* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İnsanların Yeniden Dirilişi ve Mahşer  (Okunma sayısı 257 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2330
İnsanların Yeniden Dirilişi ve Mahşer
« : Ekim 15, 2020, 08:27:15 ÖÖ »
İnsanların  Yeniden  Dirilişi

Vel ba'su ba'del mevt yani öldükten sonra tekrar dirilme, hak dinlerin ortak inancıdır ve imanın temel ilkelerindendir.
      Ne yazık ki peygamberlere karşı en katı direniş buradan gelmiş ve her dönemin müşrikleri sürekli olarak, öldükten sonra tekrar dirilmeyi inkâr etmişlerdir.

      Mekke müşriklerinden Übeyy bin Halef de, eline aldığı çürümüş bir kemiği sevgili Peygamberimiz'e göstererek, "Bu çürümüş kemiği tekrar kim diriltebilir?" deyince,

      Yüce Allah şöyle buyurdu:

      "(Yâ Muhammed) De ki: O'nu ilk defa yaratan (Allah) diriltecektir." (Yâsin, 79)

      Çürüme Nedir?

      Çürüme, fiziksel ve kimyasal bir olaydır. Şöyle ki;

      Zararsız mikroplar denilen anaerobik mikropların etkisi ile bedensel yapımızın fiziksel ve kimyasal parçalara bölüne bölüne çeşitli moleküllere ayrılıp, aslına,

      Yani yaratıldığı toprak, su ve havaya dönüşmesidir.

      Burada önemli bir gerçeği hatırlatalım!...

      Her şey yüce Allah'ın bilgi ve denetimi altında olduğu gibi,

      İnsanın çürümesi de yüce Allah'ın bilgi ve denetimi altındadır. Kesinlikle başı boş ve düzensiz değildir.

      Yüce Allah buyuruyor:

      "Toprağın onlardan neyi eksilttiğini, Biz kesinlikle biliyoruz ve katımızda her şeyi muhafaza eden bir kitap (Levh-i Mahfûz) vardır." (Kâf, 4)

      İnsanın ana karnındaki yaratılış aşamaları yüce Allah'ın kesin bilgi ve denetimi altında olduğu gibi,

      Mezardaki insanların çürüme aşamaları da yüce Allah'ın kesin bilgi ve denetimi altında olduğundan...

      Yüce Allah dilediği bedenleri, dilediği zaman çürütüp, aslına (yaratıldığı maddelere) dönüştürürken,
      Dilediği bedenlerin bir kılını çürütmeden kıyamete kadar korur.

      Peygamberlerin, büyük velilerin ve Allah yolunda şehit olanların, toprak altında çürümedikleri insanların gözlemleri ile kanıtlanmıştır.

      Örneğin; 1948 yılında yol çalışmaları nedeni ile Ankara-Eskişehir demiryolunun kenarında bulunan büyük veli Yunus Emre'nin mezarının açılıp, kemiklerinin başka bir yere nakledilmesine yetkililer karar vermiş ve bu karar gereği,

      Ölümünden 700 yıl sonra açılan mezarda bir eli yüzünde, bir eli kalbinin üstünde olduğu halde, bir tek kılı çürümeden Yunus Emre'nin uyuyormuş gibi yattığı görülmüş ve orada bulunan binlerce kişi buna tanık olmuştu.

       İnsanın yeniden dirilişine gelince!...

      Yüce Allah buyuruyor:

      "Kâfirler öldükten sonra kesinlikle (yeniden) diriltilmeyeceklerini iddia ettiler. (Ya Muhammed) De ki; Evet, Rabbime and olsun ki, elbette diriltileceksiniz. Sonra yaptıklarınız size haber verilecek (cezasını çekeceksiniz), bu da Allah'a göre çok kolaydır." (Tegâbûn, 7)

      Evet, yüce Allah insanı yeniden diriltip sorguya çekecek ve hak ettiği cezasını verecek ama, biz insanın ilk yaratılışına bakalım.

