* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Ölümden Sonra  (Okunma sayısı 456 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2153
Ölümden Sonra
« : Şubat 21, 2018, 09:06:00 ÖÖ »
Ölümden Sonra

Ölümden sonra ölünün bedeninin konulduğu toprak parçasına Kabir, ruhunun bekletildiği yere de Berzah denilmektedir. Ölümden kıyamete kadar yaşanacak bu hayata da Berzah veya Kabir Hayatı denilmektedir.[1] Bu hayat ya mutluluk ya da azap içinde geçecektir. Azap veya ödülden önce kısa bir hazırlık soruşturması yapılacaktır.

Peygamber Efendimiz, ömrünü ilâhî aşkla geçiren kimselerin kabirdeki sorgulama esnasında Yüce Allah'ın yardımına mazhar olacaklarını, imanlarını bu dünyada aşkla yaşayıp, huzurla haykırdıkları gibi orada da meleklerin: "Rabbin kim?" diye sorduklarında rahatlıkla cevaplayacaklarını belirterek şu ayeti okumuştur[2]

"Yüce Allah, sağlam sözle iman edenleri hem dünya hayatında, hem de ahirette sapasağlam tutar. Zalimleri ise Allah saptırır. Allah dilediğini yapar."[3]

İbni Ömer Resulullah'ın şöyle buyurduğunu naklediyor: "Sizden biri öldüğü zaman, kendisine sabah akşam cennet veya cehennemdeki yeri gösterilir. Cennet ehlinden ise, yeri cennet ehlinin; cehennem ehlinden ise yeri cehennem ehlinin yeridir. Kendisine: "Allah seni kıyamet günü diriltinceye kadar yerin işte burasıdır!" denilir."[4] Peygamberimiz kabir azabından sığınmak için şöyle dua etmemizi tavsiye etmektedir: "Kabir azabından Allah'a sığınırım!"[5]

Zeyd bin Sabit (r.a) Resulullah'ın şöyle buyurduğunu anlatıyor: "Bu ümmet kabirde fitneye maruz kalacak. Eğer birbirinizi defnedeceğinizden endişe etmeseydim şahsen işitmekte olduğum kabir azabını size de işittirmesi için Allah'a dua ederdim."[6]

Hz. Musa ile mücadele eden Firavun ve adamlarının kabir hayatında başına gelen azabı hatırlatan şu ayetlere bir göz atalım: "Nihayet Allah, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden (Hz. Musa'ya inanan saraydaki) bu adamı korudu. Firavun'un kavmini ise kötü azap kuşatıverdi. Onlar sabah akşam o ateşe sokulurlar. Kıyametin kopacağı gün de Firavun ailesini azabın en çetinine sokun (denilecek)!"[7]

Münafıkların başına kabirde gelecek azabı da Yüce Allah şöyle haber veriyor: "Çevrenizdeki bedevi Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, onları biz biliriz. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir."[8] Bu ayette münafıkların cehenneme gitmeden önce de azaba tabi tutulacakları bildirilmektedir.

Hz. Osman (r.a.) bir kabrin başında durduğunda sakalı ıslanıncaya kadar ağlardı. Kendisine: "Cenneti ve cehennemi hatırladığında ağlamıyorsun da neden kabri hatırladığında ağlıyorsun? diye sorulduğunda o şöyle cevap verdi: Resulullah'ın (s.a.v.) şöyle dediğini duydum:

"Kabir, ahiret duraklarının ilkidir. Kişi ondan kurtulabilirse ondan sonrakiler daha kolay olur. Ondan kurtulamazsa ondan sonrakiler bundan daha zor ve daha şiddetli olur."[9] Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: "Kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçe, yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur."[10]

Davud et-Tâi bir mezarlıktan geçerken, bir kadının: "Ah yavrum! Kurt ve böcekler senin hangi gül yanağından yemeye başladılar?" dediğini duyunca oracıkta düşüp bayıldı.[11] Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir gün gülüp eğlenen sahabeden bazı kimselere şöyle seslenmişti: "Lezzetlerin tadını kaçıran ölümü hatırlayın. Kabir her gün kişiye şöyle der: Ben gurbet yeriyim, yalnızlık yeriyim, topraktan olan bir yuvayım ve kurt böcek yurduyum."[12] Şair şöyle diyor:

Kısmetindir gezdiren yer yer seni

Gafil olma, akibet yer, yer seni!

