* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Ölümü Hatırda Tutmak  (Okunma sayısı 606 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2314
Ölümü Hatırda Tutmak
« : Ocak 05, 2017, 02:02:50 ÖS »
Ölümü Hatırda Tutmak

Yüce Rabbimiz’in Kuran'da, "Her nefis ölümü tadıcıdır; sonra Bize döndürüleceksiniz." (Ankebut Suresi, 57) ayetiyle de haber verdiği üzere, dünya üzerindeki her insan kendisi için takdir edilmiş bir günün, belirlenmiş bir saatinde muhakkak ölümle karşılaşacaktır. Ölümün kesinliğini idrak etmek, ölümü her an gerçekleşebilecek kadar yakın görmek ve ölümden sonraki sonsuz hayata hazırlık yapmak ise, teslimiyeti artırır. Çünkü kamil iman sahipleri Yüce Allah'ın emrettiği güzel ahlaka tam olarak ulaşamadan ve O'nun rızasını kazanamadan ölmeyi istemezler. Bu nedenle de büyük bir samimiyet ve gayretle her an ölecekmiş gibi Allah'ın bildirdiği din ahlakına sarılırlar. Bu doğrultuda müminler, Yüce Allah'a yakınlaşmak ve O'nun rızasını kazanmaya çalışmak konusunda hiç vakit kaybetmez ve bu konuda titizlik gösterirler. Kuşkusuz bu da kişinin imani olgunluğunun ve teslimiyetinin artmasına vesile olur.

Kadere İman

Bir insan, eğer Allah dilerse güzellikten zevk alır. Allah dilerse keşifler yapar, teknoloji icat eder. Eğer Allah isterse beste yapar, keman çalar, kitap yazar. İnsan, eğer Allah dilerse sevinir, üzülür, zevk alır, heyecanlanır, endişelenir, coşku duyar. Bir müzikten hoşlanması Allah'ın dilemesiyledir. Bir güzelliği takdir etmesi Allah'ın dilemesiyledir. Güzel manzaradan, güzel kıyafetten, güzel davranıştan, çiçekten, tavşandan, bir tablodan, pastadan hoşlanması Allah'ın dilemesiyledir. Eğer Allah dilemezse, bu hislerin ve bu yeteneklerin hiçbirine sahip olamaz.

Geçmiş ve geleceğin gerçekte Allah Katında yaratılmış ve yaşanmış olarak saklı ve hazır olaylar olmaları bize çok önemli bir gerçeği gösterir: Her insan kayıtsız şartsız kaderine teslim olmuştur. İnsan nasıl geçmişini değiştiremezse, geleceğini de değiştiremez. Çünkü geçmişi gibi geleceği de yaşanmıştır; geleceğindeki tüm olaylar, ne zaman, nerede, ne yemek yiyeceği, kiminle ne konuşacağı, ne kadar para kazanacağı, hangi hastalıklara yakalanacağı, nihayetinde ne zaman, nasıl, nerede öleceği hepsi bellidir ve bunları değiştiremez. Çünkü bunlar zaten Allah Katında, Allah'ın hafızasında yaşanmış olarak bulunmaktadır. Sadece bunların bilgisi henüz kendi hafızasında değildir.

Dolayısıyla başlarına gelen olaylara üzülen, sinirlenen, bağırıp çağıran insanlar, geleceği için kaygılananlar, hırslananlar aslında kendilerini boş yere üzmektedirler. Çünkü, nasıl olacağından kaygı ve korku duydukları gelecekleri, zaten yaşanmıştır. Ve ne yaparlarsa yapsınlar bunları değiştirme imkanları bulunmamaktadır.

Bazı insanlar, "nasıl olsa kaderimde ne varsa o olacak, o zaman benim hiçbir şey yapmama gerek yok" diyerek çarpık bir kader anlayışı geliştirirler. Her yaşadığımızın kaderimizde belli olduğu bir gerçektir. Biz daha o olayı yaşamadan önce o olay Allah Katında yaşanmıştır ve bilgisi de tüm detayları ile Allah Katındaki Levh-i Mahfuz isimli kitapta yazılıdır. Ancak, Allah her insana sanki olayları değiştirmeye, kendi karar ve seçimine göre hareket etmeye imkanı varmış gibi bir his verir. Ve hayatı boyunca bu hissi her yaptığı işte yaşar. Allah'a ve Allah'ın yarattığı kaderine teslim olmuş bir insan ile bu gerçeği kavrayamayan bir insan arasındaki fark şudur: Teslimiyetli olan insan, kendi yaptığı hissini yaşamasına rağmen, bunların tümünü Allah'ın dilemesi ile yaptığını bilir. Diğeri ise, her yaptığını kendi aklı ve gücü ile yaptığını zannederek yanılır.

