* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Cenaze ve Kabir  (Okunma sayısı 105 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2314
Cenaze ve Kabir
« : Aralık 11, 2023, 08:51:23 ÖÖ »


Cenaze ve Kabir

Bilesin ki, cenazeler basiret sahipleri için ibarettir. Ce-

naze uyancı ve hatırlatıcıdır. Fakat bu uyancılık ve hatır-

latıcılık gafiller için değildir. Çünkü cenazeleri görmek gafille-

rin sadece gönül katılığını artırır. Çünkü onlar her zaman

başkalarının cenazelerine bakacaklarını sanırlar ve kaçınıl-

maz olarak bir gün kendi cenazelerinin de eller üstünde

taşınacağını hesap etmezler. Ya da cenazelerinin taşınmasını

yakın görmezler ve o anda cenazeleri taşınanların da öyle

düşündüklerini, fakat hesaplarının tutmadığını ve sürelerinin

çok erken dolduğunu göz önünde tutmazlar.

Kendini bilen kimse, cenazeye, tabuta kendisi konmuş

gibi bakmalıdır. Çünkü çok geçmeden, belki ertesi ve belki

iki gün sonra tabuta girebilir.

Rivayet edildiğine göre, Ebû Hüreyre (r.a.) bir cenaze

görün ve: "Uğurlar olsun. Biz de peşindeyiz" derdi.

Mekhul cd-Dimeşkî (r.a.) bir cenaze gördüğü

zaman: "Önce siz geçiniz biz arkanızdayız. Bir yanda manâlı

bir nasihat, öbür yanda kısa ömürlü bir gaflet. Biri gidiyor ve

ötekinin ise aklı başında değil" derdi.

Üseyd İbni-Hudeyr (r.a.) buyurur ki: "Her cenaze

aördüğümde içimden sadece gerçekleşen hâdise mahiyetinin

ne olduğu ile nereye varılacak olduğunu düşünürüm."

Kardeşi ölen Mâlik İbni Dinar (r.a.) cenaze töreninde

qöz yaşı dökerken "Nereye varacağımı bilmeden, yüzüm gü-

lemez. Yaşadıkça da bunu öğrenemem." diyordu.

A'meş (r.a.) buyurur ki: "Cenaze törenlerine

katıldığımızda hepimiz yaslı olduğunuz için hangimiz hangi-

mizi teselli edeceğini bilmezdim."

Sabit el-Bünânî (r.a.) buyurur ki: "Cenaze tören-

lerine katıldığımızda başı önde olarak ağlamayan kimse

göremezdik."

İlk müslümanlar ölümden böyle korkarlardı. Şimdi ise

cenazelerde çoğunluğu, gülen, eğlenen ve sadece ölünün

geriye ne miras bıraktığı ve mirasının nasıl bölüşüleceği ko-

nusunda konuşan kalabalıklar görüyoruz Günümüzün tö-

renlerinde ölünün yakınları ve akrabaları sırf hangi yoldan

giderek kalan mirastan pay alacaklarını düşünmekte, hiçbiri

kendi cenaze töreni ile tabuta konunca başına neler geleceği

konusunda kafa yormaktadır.

Bu gafil hâlin, günah ve isyanlarla katılaşan kalplerden

başka bir sebebi yoktur. Bu yüzden Yüce Allah'ı, ahiret

Sununu ve önümüzdeki korkunç merhaleleri unutarak bize

faydası olmayan şeylerle ilgilenir, oyalanır olduk.

Allah'tan bizi bu gafletten uyandırmasını dileriz. Cenaze

törenine katılanlardan baklenen en yerinde davranış, ölü için

gözyaşı dökmektir. Aslında işin için yüzünü idrak

ölüye değil, kendilerine ağlarlar.

ibrahim ez-Zeyyad (r.a.) ölüye acıyanları görünce

onlara "Kendinize acısanız size daha yararlı olur. Çünkü üç

korkunç safhadan geçmiş bulunuyor. Birincisi ölüm meleği-

nin yüzünü gördü, ikincisi ölüm acısını tattı. Üçüncüsü son

nefesteki endişeden kurtuldu."

Ebû Amr Ibni Âlâ der ki: " Birgün ünlü şair Cerir ile

birlikte oturuyorduk. Kâtibine şiir yazdırıyordu. Bu sırada bir

cenaze göründü. Cerir sustu. Sonra da: "Vallahi bu cenazeler

beni kocalttı." dedi ve o anda şu beyitleri inşad etti:

"Cenazeler bize doğru gelirken ürküyoruz. Onlar

geçtikten sonra da eğlenceye dalıyoruz. Üzerine kurt düsen

bir koyun sürüsü gibiyiz. Kurt sürüden uzaklaşır uzaklaşmaz

Koyunlar yine otlamaya dalarlar."

Düşünceli olmak, ibret almak ve fıkıh kitablarındaki

cenazenin sünnet ve edeplerine uyarak alçak gönüllü bir eda

ile cenazenin arkasından gitmeye hazırlanmak, cenaze tören-

lerine katılmanın edeplerindendir. Yine kişinin ölü hakkında

fasık da olsa iyi düşünmesi ve görünüşü iyi olsa bile kendisi

hakkında kötümser olması cenaze edeplerindendir. Çünkü

son nefesi verme ânı tehlikedir, nasıl geçeceği bilinmez.

Nitekim Ömer İbni Zerr'in (r.a.) günahkâr tanınan bir

komşusu ölür. Herkes cenazesine katılmaktan kaçınır. Buna

karşılık Ömer komşusunun cenazesine katılır ve namazını

kıldırır. Ölü toprağa verilince Ömer mezann başına dikilir ve

öyle der: Ey Ebû Filan, Allah sana rahmet etsin. Ömrün

boyunca Kelime-i Tevhid'den ayrılmadın, yüzünü secdeyle

toprakladın. Senin için "Günahkâr ve kusurlu" diyorlar. Han-

qimiz günahsız ve kusursuzuz ki?!"

