Ölüm ve Ötesi
Ölümü ve ötesini merak etmeyenimiz yoktur. O, kimsenin tadıpta anlatmadığı ama seçkinlerin görüp te anlattığı bir şeydir. Biz o yolda ölmeden önce, öldükten sonra göreceklerimize Kuran ve Sünnet ışığında ölmeden nefsini öldürenlerin rehberliğinde bakacağız Hemen hemen ruhun bedenden ayrıldıktan sonra uğradığı her durağa uğrayacak ibret almaya, ibretle bakmaya çalışacağız, ahirete bir gidip gelseydim beni bekleyen her şeyi hem cennette, hem de cehennemde bir tadıp gelseydim nasıl olurdum nasıl yaşardım, haramlarla arama ne kadar mesafe koyardım, kökleşmiş günahlarımın kökünü kazımak için ne yapardım, karanlık geçen gecelerime, boş geçen saatlerime, kaçırdığım namazlarıma nasıl nedamet ederdim, daha çoğaltmamız mümkün olan bu nasıllara hayali yoculuğumuzla cevaplar arayacak. Kuran ve hadisdeki naslarla yola çıkacak, ölüm anına, ruhun bedenden ayrılışına bakacağız. Sonra ruhun peşini bırakmayacak, tekrar ceset elbisesini giyipte gideceği son noktaya kadar takip etmeye çalışacağız. Bu arada kabrin karanlığına Kuran sünnet ışığı yakacak aynı ışık altında münker-nekirin sorduklarına kulak verecek, sorguya çekilenle birlikte terleceğiz. Ama belki korku bizi inkara itecek, bu ölmüş çürümüş kemikleri kim diritecek diyeceğiz? Bu tünele gireceğiz. Yani ölüm, ruh, sur, kıyamet, kabir, sorgu, haşr (tekrar diriliş), berzah alemi, mahşer, mizan (terazi), hesap, sırat, şefaat, cennet ve hafizan Allah ebedi cehennem koridoruna gireceğiz. koridorun her karışını duygularımızla yaşarken, şeytanın ve nefsinde fısıltılarına kulak verecek, onlardan gelebilecek her türlü şüpheye, elimizde Kuran ve sünnet olduktan sonra bir değil binlerce gelsin bir şey ifade etmez diyecek akıl ve duygu bir yüklü hayili seyahatimize devam edeceğiz. Bu seyahatimizde belki bazen haddimizi aşacak büyüklerimizin hoşgörülerinden cesaret alıp, onlara arkadaş olmaya, onlar gibi duyup, hissetmeye, eğer olursa, kendimizden geçmeye, cesedin karanlık koridorlarında değil de, ruhun aydınlık zirvelerinde dolaşmaya, her zaman olduğu gibi ona tevekkül edip ulaşmaya çalışacağız..
İşte böyle bir seyahate doğru ilk adımlar
Bu ilk dersde seyahatimiz hakkında yola çıkmadan kısa bilgiler vereceğiz. Nerelere uğrayacak, hangi manzaraları göreceğiz onlar hakkında kısa bir bilgi veya uygun bir tabir olursa yol haritası....
"Her canlı ölümü tadacaktır..." (A. İmran 185) mecburi istikameti gereğince, hareketimiz ölüm istasyonundan başlayacaktır. İstasyona giderken başka levhalarda görüyoruz. "Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile!.." (Nisa 78) Evet kaçışı olmayan mecburi istikamet. Fakat ilginç birdurum var herkes trende aynı rahatlıkta gidemiyorlar. Hatta parası az olduğu için, daha doğru bir ifade ile verilen parayı iyi kullanmadığı için çok perişan olanlar var. Hiç ayrılmayacağım düşüncesiyle ruhu cesedine öyle bağlanmışlar varki. ipeğin çalılardan ayrılışı gibi ayrılıyor. ve ayrıldıktan sonra beş para etmez bez parçası muamelesi görüyor. Diğer yolcuların ruhlarına bakıyoruz. yer den ayrılmak isteyen lastik topun misali ne zaman yerçekiminden kurtulacağım dercesine zevkden yerinde duramıyor. Ölüm iman sayesinde hayattan daha lezzetli hale geliyor. O kadar lezzetli ki, çok zaman şehadet mertebesinde her zaman beklenir hale bile gelebiliyor.
"Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında:..." Azrail onun ruhunu kucağına aldığında, daha yolun başında öyle manzaralar görecek ki; "Rabbim! der, beni geri gönder;" (Mü'minun 99) Evet Ölüm istasyonudan haraket edince ikinci menzil kabir...
Kimi için çok korkunç olan, kimine görede herşeyden tatlı olan, mümine ayrı kafire ayrı olan yine kafire akrep, çıyan ve yılanlar la dolu bir kuyu olan, mümin içinde cennetin bekleme salonu gibi manzaralarla süslü bu kabir istanyonundan ayrılırken hesabın yani ön soruşturmanın nasıl zor ve kolay alındığınada tanık olacağız. Burada Hz Ömeri hatırlayacak ve ölümünden bir müddet sonra rüyasında Hz. Abbas'la yaptığı konuşmaya kulak vereceğiz. Rüyada Hz Abbas, Hz Ömer'e soruyor; " Ya Ömer nerede kaldın? Sana olan özlemimi seni rüya penceresinden görerek gidermek istiyordum, fakat o da ancak 6 ay sonra nasip oldu " uzun zaman göremedim dediğinde; Hz Ömer'in cevabı kabir ahvalinin okunmakla, düşünmekle hatta yaşanmakla değil, ancak geçilmekle anlaşılabileceğini vurgular mahiyette" 6 ayda hesabımı ancak verdim, kabir beni çok sıktı Ya Abbas "demisinde ancak anlamaya çalışıyoruz. Onu bile sıkan kabir beni ne yapar? Benim gibileri, canım gibi sevdiğim insanları, dostları ne yapar? Ey Ömerin geçeceği yerden Ömer olmadan geçecekler, başınıza bu sıkıntılar gelmeden, orada sıkılmadan burada kendiniz Ömer olmak için sıkın sıkın ki, sıkılmayasınız. Hem kabirde hem de Rabbin karşısında ......
Şu ayete iyi kulak ver
"Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!" (Hicr 99) Hemde öyle bir kulluk etki, sıkılmayacağın bir kulluk olsun. Eğer kabir bu güne göre bir yarınsa " herkes, yarına ne hazırladığına baksın. ..." (Haşr 18) diyen Kuran bizi bu günden yarıne düşünmeye teşvik ediyor. Gelmeyeceğini zannettiği yarın; yani ölüm ve arkası "ölüm gelip de: Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!demesinden önce,(iş işten geçtikten sonra anlamadan önce ) Herhangi birinize, size verdiğimiz rızıktan harcayın."(Münafikun 10) Kuran bu ayette rızık keimesini takyitsiz ( belli bir rızka işaret etmeyip her verileni içine alacak şekilde.) vererek verilen her şeyin onun yolunda verilebileceğine işaret ve teşvik ediyor.
Haşrin ibretli tablosu
Haşirden bir manzarada " Allah'ın onları, sanki günün ancak bir saati kadar kaldıklarını zanneder vaziyette yeniden diriltip toplayacağı gün...." (Yunus 45)Evet bitmeyen günlerin başlangıcı olan haşir sabahında uyandıkları vakit, bitmeyeceğini zannettikleri dün onlar bir saat gibi geliyor.
Müminlere nasıl yaşamışlarsa ona uygun bir muamele
Peki ya o cennete girecek insanlar nasıldır. Özellikleri nelerdir ve kimlerdir. " (Onlar,) meleklerin, "Size selam olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin" diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir. (Nahl 32)
Dünyada yaptığı kulluğun sonucunda, haşrin sabahında "Ey huzura kavuşmuş insan! (nidasıyla uyanan insan) Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir! (Fecr 27 - 30 ) Ne büyük bir sadet!
Bir de kafirlerin halini görsen
Kur'an Allah'a karşı yalan uyduranların sonunuda şu ayetler le tablolaştırıyor. "....O zalimler, ölümün (boğucu) dalgaları içinde, melekler de pençelerini uzatmış, onlara: "Haydi canlarınızı kurtarın!.. " (Enam 93) diyecekler ama bunu derken melekler değişik bir azap cinsi olan istihza (alaya alma) ile "Melekler yüzlerine ve arkalarına vurarak ve "Tadın yakıcı cehennem azabını" (diyerek) o kafirlerin canlarını alırken onları bir görseydin! " (Enfal 50) Ah bir görseydim, görseydim de sırtına vurulanlardan bir de ben olmasaydım.