Kişi cennetlik ise ne mutlu ona! O öyle mükemmel ve huzur verici ikramlara mazhar olacak ki, daha önce ölmediğine üzülecek, bu ikramlara kavuşmadığına yanacaktır. Münker ve Nekir'e doğru cevap verdiklerinde Yüce Allah, onlara ikram edilmesini meleklere emreder. Bunu Peygamber Efendimiz şöyle haber veriyor: "Kulum doğru söylemiştir. Ona Cennetten sergiler yayın, döşeyin. Cennet elbiseleri giydirin.
Cennetteki yerine bakan kapılar açın!" Bunun üzerine kendisine cennet esintileri ve kokuları gelmeye başlar. Kabri kendisine genişler ve ferahlar."[13]

Yüce Allah şehitlerin mazhar olduğu nimetleri ise şöyle bildiriyor:"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah'ın lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesiyle sevinmektedirler. Onlar, Allah'tan gelen nimet ve keremin; Allah'ın mü'minlerin ecrini (ödülünü) zayi etmeyeceği müjdesiyle sevinirler."[14] Lezzetlerin en üstünü, nimetlerin zirvesi Allah yolunda şehid olanlarındır. Onlar, gönül rızasıyla dünya sevgilerinden sıyrılıp Allah aşkı ve sevgisiyle savaşa ve Allah'ın rızasına koşuyorlar. Allah ile buluşmak için dünyayı satıp ahireti satın alıyorlar.[15]

Şehitlerden daha üstün makam ise sıddıklara, salihlere verilir. Zira şehitler canları bir sefer feda edip kurban ederlerken, onlar her gün, her gece can feda etmedeler. Onlar, nefislerini, arzularını her gün öldürmedeler. Onlar, bir ömür boyu can sunmada, her anını sevgili Rabb'iyle geçirmedeler. Onlar, suyun üstündeki köpüklere değil berrak suya gönül kaptırmışlardır. Geçici sevdalara değil, bir tek sevgiliye gönül sunmuşlardır. Şehide de, Sıddıka da selam olsun!

Kabir Azabı veya Mutluluğu Aklen Kabul Edilebilir mi?

Kişi öldüğü zaman ruhu ruhlar alemine çıkarılır. Ruhlar aleminde cennetliklerin ve cehennemliklerin ruhları ayrı ayrı yerlere aktarılır. Miraç gecesinde Peygamberimiz cennetliklerin ruhlarının Hz. Ademin sağında, cehennemliklerin de solunda bulunduğunu görmüştü. Ve iyiler de, kötüler de oradan yeryüzündeki bedenleriyle sürekli iletişim halinde olurlar. Kabir veya mezarla, ya da kişinin bedeninin en büyük parçasının bulunduğu yerle bu iletişim kesintisiz devam eder. Bu esnada yeryüzündeki bedene veya ruhlar alemindeki ruha tattırılan her nimet ve güzellikten ya da verilen her ceza veya işkenceden her ikisi de haberdar olur. Bunun bir örneğini gördüğümüz rüyalarla günlük hayatımızda sürekli yaşarız.

1. Kişi rüyasında bir yılanın kendisini soktuğunu gördüğünde bundan büyük bir acı duyar. Hatta bu esnada çığlık atar, alnından boncuk boncuk terler dökülür. Kıvranmaya başlar. Aslında yatağında yatmaktadır ve ortada yılan yoktur ve sokması da söz konusu değildir. Ama o, böyle bir durumda uyanıkken hissedebileceği bütün acıları hisseder. Biz onu uyandırdığımızda bu acı ve korkunun etkisinden kıvranmaya devam ettiğini ve ürperdiğini gözleriz. Rüyada ruhun gördüğü rüyası hem ruhunu, hem beynini ve hem de bütün bedenini ızdıraba boğmuştur.

