Ölüm Döşeğindeki Hastaya Telkin Vermek
Ölüm yaklaştığında yakınında bulunanlara bazı görevler düşer:
a- Ona şehadet kelimesini telkin ederler. Çünkü Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Ölülerinize la ilahe illallah (demey)i telkin ediniz. [Her kimin ölüm esnasında söylediği son sözü la ilahe illallah olursa bir gün gelir cennete girecektir. Bundan önce ona her ne isabet ederse etsin.]"
Yine Peygamber efendimiz şöyle buyururdu: "Her kim Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığını bilerek ölürse cennete girer." Bir başka hadiste de şöyle buyurulmaktadır: "Her kim Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ölürse, cennete girer." [1]
Ona dua etmelidirler. Huzurunda hayırdan başka bir şey söylememelidirler. Çünkü Um Seleme (r.anha) rivayet ettiği hadiste şöyle demektedir: Rasûlullah (s.a) buyurdu ki: "Hastanın ya da ölenin yanında bulunduğunuz vakit hayır söyleyiniz. Çünkü şüphesiz melekler sizin söylediklerinize amin derler."[2]
14- Telkin ölenin huzurunda şehadet kelimesini zikretmek ve bu kelimeyi ona işittirmek değildir. Aksine telkin ona bunu söylemesini -bazılarının zannettiklerinin aksine- istemektir. Buna delil Enes (r.a)'ın rivayet ettiği şu hadistir:
"Rasûlullah (s.a) ensardan hasta bir adamı ziyaret etti. Ona dayıcığım dedi. La ilahe illallah de. Adam ona ben dayımı, amcamı olurum dedi. Peygamber hayır dayı diye buyurdu. Adam: La ilahe ilallah demek benim için hayırlı bir şey midir? Peygamber (s.a): Evet diye buyurdu."[3]
Huseyn el-Cufi dedi ki: Ben ve Zaide, Ameş'in yanına öldüğü gün girdik. Ev adamlarla doluydu. Derken yaşlı bir adam girdi. Subhanallah dedi. Siz bu adamı bu halde görüyorsunuz da aranızdan kimse ona telkin yapmıyor. el-Ameş şehadet parmağı ile işaret edip, dudaklarını hareket ettirerek şöyle yaptı.[4]
15- Yanıbaşında Yasin suresini okumak ve onu kıbleye yönlendirmeye gelince, bu hususta sahih herhangi bir hadis yoktur. Hatta Said b. el-Müseyyeb kendisinin kıbleye döndürülmesini hoş görmemiş ve: "Ölen müslüman bir kimse değil midir" demiştir.
Zur'a b. Abdu'r-Rahman'dan rivayet edildiğine göre o Said b. el-Müseyyeb'in hastalığı sırasında yanında bulunmuş. Yanında Ebu Seleme b. Abdu'r-Rahman da vardı. Said bayıldı. Ebu Seleme yatağının Kabe'ye doğru döndürülmesini istedi. Said kendisine gelip: Benim yatağımı çevirdiniz diye sorunca, onlar evet dediler. Ebu Seleme'ye baktı, o: Bunun senin bilgin altında yapıldığı kanaatindeyim dedi. Ebu Seleme evet onlara ben emrettim dedi. Bu sefer Said yatağının eski haline döndürülmesini emretti.[5]
16- Müslüman bir kimsenin ölmek üzere olan bir kâfirin yanında -müslüman olur ümidiyle ona İslamı sunmak maksadı ile- bulunmasında bir sakınca yoktur. Çünkü Enes (r.a) rivayet ettiği hadiste şunları söylemektedir:
"Peygamber (s.a)'a hizmet eden yahudi bir hizmetçi vardı. Peygamber (s.a) gidip onu ziyaret etti. Başı ucunda oturdu ona müslüman ol dedi. Çocuk yanında bulunan babasına baktı. Babası ona: Ebu'l-Kasım'a itaat et dedi. Peygamber (s.a) yanından çıkarken şöyle diyordu: Onu cehennem ateşinden kurtaran Allah'a hamdolsun. [Ölünce Peygamber: Arkadaşınızın namazını kılınız] diye buyurdu." [6]
(Dizgici notu: Dipnot verildiği halde yeri belirtilmediği için -1- numaralı dipnotu parantezden sonra koyuyorum. Metinden bakılarak düzeltilmesi) [7]
-------------------------------------------------------------------------------------------------
[1] (Bu hadisleri Müslim Sahih'inde rivayet etmiş olup, birinci hadisteki (köşeli parantez içindeki fazlalık İbn Hibban 719-Mevarid)'de ve el-Bezzar'da yer almaktadır.)
[2] (Hadisi Müslim ve Beyhaki (III, 384) ve başkaları rivayet etmişlerdir.)
[3] (Hadisi İmam Ahmed (III, 152-154, 268) Müslim'in şartına göre sahih bir senedle rivayet etmiştir.)
[4] (Bunu Abdullah b. Ahmed babasının eseri "el-İle'l-ve Marifetu'r-Rical"de (II, 76, 462) sahih bir sened ile rivayet etmektedir.)
[5] (İbn Ebi Şeybe, el-Musannef (IV, 76)'de sahih bir sened ile Zür'a'dan diye rivayet etmiştir.)
[6] (Buhari, Hakim, Beyhaki, Ahmed (III, 175, 227, 260, 280'de rivayet etmiş olup (köşeli parantez içindeki) fazlalık onun rivayetlerinin birisinde.)
[7] Bunun Muaz b. Cebel'in rivayet ettiği bir hadiste bir tanığı bulunmaktadır. Senedi İrvau'l-Ğalil, 679'da açıkladığım üzere hasendir. İleride bu hadisin lafzı 25. meselede hüsn-i hatime'nin alametlerini sözkonusu ederken gelecektir.