Sırat-ı Müstakim ve Uzaklaşma Sebepleri
Muhterem, saygıdeğer okuyucularımıza, derginin ilk çıkması hasebiyle bazı şeyleri açıklayarak ve özellikle SIRAT-I MÜSTÂKİM ve UZAKLAŞMA SEBEPLERİ üzerinde bazı tespitlere yer vermek, meseleyi detaya indirmek açısında uygun olacaktır.
Dalâl ve dalâlet; sapma ya da sapıklık mefhumu doğrudan ayrılma, yoldan ve haktan yitme, kaybolma, doğru yolu bulamama gibi sözlerle anlatılabilirse de en kestirme tanımı “ihtidanın zıddı” diye yapılabilir. (El-Müncid: 542)
Kasden veya unutarak, az veya çok her yoldan ayrılışa da dalâl denmektedir. Bu anlamda, herhangi bir hata işleyen kişiye sapık denebilir. Ama bu hiçbir zaman istilâhi anlamdaki, yani kâfir ya da mürted anlamındaki sapık demek değildir. Bu yüzdendir ki Kur'an-ı Kerimde dalâl mastarının muhtelif sığaları Peygamberler hakkında bile kullanılmıştır. (El-Müfredat: 298)
Bizim burada bahse konu ettiğimiz sapıklık; imansızlık, daha doğru bir deyimle, İslam imanının dışında kalmak anlamındaki sapıklıktır. Hemen belirtmek gerekir ki bu bahsettiğimiz manada sapık, birbirinden umumi mutlak farkıyla ayrılan kâfir ve mürtedi içine almaktadır. İslâm imanından uzak kalmakta birleşmelerinden ötürü bunlara sapık dense de aralarında «hüküm» açısından bazı farklar vardır. Binaenaleyh her mürted kâfirdir ama her kâfir, mürted değildir.
Biz neticeye itibar edecek ve sapığı, gerçek İslami hiç kabul etmemiş, gerekse kabulden sonra inkâra düşmüş olsun, «Sıratı Müstakimi terketmiş» anlamı içinde mütalaa edecek ve bu son ‘un sebeplerini araştıracağız.
Hidayet nasıl Allah’ın dilemesiyle oluyorsa, dallde Allah'a aittir.
Bilinmelidir ki, sebepsiz hiçbir şeyin cereyan etmediği dünyamızda, müminleri Allah'a giden yoldan uzaklaştırıcı, saptırıcı, yanıltıcı birtakım amiller söz konusudur. Hatta hidayet vesilelerinin mevcudiyeti bile zıtlarının varlığını kabul anlamını taşır.
Şimdi sapıklık sebeplerini yine Kur'an-ı Kerim'in işaretlerini esas alarak- kısaca açıklayalım:
I. SIRAT I MÜSTAKİMDEKİ DÜŞMAN (ŞEYTAN) :
İblis ‘in, Allah kullarına düşmanlığı şöyle nakledilmektedir:
«Beni azdırdığın için and olsun ki, senin doğru yolunun üzerinde olanlara karşı duracağım; sonra önlerinden, ardlarından, sağ ve sollarından onlara sokulacağım; çoğunu sana şükreder bulamayacaksın.» (El-Araf: 16-17)
Burada belki bazı okuyucularımızın aklına da. Peygamberin; çizdiği bir doğrunun etrafındaki "birtakım çizgileri gösterecek, «Bunlarda birtakım yollardır ki, her biri üzerinde, oraya çağıran bir şeytan vardır.» (İbn Mace : 1/6) buyurduğunu belgeleyen hadisle bu ayet arasında bir çelişki olduğu zehabı takılabilir. Ayette: «Şeytanın Sırat-ı Müstakim üzerine oturup kulları saptırmaya çalışacağı» belirtiliyor. Hadiste ise," her eğri yolda, o yola çağıran bir şeytanın bulunduğu bildiriliyor. Sırat-ı Müstakim üzerinde, ona çağıran bir şeytan olmadığına, diğer yollardakilerin kendi yanlış yollarına çağırdıklarına, Şeytanında Sırat-ı Müstakimden uzaklaştırmaya çalıştığına göre, ayet ve hadis birbirinin anlamını tanımlamakla aynı şeyi, ayrı iki yönüyle açıklamaktadır. Binaenaleyh çelişki söz konusu değildir.
