Mahşerin Sorgusu
Kur’ân-ı Kerîm’in pek çok ayetinde kıyamet sahneleri çarpıcı bir üslupla anlatılır. İyilerin ve kötülerin akıbetleri gözler önüne serilir. Ahiret gününe, hesaba ve mizana inananlar, hem kendilerinin hem de inanmayanların sonlarını âdeta gözleriyle görürler. Bu durum karşısında inananlMahşerin Sorgusuar hayatlarına çeki düzen verir; Allah’a bağlılıkları, emirlerine uyup yasaklarından kaçınmaları, korku ve sevgileri artar. İnanmayanlar için de akıl ve idrak sahibi olanlar kendilerine gelir, kurtuluş ve ebedî saadet yolu olan imana ve İslâm’a yönelirler.
Gelmesi muhakkak olan o günde, kişinin kendisine en yakın ve en yararlı kimseler olan kardeşinden, anasından, babasından, eşinden ve çocuklarından bile kaçacağı belirtilerek, kıyametin dehşeti anlatılır. Zira o gün herkesin çok büyük ve çok mühim bir işi vardır. Başkalarını düşünmeye, onlara yardımcı olmaya imkânı olmadığı için herkesten kaçar. Çünkü onların her biri, kendilerine karşı vazifesini hakkıyla yapmadığı için onun yakasına sarılırlar.
Ebû Berze Nadle İbni Ubeyd el-Eslemî radiyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Hiçbir kul, kıyamet gününde, ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne gibi işler yaptığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından sorulmadıkça bulunduğu yerden kıpırdayamaz.” (Tirmizi)
İnsanlar, kıyamet gününde, dünyada yaptıkları her işten hesaba çekilirler. Burada sayılan beş şey, hesap esnasında sorulacak olanların en önemlileridir. Yoksa sadece bunlardan sorumlu tutulup başka şeylerden sorumlu olmayacakları düşünülemez. Fakat sayılanlar dışında kalan şeyler, bunların detayları, şubeleri kabul edilebilir. İnsanın hayatı kendisine Allah’ın bir emanetidir; bu emanete hıyanet etmemesi gerekir. Bir insan, hayatını Allah’ın emirleri ve yasakları doğrultusunda geçirirse, emanete hıyanet etmemiş olur.
İslami anlayışa göre ilim, insana doğruyu ve yanlışı gösterir. Bilen kimse, öncelikle bilgisini hareketlerine hâkim kılar ve ona göre davranışlar ortaya koyar. Böylece başkalarına örnek oluşunun yanında, insanları bilgilendirme sorumluluğunu da taşır. Herkes, kıyamet gününde, Allah huzurunda, bildiği kadarıyla vazifesini yapıp yapmadığından, ilmini hayatına uygulayıp uygulamadığından hesaba çekilecektir.
İslam dini, insanın mal kazanması ve zengin olmasına engel olmaz. Tam aksine, çalışıp çabalamayı, elinin emeğiyle geçinmeyi ve başkasına muhtaç duruma düşmemeyi tavsiye eder. Bütün bu konularda koyduğu tek prensip, malı ve mülkü helâl yollardan kazanmak, haram yollara sapmamak ve malın hakkını vermektir.
Fakat sadece meşru yollardan kazanmakla iş bitmemekte, kazancın nereye ve nasıl sarf edildiğinin de bilinci içinde olunması gerekmektedir. Bunlar yerine getirildiği takdirde, kişinin Allah huzurunda hesap verebilmek için üzerine düşen asgarî şatlara uyduğu söylenebilir; istenilen de bundan ibarettir.
İnsanoğlu, ahiret hayatını, dünyada yaşadığı zamanını Allah’a kulluk edip, hayırlı işler yapmak sureti ile kazanır. O bakımdan kişi, ölüm gelmeden önce hayatı bir ganimet bilmeli ve bu ganimeti yerli yerince harcamalıdır. İnsanoğlu ömür sermayesini hayırsız mirasyediler gibi hovardaca har vurup harman savurmamalıdır. Bilinmelidir ki zaman en kıymetli hazinedir ve hayat zamandan ibarettir.
Bir âlim bildikleri ile amel etmez ise, ilmi öldürmüş; kendisi amel eder de başkalarına öğretmez ise ilmi hapsetmiş; öğrenir, amel eder ve başkalarına öğretirse onu diriltmiş olur.
Mal kazanıp zengin olan bir Müslüman da şayet kazancını helâl yollardan kazandı, kazanırken ahiretini ihmal etmedi, malının zekâtını verdi, fakir-fukaraya tasadduk etti ve malının fazlasını hep hayır yollarında harcadı ise kazananlar zümresine ilhak olur.
İnsana verilen nimetlerin en kıymetlilerinden biri de sağlık ve sıhhattir. Çok kere bir nimeti kaybetmeden onun kıymetini bilemeyiz. Hasta olmadan önce sağlığın kıymetini bilemeyişimiz de bunun önemli örneklerinden biridir. Vücut ve ruh sağlığına sahip olmak, her şeyden önce gelir. Bunları korumak için bütün tedbirleri almak, en başta gelen görevlerimiz arasındadır. Zira kıyamet gününde, vücudumuzu koruyup korumadığımızdan da hesaba çekileceğiz.
Allah Teâlâ insanoğlunu en güzel bir surette yaratmıştır. “Biz insanı en güzel biçimde yarattık.” (Tin, 4) Gayet uyumlu ve kullanışlı bir beden, akıl ile de güçlendirilince, insan çok mükemmel bir varlık olmuştur. Bu bakımdan, aklın idaresindeki bu beden Rabb-i Zülcelalin yolunda hizmetkâr edilmeli ve O’na kullukta yıpratılmalıdır.
Akl-ı selim sahibi bir Müslüman, akıl, ruh, beden ve bunların aydınlanması ve yaratıcısını tanıması için verilen ilmi, bütün ömrü boyunca Allah Teâlâ’ya kulluk yolunda kullanmalı ve asla batıl yollarda telef etmemelidir. Aksi takdirde hesap çetin ve akıbet kötü olur.
Kıyamet gününde hesap haktır. İnsan bu dünyada yaptığı her şeyden hesaba çekilecektir. Hayat insan için bir nimet olup, bunun kıymetini bilmesi gerekir. İnsan faydalı ilimler öğrenmeli ve ilmiyle âmil olmalı, ibadet ve tâatlerinde samimi davranmalıdır. Mal ve mülk helâl yoldan kazanılmalı ve meşru şekilde harcanmalıdır. Haramlardan sakınmak suretiyle sağlık ve sıhhatimizi korumak görevimizdir.
Mahmut Aveder.