* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Modası geçmeyen tek şey - KEFEN  (Okunma sayısı 1285 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Modası geçmeyen tek şey - KEFEN
« : Kasım 12, 2014, 11:37:04 ÖS »
MODASI GEÇMEYEN TEK ŞEY KEFEN
 
Son zamanlarda mutlaka seyredilmesi gereken 101 film ya da görülmesi gereken 50 mekân gibi şeylerin popüler olduğunu görüyoruz. Acaba ölmeden evvel muhakkak yapılması gereken bazı şeyler de var mı? Son nefesimizi verdiğimizde yapmadığımız için pişmanlık duyacağımız şeyler arasında mesela “portakallı ördek yiyememiş olmak” ya da “filanca şarkıcının konserine gidememiş olmak” gibi şeyler yer alabilir mi?

İnsan bazen öylesine gaflet halinde oluyor ki “dünyaya bir defa geliyoruz, olabildiği kadar tadını çıkarmak lazım!” türünden akıl almaz sözler sarf edebiliyor. Evet, dünyaya sadece bir defa geliyoruz ve ikinci bir şansımız olmayacak! O halde bu hakkımızı doğru bir şekilde kullanmak gerekmez mi? En basit dünyevî menfaatler söz konusu olduğunda bile böylesine basiretsiz bir akıl yürütme yapmazken, ebedi hayatımızı bu kadar ucuza gözden çıkarmak nasıl bir zihnin ürünü olabilir? Muz kabuğunu görünce “eyvah, yine düşeceğim!” diyen adam gibi göz göre göre ateşe atlamanın makul bir izahı olabilir mi?
 
“Nihayet onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim! Beni dünyaya geri gönder ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım” der. Hayır! Bu, sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir.” (Müminun 99)
 
Zaaflarımız sebebiyle gölgeye benzeyen dünya nimetlerinin cazibesine kapılıp peşine düşüyoruz. Kuş havadayken gölgesi yerde kuş gibi uçar görünür. Ahmak bir avcı havadaki hakiki kuş yerine yerdeki gölgenin peşinden takati tükenene kadar koşmuş ve ok torbasındaki okları gölgeye atarak vurmaya çalışmış, fakat bütün çabaları boşa çıkmış. İşte bizler de gölgeyi yakalama sevdasıyla durmadan koşup ömrünü tüketen avcının dramatik halini yaşıyoruz. Kalıcı olarak sahip olamayacağımız şeylerin ve hayallerin peşinde nefes tüketiyoruz. Atılan okların ömrümüzden harcadığımız yıllar olduğunu düşünürsek, oklar bittiğinde elimizde hiçbir şey kalmayacak ve ava çıktığımızı zannederken ölüm bizi avlamış olacak. Bizler her ne kadar ölümü unutsak ve göz ardı ederek yaşasak da ölüm bizi unutmaz ve vakti gelince emanet geri alınır.
 
“De ki: “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra gaybı da, görünen âlemi de bilen Allâh ’a döndürüleceksiniz ve O, size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.” (Cuma 8)
 
Beklentilerimiz ve hayallerimiz dünya hayatına yönelik olduğundan yatırımlarımız da tabii olarak dünyamızı mamur etmeye müteveccih oluyor. Ahireti ise epeyce uzak gördüğümüzden uzun vadeli yatırımlara girmek istemiyoruz. Böyle olunca da perişan ve virane halde olan ahiret hayatından bahsedilmesinden ve ölümün gündeme gelmesinden pek hazzetmiyoruz. Dünya menfaatlerini esas alan çabalarımızda başarılı olup olmayacağımız şüphelidir; maksadımıza ulaşsak bile ömrümüz mahdut olduğundan elde ettiklerimizden ayrılacağımız kesindir. Diğer taraftan, Cenab-ı Hakk’ın vaadinden şüphe duyulamayacağını, nimetlerinin dünyadakilerle kıyas edilemeyeceğini ve bunların ebedi olduğunu bilmemize rağmen yine de tüm gayretimizi ve sermayemizi dünya için harcıyoruz. Çok çelişkili bir durum olmasına rağmen bu tutarsız halimizi bir şekilde rasyonalize ederek kendimizi kandırmayı başarıyoruz!
Bir gemide yolculuk ettiğimizi varsayalım. Kaptan aşırı yük sebebiyle geminin batmak üzere olduğunu ve elde ne varsa hepsinin acilen denize atılması gerektiğini anons etmiş olsun. Meselenin ciddiyetini kavrayan herkes hayatının kurtulması adına eline geçeni denize atar herhalde. Bizim dünya hayatındaki durumumuz da pek bu manzaradan farklı değildir. Ölüme yakın olmak için batan bir gemide bulunma zorunluluğu yok; hayatımızı (ahiretimizi) kurtarmak için fazla yükleri boşaltmak gerekiyor ve zaten bu kadar yük sırtımızda kabre sığamayacağımız da çok açıktır.
 