“Şeytan, şüphesiz insanın apaçık düşmanıdır.” (İsra: 53) (Yasin: 60) (Yusuf: 5 )
“O (şeytan) apaçık bir düşman ve saptırıcıdır.” (El-Kasas: 15) (Şeytanın genel karakteri “sapıklık vesilesi” olmasıdır.)
“Ey Âdemoğulları, Şeytan, ana-babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak Cennetten kaçırdığı gibi, sizi de bir belâya sürüklemesin. Çünkü o ve kabilesi sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz şeytanları, inanmayanların dostları yaptık.” (el-Araf: 27)
Şeytanın düşmanlığı, sapıklığa çağırmasıyladır. Aslında o, mal ve can düşmanı da değildir. O, sadece iman düşmanıdır. Düşmanlığı kul küfre düşünce sona erer; hatta kâfir olan kişiden şeytan uzaklaşır.
«Şeytan misali... Çünkü O, insana «küfret» der. Kul küfredince ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin rabbinden korkarım, der.» (el-Haşr: 16)
Şeytanın Amacı:
Biraz yukarıda düşmanlığının bitim noktasını belirtirken gerçek amacını da açıklamış olduk. Kendine kananları cehennemlik olmaya çağırmalı... Daha açığı müebbet ceza alanı cehennemde kendisine arkadaş bulmak, yalnızlıktan kurtulmak, sapıklığına sebep bildiği insanlardan intikam almak, başkalarının sapıklığı ve azap çekmesiyle teselli bulmaktadır.
Bir hadis-i kutside de durum şöyle açıklanmaktadır: «Ben kullarımı tevhide mütemeyyil olarak yarattım. Ancak şeytanlar onları dinlerinden uzaklaştırmaktadırlar.» (İbn Kesir: V/358)
Şeytanın Yetkisi ve Etkisi:
Belli bir süreye kadar kendisine mühlet verilen Şeytan saptırma eylemlerinde bazı tahditlere tabi olmakla beraber belli bir yetki ve etkiye sahiptir.
«Allah:
—Benim taahhüt ettiğim dosdoğru yol şudur ki, kullarının üzerinde senin bir nüfusun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır.» (el-Hicr: 41-42)
Burada “Kullarım” ifadesini yarattığım kişiler anlamında değil, daha güzel bir anlamda «Has kullarım» gibi bir manada görüyoruz.
Şeytanda bir grubu etkileyemeyeceğini kabul etmektedir.
«Halis kıldığın kulların bir yana, onların hepsini saptıracağım...» (el-Hicr: 40)
Şeytanın insanları Kandırması İçin Sekiz Adet Taktiği Vardır:
1— İnsanlara yaptıklarını kötüde olsa güzel göstermek.
2— İnsanın kötülüğüne olan kuruntular kurdurmak.
3— Cinslerin kendilerini beğenmeyerek başkalarına özenmelerini.
4— Kötülük ve fuhşuyatı teşvik.
5— Münakaşa zemini hazırlamak.
6— Düşmanlık ve kin aşılamak, ihtilâf çıkarmak.
7— Fakirlik korkusu salmak.
8— Yalan söylemek ve yalan yere yemin etmeğe teşvik etmek.
Şeytanın Yardımcılarına Gelince...
1— Kâfirler.
2— Şehvetlerine uyan şehvetperestler.
3— Sapık önderler.
4— Nefs.
“Gerçekten nefs, daima kötülüğü emreder.” (Yusuf : 53)
Muammer Türabi