      Çünkü yüce Allah şöyle buyuruyor:

      "Ey insanlar! Eğer öldükten sonra yeniden dirilme konusunda bir kuşkunuz varsa, size (yaratıcı kudretimizi) açıkça belirtelim diye,

       Sizi (önce) topraktan, sonra nutfeden (spermden), sonra bir kan pıhtısından, sonra yaratılışı (organları) belirli belirsiz bir çiğnem et parçasından yarattık ve dilediğimiz belirlenmiş süreye kadar rahimlerde durdurduktan sonra, bir bebek şeklinde (dünyaya) çıkarıyoruz." (Hac, 5)

      Yüce Allah insanın öncelikle topraktan, toprak maddelerinden yaratılmaya başlandığını ve sonra çeşitli yaratılış aşamalarından geçerek, bu dünyaya bir bebek (insan) şeklinde geldiğini vurguluyor.

      Kıyâmetten sonraki dirilişte, insanlar aynı kural doğrultusunda mı yaratılacak?

      Hayır! Hazret-i Îsâ'yı bir dişi üreme hücresinden (yumurtadan), Hazret-i Havvâ'yı Hazret-i Âdem'in kaburga kemiğinden (kemik hücrelerinden) yaratan yüce Allah,

      Hazret-i Âdem'i doğrudan toprak maddelerinden yarattığı gibi, kıyametten sonraki dirilişte de, bütün insanları doğrudan toprak maddelerinden yaratacak ve

      Ruh'la birleşen bedenler, kabirlerinden fırlatılınca derhal ayağa kalkıp, korku ve panik içinde etrafa bakınacaklar ve:
      "Eyvah bize! Uyuduğumuz yerden bizi kim kaldırdı?" diyecekler.

      Ve yüce Allah buyuruyor:

      "Sizin (dünyada) yaratılmanız ve öldükten sonra tekrar diriltilmeniz de, (Allah katında) ancak bir tek kişinin yaratılması gibidir. Allah, kesinlikle her şeyi işitir, her şeyi bilir."
(Lokman, 28)

      Milyarlarca, trilyonlarca bitkiyi aynı anda yaratan yüce Allah, kıyâmetten sonra milyarlarca, trilyonlarca insanı da aynı anda diriltecek ve Mahşer yerinde huzurunda toplayacaktır.

MAHŞER

Haşr kökeninden ism-i mekân olan Mahşer, sözlükte Toplanma Yeri demektir.

      Hazret-i İsrâfil'in tekrar Sûr'a üfürmesi ile yeniden dirilecek olan insanların ve diğer canlıların toplanacağı alana

Mahşer Yeri ve mahşer yerinde yüce Allah'ın yapacağı yargılamaya Mahkeme-i Kübrâ denir.

      Mahşer yeri, dünyanın en az günah işlenen ve en az kan dökülen bir bölgesinde olacak, ancak bugünkü fani, yani geçici dünyada değil de,

       Kıyâmette aslen (kimyasal açıdan) ve vasfen (fiziksel açıdan) kökten değişikliğe uğrayıp, hacmen çok büyüyecek ve bembeyaz gümüş gibi bir yapıya dönüşecek olan yeni dünyada olacak.
      Yüce Allah buyuruyor:

      "O gün dünya, başka bir dünyaya dönüştürülecek ve gökler de (başka düzene dönüşecek)." (İbrahim, 48)

      Yerlerin ve göklerin yeni düzenlenmesinde, dünya ile güneş birbirine çok yakın olacak ve güneş sürekli mahşer yerinin bulunduğu bölge üzerinde bulunacak.

      Mahşer günü zorlu bir gün olacak!

      Yüce Allah buyuruyor:

      "Sûr'a üfürüldüğü zaman, işte o gün çok zorlu bir gün olacak, (özellikle) kâfirlere hiç de kolay olmayacak." (Müddessir, 8-9-10)

      Hazret-i İsrâfil tekrar Sûr'a üfürdüğünde çok zorlu bir günün, yeni bir âlemin başlangıcı olacak ve:

      "O gün zâlim (günahkâr) ellerini ısırarak, ah! Keşke peygamberle birlikte bir yol izleseydim diyecek." (Furkân, 27)

      Kabirlerinden fırlayan günahkârlar, korkunç günün dehşetinden çıldırır gibi olacak ve pişmanlığından ellerini çıtır çıtır yiyecek.