“De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler."” (Tevbe Suresi, 51) ayetinde haber verildiği gibi Yüce Allah canlı cansız tüm varlıkları kaderleriyle birlikte yaratmıştır. Allah'ın belirlediği bu kader dışında hiçbir varlığın gerçekleşecek olan bir iyiliği ya da kötülüğü engellemeye ya da tersine çevirmeye gücü yetmez. Ayette bildirilen bu sırrı kavrayan bir mümin, her şeyin Allah'ın yarattığı kadere uygun işleyeceği hükmünün güvencesi altındadır. Hayatı boyunca karşılaşacağı her olay kaderindedir ve kaderini de Allah belirlemiştir. Bu nedenle Allah’ın belirlediği kadere iman eder. İmani olgunluğa erişerek sonsuz ihsan sahibi Rabbimiz tarafından şereflendirilmiş bu kişi, olumlu veya olumsuz gibi görünen olaylar karşısında Yüce Allah’tan razı olur, zorluklar karşısında bile O’na duyduğu sevgi ve güven sebebiyle teslimiyetle karşılar. Dünyaya ait hiçbir maddi değer kalbinde yer tutmadığından bunların kaybından veya elden çıkmasından üzüntü duymadan ve geleceği ile ilgili kaygıya düşmeden hayatını devam ettirir. Bu ruh hali ise onun Rabbimiz’e olan teslimiyetini artırırken, Yüce Allah'ın rızasını kazanabilmenin de en uygun yolu olur.

Ahirete Kesin Bir Bilgi ile İnanmak

Ahirete, sonsuz cennet ve cehennem hayatına kesin bilgiyle iman etmek ve bunu sürekli akılda tutmak Yüce Allah’a olan teslimiyeti artırır. İnsanın her an ahiret günü toplanma yerinde kendisi hakkında karar verilecek anı düşünmesi ve cennetin güzelliğini ve cehennemin korkunçluğunu ahireti görmüşçesine hissetmesi, onun Allah'a yakınlaşmasına, yalnızca O’ndan korkup sakınması gerektiğini kavramasına, Allah’ın sınırlarını korumasına, günahları için bağışlanma dilemesine vesile olur. Allah’a teslim olup, O’nun belirlediği kadere razı olmak dünyadaki tek amacı haline gelir. Ahirete kesin bilgiyle iman etmenin bir mümin özelliği olduğu Kuran’da şöyle haber verilmiştir:

“Ta, sin. Bunlar Kur'an'ın ve apaçık olan kitabın ayetleridir. Mü'minler için bir hidayet ve bir müjdedir. Ki onlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve onlar, ahirete kesin bilgiyle iman ederler.” (Neml Suresi, 1–3)

Müminlerin Gücü Teslimiyetlerinden Kaynaklanır

Kuran'da hayatları örnek gösterilerek övülen Resuller ve onlarla birlikte iman eden müminler son derece zorlu olaylarla, zahiren son derece "zorlu" durumlarla karşılaşmışlardır. Ancak bu üstün ahlaklı müminler, yaşadıkları tüm olaylara karşı son derece güvenli ve teslimiyetli davranmışlar, her olayı yaratanın Yüce Allah olduğunu, dolayısıyla her olayın arkasında bir hayır olduğunu bilerek hareket etmişlerdir. Yüce Allah'ın kendilerini yardımsız bırakmayacağından, kendilerine kaldıramayacakları bir zorluk yüklemeyeceğinden ve çektikleri sıkıntıların karşılığını da ahirette onlara vereceğinden emin olan müminler, “… De ki: "Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler."” (Zümer Suresi, 38) ayetinde haber verildiği üzere her ortam ve şartta Yüce Allah’a teslim olmuşlardır. Bu da onları Allah’ın izniyle tüm olaylar karşısında güçlü kılmıştır.

Ancak Allah'a teslim olmak, bazı kişilerce zannedildiği gibi kişinin kendisini olayların dışında tutması demek değildir.

Aksine, mümin din ahlakını ilgilendiren her türlü sorumluluğu üzerine alır. Kendi yaptığı fiilleri de gerçekte Allah'ın yaptırdığını, kendi varlığının kontrolünün de Allah'ın elinde olduğunu bilen bir mümin, Rabbimiz’i vekil edinerek her işi başarıyla sonlandırır. Unutulmamalıdır ki teslimiyetli bir mümin, Allah'ın kendisini yardımsız bırakmayacağından, ona kaldıramayacağı bir zorluk yüklemeyeceğinden ve yaşadıklarının karşılığını da ahirette ona vereceğinden emindir. Bu durumda ortaya Allah’tan başka hiçbir kimseden korkmayan dünyanın en güçlü insanı çıkar. Teslimiyetin getirdiği imani olgunluğu yaşayan müminlerin, Allah’ın izniyle sahip oldukları güç Kuran’da şöyle haber verilmiştir:

“Derler ki, "Andolsun, Medine'ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp-çıkaracaktır." Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resûlü’nün ve mü'minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.” (Münafikun Suresi, 8)

Teslimiyet Yüce Allah’ın kamil iman sahiplerine bahşettiği çok önemli bir sırdır. Bu sırrı kavrayan müminler dünyada karşılaştıkları zahiren zor ve sıkıntılı durumlarda bu görüntüyü yaratanın Allah olduğunu bilirler. Bu ise onların şevklerini ve imanlarını artırır.

Peygamber Efendimiz (sav) müminlerin teslimiyetli ahlaklarını bir hadis-i şeriflerinde şöyle vurgulamıştır:

"Mümin kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır. Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sadece mümine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı bir şey gelse şükreder, bu ise hayırdır; bir zarar gelse sabreder, bu da hayırdır."

-------------------------------------------------------------------------

(Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, s.208)

 


* BENZER KONULAR

Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]