“Mal, mülk ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; ölümsüz olan iyi işler ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır.”  (Kehf 46)
 
Hepimiz sıradan günlük işlerimizi tanzim ederken bile bir önem ve aciliyet sıralaması yaparız;  hal böyle iken, ebedi hayatımızı ilgilendiren ve daha önemlisi söz konusu olamayacak mevzularda ehemmiyet sıralamasına riayet edilmemesi büyük bir çelişki değil midir? Ateşe düşme riski son derece yüksek olan aklı başında bir insan ıslık çalıp dalga geçerek ve umursamadan dolaşabilir mi? Zihnimizin nelerle meşgul olduğuna, vaktimizin çoğunu hangi şeylerle geçirdiğimize ve hangi konular hakkında endişe duyduğumuza dikkat etmeliyiz. Spor programları, derbi maçları, tv dizileri, siyasi tartışmalar, altın ve döviz fiyatları, internet bağlantılı dedikodular, moda vs gibi mevzular gündemimizi ne kadar meşgul ediyor?
Tuttuğumuz takımın son birkaç maçta yenilmesi mi yoksa öldükten sonraki vaziyetimiz mi bizi daha ziyade endişelendiriyor? “Ne olacak bu memleketin hali?” diye şikâyetimizi ya da kaygımızı ifade ediyoruz bazen, fakat “bu gidişle Allâh ’ın karşısına çıkarsam yanarım! Ne olacak benim halim?” diye pek sormuyoruz. Öldüğümüz zaman bazı endişelerimiz tamamen anlamsız hale gelecek ve bazıları ise hayatî öneme sahip olacak. Cenab-ı Hak, bizlere bu kendimizi bilmezlik halinden kurtarabilmemiz için sürekli fırsat veriyor; her sabah uyanabiliyor olmamız aslında bize sunulan yeni bir şanstır.
 
“O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan (uyutan) ve gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir (uyandırandır). Sonra dönüşünüz yalnız O’nadır. Sonra O, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir.” (En’am 60)
 
İnsan sağlığı yerinde, karnı tok ve maddi refah içinde iken kendini pek güçlü ve müstağni görür. Hele bunlara ilave olarak hatırı sayılır bir mevki sahibi ise azametinden yanına bile yaklaşılmaz. Maddi imkânlarının genişlemesini kendi feyzinden bilmeye başlaması aslında ilahlığa ısınma hareketleri olarak görülebilir. Gerçekte ise insan çok zayıftır; bir mikrop, bir kıvılcım her şeyi mahvedebilir. İnsan ne soğuğa-sıcağa ne de açlığa, havasızlığa tahammül edebilir. Allâh ’ın bu dünyada nimetler vermesi ahiretteki güzelliklerin neler olabileceğini ve onların ne kadar mükemmel olduğunu bir derece anlamamız içindir. Bu nimetlerle oyalanıp, Allâh ’ı unutmak nankörlükten başka bir şey değildir.
 
“Doğrusu siz, çarçabuk geçeni (dünya hayatını ve nimetlerini) seviyor, ahireti bırakıyorsunuz.” (Kıyamet 20-21)
 
Gaflete girdiğimiz zamanlarda erken tatil rezervasyonlarını takip eder ya da uygun fiyata bir arsa alıp üzerine ev yapma vs. hayalleri kurarız, fakat sabah çıktığımız evimize akşam sağ-salim döneceğimiz bile meçhuldür. Ölüm, zengin-fakir ya da genç-yaşlı gibi kişi ayırımı yapmaz; gelmeden önce randevu almaz, şarkılardaki gibi bir ihtimal değildir, kesindir ve bir gece ansızın gelebilir. Maddi durumumuzun veya sosyal mevkiimizin ölüm karşısında bize sağlayacağı herhangi bir avantaj yoktur. Hepimiz aynı toprağın altına gömüleceğiz; oyun bitince şah da piyon da aynı kutuya konur. Ölümün bizi nerede beklediği belli değil; iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim!
 
“Allâh , eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allâh , bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”  (Furkan 11)
 
Bütün bunlardan bir ölüm paranoyası sonucuna varılmamalıdır. Mühim olan dünyada kalıcı olmadığımız şuurunu kaybetmemek ve hayatımızı ona göre düzenlemektir. Ölümü aklında tutan insan hiçbir zaman dünyevi bir menfaate kendi adına hırsla sarılmaz, kişisel davalara girişmez, kaybettiğine üzülmez ve kazandığına sevinmez. Bu bilince sahip olanlar neyi, kazanıp neyi kaybettikleri ile ilgili hesabı doğru yaparlar:
 
Allâh ’ı bulan, neyi kaybeder?
Ve O’nu kaybeden, neyi kazanır?
 
Kendimizi kandırma konusunda hesabımız bellidir: evimiz, arabamız ve biraz da kenarda paramız olduğunda artık kendimizi ahiret işlerine vermeyi planlarız. Bunlara sahip olduğumuzda ise hem en hedef büyütmeye başlarız ve süreç böyle devam eder. Hâlbuki maddi hayata tapınmak deniz suyu içmeye benzer, suya doymak bir yana susuzluk daha da artar.
 
“(Vay haline o kişinin) ki, serveti biriktirir ve zanneder ki malı onu daima yaşatacaktır.” (Hümeze 2)
 
Dünya, bizleri ahlâkı bozuk bir kadının cazibesini kullanarak ahmak erkekleri arkasından koşturması gibi bir ümitle kendine bağlar. Aklı başında olanlar ise, o kadının yüzündeki maskenin altında ne kadar büyük bir çirkinlik olduğunu bilirler ve yüz vermezler.
Bir gün Rasûl-ü Ekrem (as), Abdullah İbn Ömer’in (ra) omuzundan tutmuş ve ona “Dünyada bir garib gibi yaşa veya bir yolcu gibi ol! Daha ölüm gelip çatmadan kendini kabir ehlinden say!” buyurmuştur. Ömrü boyunca bu nasihate muvafık yaşayan İbn Ömer (ra) hazretleri de, her fırsatta Allâh  Rasûlü’nün ikazını hatırlatarak şöyle demiştir: “Akşama erdin mi, sabahı bekleme; sabah edince de akşama ulaşacağını umma. Sıhhatin yerindeyken hayırlı işler yapmakta acele et; hayatını ölüm ve sonrası için azık tedarik ederek değerlendir.”

Selçuk Kütük





 


* BENZER KONULAR

Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]