      Ve yüce Allah buyuruyor:

      "O gün (bütün canlılar) direnişsiz davetçiye (Hazret-i İsrâfil'e) tâbi olacak ve Rahman için (azametinden) sesleri kısılacak da, ancak bir hışıltı duyacaksın." (Tâhâ, 108)

      Hazret-i İsrâfil tekrar Sûr'a üfürüp de, yüce Allah'ın emri ile bütün canlıları derhal mahşer yerine davet ettiğinde,

      Yerdeki, göklerdeki ve diğer gezegenlerdeki bütün canlılar Hazret-i İsrâfil'in daveti ile mahşer yerine giderken,

      Yüce Allah'ın azametinden, heybetinden ve o günün dehşetinden sesleri kısılacak ve yalnızca bir hışıltı duyulacak.

      İnsanların mahşer yerinde toplanması!

      Yüce Allah buyuruyor:

      "Sûr'a (tekrar) üfürüldü(ğünde) kabirlerinden fırlayanlar süratle Rab'lerine (mahşer yerine) doğru gidecekler." (Yâsin, 51)

      Hazret-i İsrâfil Sûr'a üfürdüğünde, yerler, gökler tekrar sarsılacak ve kabirlerinden fırlayan insanlar, korku ve panik içinde mahşer yerine doğru giderken:

      "Eyvah bize! (Vay başımıza gelenlere!) Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı?" diyecekler. (Melekler onlara diyecek ki): "İşte bu Rahman (olan Allah)ın vaad ettiği (gündür) ve resullerin sözü gerçekleşti." (Yâsin, 52)

      İnsanlar mahşer yerinde toplanınca,

      Yüce Allah şöyle buyuracak:

      "And olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi, (bakın!) huzuruma (yine yapayalnız, çırılçıplak ve) teker teker geldiniz. Size verdiklerimizi (malları, mülkleri de) arkanızda (dünyada) bıraktınız." (En'âm, 94)

      Yüce Allah mahşer yerinde, o korkunç günde insanlara, yani bizlere şöyle hitab edecek:

      "Ey insanlar! Sizi ilk defa yarattığım gibi, huzuruma yine yapayalnız, çırılçıplak ve teker teker geldiniz. Mallarınızı mülklerinizi de dünyada bıraktınız.

      Hani dünyaya doymayanlar, ihtirasla birbirine saldıranlar?

      Nerede evleriniz, villalarınız, konforlu lüks eşyalarınız?

      Nerede otolarınız, yatlarınız, özel uçaklarınız?

      Paralarınız, altınlarınız, giysileriniz, dünyada kaldı, kefenleriniz mezarda çürüdü ve şimdi huzuruma yapayalnız ve çırılçıplak geldiniz!.."

     Cehennem mahşer yerine getirilecek..

      Yüce Allah buyuruyor:

      "Ve o gün Cehennem getirildi(ğinde) insan (yaptıklarını) hatırlayacak ama, hatırlamanın ne yararı olacak." (Fecr, 23)

      Mahşer yerine öncelikle yeryüzünde yaşayan canlılar yani insanlar, hayvanlar, cinler ve şeytanlar gelecek ve o gün gerçekten çok zor ve çok korkunç bir gün olacak.

      Güneş tepeden cayır cayır yakarken, susuzluktan ağızları kuruyacak, dilleri sarkacak ve nefesleri kokacak.

      Aşırı izdihamdan insanlar bunalacak, ezilecek, birbirini yakacak ve bedenlerinden sıcak terler fışkıracak.

      Kahredici uzun bir bekleyişten sonra, korkunç patlamalarla, ateşini etrafa saça saça Cehennem geldiği an,

      Korku doruğa çıkacak, anne kızından, kardeş kardeşten ve eşler birbirinden kaçacak ve insan,

      Dünyada yaptığı günahlarını bir bir hatırlayıp çıldırasıya pişman olacak ama ne yararı olacak ki!...

      Melekler de mahşer yerine gelecek.

