yaşadığı her şeyin karşılığını ise ahirette alacaktır. Ancak varlıkla imtihan yoklukla imtihandan zordur.
Varlığını hayır ve hasenata ayırma zorluğunu aşanlar bu imtihanı başarı ile geçenlerdir. Servet sahipleri servetini artırmak için yanlış ve haksızlık yapabilirler. İhtiraslı davranabilirler. Bu hasletler fakir olanda bulunmaz. O yüzden varlığın imtihanı daha da zordur.
Amellerin en çok boşa gidenleri Mevla’nın ayetlerini ve ahiret gününü unutanların amelleridir. İnkâr edenlerin ise dünyalıkları ne olursa olsun, ahiretleri heba olmuştur.
Rablerinin ayetlerini ve ahiret gününü inkâr edenlerin iyilikleri ve bütün amelleri boşa gider. Malım!.. malım!.. diye çırpındığımız şeylerden yediğimiz, giydiğimiz ve tasadduk ettiğimizden başka bizim olan ne var ki?
Mevla’m hepimizi iki dünyası mamur olanlardan eylesin.