2. Hayalimizde tattığımız haz ve acılar da bedenimizde ve ruhumuzda etki bırakır. Hayalinde bir aslan tarafından kovalandığını veya düşmanı tarafından sıkıştırıldığını düşünen bir kişi gerçekten kovalanmış veya sıkıştırılmış gibi panik ve korkuya kapılır. Böyle kişilerin bazen terlediklerini, korkudan titrediklerini izleyebilirsiniz. Ya da hayalinde güzel yemekler yiyen, haz ve lezzet aldığı şeyler yapan kimselerin de yüzlerinden neşe saçıldığını, mutluluktan uçar gibi sevinçli olduklarını müşahede edebilirsiniz. Halbuki bunlar tamamen hayal dünyasıyla ilgili olaylardır. Bunun fiziki izahı da söz konusu değildir. Beynin ve ruhun bu tür hayallerden ciddi bir şekilde etkilenmesi somut ve fiziki tesirlerden değildir. Hayalinde acı çekip kıvranan kimseyi biz anlamakta zorlanmaktayız, hatta ayıplamaktayız. Fakat onun yaşadıkları ise onun için gerçek kadar etkileyicidir. İçin için yanmakta ve kavrulmaktadır.

3. Bir örnek de iletişim teknolojisinden verelim. Bu gün kullanmakta olduğumuz cep telefonları uzaya yerleştirilen uydular aracılığıyla haberleşmeyi sağlamaktadır. Elimizdeki cep telefonumuzun "açmakapama" düğmesini açtığımızda hemen uyduyla iletişime geçer ve uydu bizim telefondan sürekli haberdar olmakta ve onunla iletişim halinde bulunmaktadır. Biz telefonumuzla şehir bile değiştirsek yine de uydu onu takip ediyor, mesaj ve sinyal gönderiyor, aranmamız halinde çağrıyı elimizdeki alete iletiyor. Yani telefon veya her hangi bir elektronik cihazla biz uydu tarafından sürekli takip edilebilmekteyiz. Oysa bu, biz insanların Allah'ın bize verdiği beyin sayesinde geliştirdiğimiz bir alet ve cihaz ile gerçekleşmektedir. Peki insan beynini, gezegenleri, milyonlarca yıldız ve galaksiyi, ayı ve bizim asla ısısından ve enerjisinden ötürü ulaşamayacağımız güneşi yaratabilen Allah, neden ölmüş kişinin ruhu ile yeryüzünde kalan bedeni arasında iletişimi kuramasın, birisine yapılan ikram ve iyiliği, ya da ceza ve işkenceyi diğerine iletemesin?

4. Ayrıca kabir hayatı, orada ödül ya da cezaya muhatap olmak gibi hususlar ruhu bilmekle anlaşılabilen olaylardır. Dünyada mahiyetini henüz çözemediğimiz pek çok olay ve olgu gibi ruh ve kabir hayatı da gayb aleminin sırlarıdır. Ayrıca bu, Allah'ın güç ve kudretiyle ilgili bir husustur. Allah'ı bilen bir kişi için bu gibi şeyler çok basit bir icraat olmaktan öte bir değer ifade etmezler.

-----------------------------------------------------------------

DİPNOTLAR:

1.Süleyman Toprak, Kabirdeki Hayat, s. 37/2.Müslim, Cennet, 73, c3. s. 2201 /3.İbrahim, 27, s.258 /4.Buharı, Cenaiz, 90, c. 2, s. 103; Müslim, Cennet, 65, c. 3, s. 2199, Ahmed, Müsned, c.2, s. 16/5.Ebu Davud esSicistanî, Kitabu'lBa's, s. 43, Daru'lKitabu'lArabi, Beyrut, 1988; Ahmed, Müsned, c. 3, s. 296/6.Müslim, Cennet, 6768, c. 3, s. 2199-2200/7.Mü'min, 4546, s. 471/8.Tevbe, 101, s. 202/9.Tirmizî, Zühd, 5, 2309, c.4, s. 553/10.Tirmizî, Kıyame, 26, c. 4, s. 640/11.Gazali, İhya, c.4, s. 445/12.Tirmizî, Kıyame, 26, c.4, s. 639 /13.Ahmed, Müsned, c.4, s. 287/14.Ali İmran, 169171, s. 71/15.Gazali, İhya, c.4, s. 453

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Aralık 21, 2024, 04:50:26 ÖS]