Söylendiğine göre Basra kasabalarından birinde

qunaha düşkün biri bir gün ölür. Karısı cenazesini taşımakta

kendisine yardım edecek hiç kimse bulunmaz. Çünkü gü-

nahkârlığı ile tanındığından hiç kimse cenazesine katılmaz.

Kadın ölüyü iki ücretli hamal ile musalla taşma taşır. Fakat

hiç kimse namazını kılmak istemez.

Bunun üzerine kadın, toprağa vermek üzere ölüyü sah-

raya taşıtır. Yakınlardaki dağda büyük bir zâhid barı-nırmış.

Kadın onu karşısında görür. Sanki cenazeyi bekliyor gibidir.

Sonra da cenazenin namazını kılmaya hazırlanır.

Kasabanın her yanına: "Zahid falan kişinin cenaze na-

mazını kılmak üzere dağdan indi1 diye haber yayılır. Bunun

üzerine bütün kasaba halkı da oraya toplanır ve zahidin

imamlığı altında cenaze namazını kılarlar.

Halk, zahidin bu cenazenin namazını kılmasına şaşar-

lar. Bir soru üzerine davranışın sebebini şöyle açıklar: Rü-

yamda bana falan yere in. Orada yanında bir kadından

başka hiç kimsenin bulunmadığı bir cenaze göreceksin.

Onun namazını kıl. Onun günahlan affedilmiştir." diye bildirildi.

Bu sözleri duyan halkın şaşkınlığı daha da artar.

Bunun üzerine zâhid, ölünün eşini yanına çağırır. Ona

kocasının nasıl bir hayat yaşadığını ve ne gibi özellikleri

olduğunu sorar. Kadın: "Herkesin bildiği gibi gününün çoğu

kısmını meyhanede içki içerek geçirirdi" diye cevap verir.

Zâhid kadına: "Düşün bakalım, hiçbir iyi amelini biliyor

musun" diye ısrar eder.

Kadın bu defa şu cevabı verir: "Evet, onun üç iyi hu-

yunu hatırlıyorum: Birincisi sabahleyin ayılınca üstünü de-

ğiştirir, abdest alır ve sabah namazını cemâatle kılar. Sonra

yine meyhane döner, içki içmeye başlardı.

İkincisi evinde her zaman bir veya iki yetim barın-

dırırdı. Onlara çocuklarından da daha iyi davranırdı. Onların

üzerine çok titrerdi. Üçüncüsü gece ortasında ayrılır ve

gözyaşları arasında: 'Ya Rabb'i, bu murdar bedenimle hangi

cehennem köşesini doldurmak istiyorsun?" derdi.

Bunun üzerine zâhid ortadan kayboldu ve halkın

adamı hakkındaki şaşkınlığı ve kararsızlığı da dağılmış olur.

Dahhak şöyle der:

"Adam'ın biri Peygamber'imize: "İn-sanların en zahidi

kimdir, ya Rasûlallah?" diye sorar.

Peygamberimiz adama şöyle cevap verir:

-"Kabri ve çürümeyi hatırından çıkarmayan, dünya

ziynetinin fazlasından uzak durup baki olanı fâni olana tercih

eden, yarını ömründen saymayan ve kendini ölülerden biri

sayan kimsedir."

Evini mezarlığa yakın seçen Hz. Ali'ye (k.v.):

."Niye mezarlığa yakın oturuyorsun?" diye sorulunca

.. je cevap verir; "Ben onları en iyi ve en doğru komşu o-

I rak kabul ediyorum. Çünkü konuşmaktan kaçınıyor ve âhi-

reti düşünüyorlar."

Hz. Osman (r.a.) bir kabrin başına varınca sakalı

ıslanacak derecede ağlardı. Kendisine: "Sen cenneti ve

cehennemi anınca ağlamıyorsun da kabrin başında durunca

niye ağlıyorsun?" diye sorarlar. Hz. Osman şu cevabı verir:

Ben Peygamber'imizin şöyle dediğini duydum: "Kabir, âhi-

retin ilk konağıdır. Ölü bu safhadan kolay geçerse sonrası

daha kolay olur. Fakat bu safha çetin geçtiği takdirde arkası

daha zor gelir. Söylendiğine göre Amir İbni' As (r.a.) bir gün

mezarlığın yanında atından inerek iki rek'at namaz kılar.

Kendisine:

-"Daha önce böyle yapmazdın, şimdiki davranışının

sebebi nedir?" diye sorarlar. Bunun üzerine şu cevabı verir:

-"Kabir halkını ve onlar ile kabir arasında neler

Seçtiğini düşündüm de bu ikisi vesilesi ile Allah'a yaklaşmak

istedim."

Mücâhid (r.a.) der ki: "Ölü ile ilk önce kabri konuşur

Ve der ki: "Ben böcek, yalnızlık, gariplik ve karanlık yuvası-

pm. İşte senin için hazırladıklarım bunlardır, sen benim için

!ne hazırladın?"

Ebû Zerr  (r.a.)  buyurur ki:  "Size fakirlik gününü

''direyim mi? Kabre konulduğun gündür.

O sırada bütün vahşî hayvanlar, başları öne eğik ola-

rak, daha önce mahlûkattan kaçtıkları halde bu defa onların

bütün canlılar, kırk yıl öylece berzahta kalırlar. Kırk yıl sonra   arasına karışarak ve hiç bir günaha bulaşık olmadıkları halde

Aniden diriliş emrine boyun eğerek dağlardan ve çöllerden mahşer'e doğru yönelirler.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]