      Yüce Allah buyuruyor:

      "Rabbin(in emri) ve melekler saf saf geldiği zaman." (Fecr, 22)

      İnsanlar günahlarını hatırlayıp, pişmanlıktan ve çaresizlikten kıvrım kıvrım kıvranırken,

      Gökyüzünde bir patlama olacak ve ardından gök yarılıp, birinci kat gökteki melekler mahşer yerine gelecek.

      Mahşer yerindeki insan, hayvan, cin ve şeytanların toplam sayısından 10 kat daha fazla olan bu melekler, mahşer yerinde bulunanları kuşatıp saf tutacak.

      Sonra tekrar tekrar patlamalar olacak, her patlamada bir üst gökteki melekler gelip mahşerde saf tutacak ve meleklerin mahşer yerinde toplanmaları da tamamlanacak.

      Yüce Allah buyuruyor:

      "O gün Rûh (Hazret-i Cebrâil) ve melekler saf saf ayakta duracak, ancak Rahman (olan Allah)'ın izin verdikleri konuşacak ve onlar da doğru söyleyecek." (Nebe, 38)

      Mahşer yerinde kurtla kuzu, insanla cin ve şeytan ka-rışık şekilde bir arada bulunduğu halde, yüce Allah'ın heybetinden ve o günün dehşetinden sesler kısılacak, kalpler boğaza fırlayacak ve ancak yüce Allah'ın izin verdiği kişiler konuşacak, onlar da doğruyu söyleyecek.

      Amel defterlerinin dağıtılması!

      Yüce Allah buyuruyor:

      "İşte (o gün) kitabı (amel defteri) sağ eline verilen kişi diyecek ki; alın, okuyun kitabımı." (Hâkka, 19)

      Kahredici o korkunç bekleyişten sonra amel defterleri dağıtılacak ve mü'minlerin sağ eline verilecek.

      Sınıfını iyi derece ile geçen çocukların sevinçlerinden koşuşup, karnelerini yakınlarına gösterdikleri gibi,

      Amel defterini sağ eline alanlar da "Alın, bakın, okuyun benim kitabımı" diye yakınlarına gösterecek ve hayatının en mutlu anını yaşayacak.

      Amel defteri sol eline verilenlere gelince!...

      Yüce Allah buyuruyor:

      "Ama kitabı sol eline verilen de diyecek ki; Ah! Ne olurdu kitabım verilmese idi de, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim." (Hâkka, 25-26)

      Amel defteri sol eline verilen günahkârlar,

      Cehennem'e atılıp yanmanın dışında bir seçeneği kalmadığı zaman...

      "Ah! Keşke amel defterim verilmeseydi. Günahlarımın hesabını bilmeseydim ve ah! Ne olurdu bugünlere ermeseydim" diye, çok ah, vah edecek.

      Mahşerde mizanın konması!

      Yüce Allah buyuruyor:

      "Biz kıyâmet (mahşer) günü için adalet terazileri koyacağız ki, hiç kimseye zerrece zulüm (haksızlık) olunmayacak. (yaptıkları) Bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa, onu getiririz (teraziye koyarız)." (Enbiyâ, 47)

      Mahşer yerinde amel defterleri dağıtıldıktan sonra, sorgulama başlayacak ve sevapları, günahları tartacak (belirleyecek) bir mizan (manevî terazi) konacak.

      Şeklini ve niteliğini bilemediğimiz bu mizanın (manevî terazinin) sağ kefesine sevaplar, sol kefesine günahlar konacak ve bu manevî terazi ilâhî adaletin göstergesi olduğundan o derece hassas olacak ki...

      Bir hardal tanesi, bir çiçek tohumu ağırlığındaki sevap ve günahları çok hassas bir şekilde tarttığı gibi,

      Güneşten, yıldızlardan daha büyük ve daha ağır sevap ve günahları da aynı hassasiyetle tartacak, gerçekten ilâhî adaletin göstergesi olacak ve hiç kimseye zerre kadar zulüm (haksızlık) edilmeyecek.

     Mahşerde sorgulamanın başlaması!

      Sorgulanmak ve sevapları-günahları tartılmak üzere mizan başına davet edilenler,

      Sanki yeni bir kıyamet kopmuş gibi, aşırı korku ve panik içinde mizanın başına gelecekler.

      Sorgulamaları önce imandan, sonra beş vakit namazdan başlayacak. Namazla ilgili sorgulamaya ergenlik çağından başlanacak ve her günün beş vakit namazı teker teker sorgulanacak. Kıldığı namazların sevabı mizanın sağ kefesine ve kılmadığı namazların günahı da mizanın sol kefesine konacak.

      Vaktinde kılınan ve Allah katında kabul olunan namazların sevapları tahmin edemeyeceğimiz derecede çok büyük boyutlarda olduğu gibi, kılınmayan namazların günahı da aynı boyutlarda olduğundan...

      Beş vakit namazın, mizanın sevap-günah dengesi üzerinde çok büyük belirleyici etkinliği olacak ve beş vakit namazı kılmayanların işi, gerçekten çok ama çok zor olacak.

      Sevgili peygamberimiz de ancak beş vakit namazı kılanlara şefaat edebilecek. Çünkü ümmetini abdest azalarının nurundan tanıyacak.

      Beş vakit namazdan sonra, diğer ilâhî emirlerin ve ilâhî yasakların (haramların) her birinden teker teker en ince ayrıntılarına kadar sorgulanırken, azaları (organları) dile gelip konuşacak ve şahitlik yapacak.

      Sonra sıra kul hakkına gelecek. Kul hakkı gerçekten çok zor olacak. Çünkü mazlumlar haklarını ancak sevap olarak alacak.

      Eğer mazlumlar (hak sahipleri) çok olup da, haksızlık edenin (zalimin) sevapları yoksa ya da bunları karşılayabilecek kadar olmazsa, o zaman mazlumların günahından alınıp, haksızlık edene (zalime) yüklenecek.

      Dünyada insanlara baskı, zulüm, işkence yapanlar, döven, söven, aşağılayan, hakaret edenler, emanete hıyanet edenler, aldığını geri vermeyenler, borcunu ödemeyenler ve insanların malını çalan, çırpan, zorla gasp edenler,

      Yıllarca Cehennem'de yanacaklar, tabii ki orada çok pişman olacaklar.

      Ve yüce Allah buyuruyor:

      "O gün vezin (günah-sevap tartılması) haktır. Şu halde kimin mizan (sevap)ları ağır gelirse, işte onlar felâha (Cehennem'den kurtulup, Cennet'e) kavuşanlardır." (Âraf, 8)

      "Kimin de mizan (sevap)ları hafif (az) gelirse, işte onlar da âyetlerimize zulmetleri (isyan etmeleri) nedeni ile (Cehennem'de yanacaklarından) kendilerine yazık edenlerdir." (Âraf, 9)

      Hak sahipleri haklarını aldıktan sonra arta kalan sevapları mizanda ağır gelenler birbirlerini kutlayıp, coşku ve sabırsızlıkla Cennet'e girmeyi beklerken,

      Hak sahipleri haklarını aldıktan sonra, arta kalan sevapları mizanda hafif (az) gelenler de, kahredici bir pişmanlıkla ve göz yaşları ile Cehennem'e atılmayı bekleyecekler!...

      Hayvanlara gelince!

      Hayvanları yalnızca kısas için yani hem kendi aralarında birbirlerinden ve hem insanlardan haklarını almaları için diriltip, mahşer yerinde toplayan yüce Allah...

       Haksızlığa uğrayan hayvanlara, haklarını kolaylıkla alabilecekleri ölçüde bir güç ve iri cüsse verecek, sonra onlara hakkınızı alın diye izin verecek.

      Dünyada haksızlığa uğrayan hayvanlar, dişleri, tırnakları, pençeleri ve boynuzları ile hasımlarından haklarını alıp tatmin olunca,

      Yüce Allah hayvanlara, "Kûni turâbâ" (toprak olun) diye emir verecek ve onlar da bir anda toprak oluverecekler. Hayvanların bir anda toprak olup kurtulduğunu gören,

      "Kâfir, ah! Ne olurdu ben de toprak olsaydım diyecek." (Nebe, 40).

Ahmet  Tomar

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Aralık 21, 2024, 04:50:26 ÖS]