Oruç ve İnsan
İbadetlerin hikmet ve gayelerinin birisi ve en önemlisi "nefsi tezkiye, ruhu tasfiye" dir. Yani insanı terbiye etmek, bütün imkân ve kabiliyetlerini hayra, iyiye yöneltecek hale getirmektir.
Oruç, insanın Allah’a itaat ve teslimiyetle bağlandığı ve bu sayede azim ve iradesinin güçlendiği bir ibadettir. Oruç, Allah’ın ihsan ettiği nimet ve faziletleri tercih ederek bedenî arzuları yenmek ve nefsî baskılara tahammül etmek demektir. Orucun esas gayesi, insanlara nefsi ve bedeni arzularını yendirerek irade ve şahsiyetini güçlendirmek ve böylece ahirette takdir olunan nimetlere onları ulaştırmaktır.
Psikolojik açıdan tetkik edildiğinde görülecektir ki oruç, beden ve ruh dengesini sağlayan en kolay ve en pratik bir araç ve ibadettir.
Oruç Allah Teala’nın emri ile yapılan, O’na ibadet olmak üzere eda edilen bir vazife olduğu için, oruçlu bütün gün kendisini devamlı olarak ibadet halinde bilecek, oruç hali ona kesintisiz veya sık sık Allah’ı anma, hatırlama imkânı verecektir. Allah’ı anmak kulun yaptığı en büyük ibadettir; aslında bütün ibadetlerin bir hedefi de "huzur" haline alışmak, kalbin bir an Allah’tan gafil olmamasını sağlamaktır.
Oruç bir esaretten kurtulma temrini, insanı hükmü altında tutan alışkanlıklar ve âdî ihtiyaçlara karşı bir başkaldırma provasıdır. Alışkanlıkların yemek içmek gibi faydalısı, kumar, içki gibi zararlı-lan vardır. Her iki çeşidiyle alışkanlıkların mahkumu olmak, gerektiğinde onlara karşı duramamak eksikliktir, irade za’fına delalet eder, tavizlere sebep olur.
Sabahtan akşama kadar iradesiyle aç ve susuz duran, şehvetini dizginleyen insan, en hayati alışkanlık ve ihtiyaçlarının da esaretinden kurtulmuş demektir; gerektiğinde bunlardan fedakarlık edebilecektir.
Orucun, heyecan ve korkulara sinir ve şuur bozukluklarına karşı büyük ve müsbet etkileri olmakta, özellikle sert ve ağır ruhi bunalımlara karşı sinirlerin dayanma gücünü artma etkisi, bulunmaktadır. Böylece oruç, bir yandan insanı ruhen ve fikren rahatlatırken, diğer yandan da gurur ve kibir diktatörlüğünü yıkarak zararsız hale getirir ve insanın ruhi ve manevi hayatını dengeler.
İslâm, sosyal adaletçi bir dindir; bütün canlılara karşı merhametli olmayan, mü’min kardeşinin acısını kendi benliğinde duymayan bir insan en azından kamil bir mü’min ve müslüman değildir, hamdır, eksikleri vardır. İbadetlerle kemâle ermesi gerekir. Oruç, açlık, susuzluk gibi durumları yaşatan, bu ihtiyaçları herkese tatma ve duyma imkanı veren bir ibadettir. Bunun arkasından anlayış, alâka ve yardım gelecektir.(l) Zengin fakire karşı daha anlayışlı ve daha yumuşak davranacaktır.
Böylece oruç zengin ile fakir arasında hissi bir yakınlık kurarak, fakirin zengine karşı olan düşmanlığını önler.
Oruç, insan sağlığını koruyan en mükemmel bir koruyucu hekimlik görevi yapmaktadır. Bütün insanlar, gün boyunca zihni ve fiziki güçlerini harcıyarak yorulurlar, fakat uyku onlara ertesi gün için, yepyeni bir güç kazandırır. Bunun gibi makinalar ve çeşitli âletler de dinlenmeye muhtaçtırlar. İrademiz dışında ve durmadan yirmi dört saat çalışan midemizi ve hazım cihazlarımızı da dinlendirmek elbette ki gerekli ve hatta her gün oldukça uzun sayılacak bir müddetle ve dolayısıyle insan vücuduna pek çok tıbbi faydalar kazandırmaktadır. Bugün dünyada bütün doktorlar, reçete yazmakla beraber, hasta nasıl yiyecek, ne yiyecek ve ne kadar yiyecek vs. gibi konularda da izahat vermektedirler. Böylece yiyeceklerin hastalıklarla yakından ilişkisi bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadırlar. "Mide hastalığın evidir" düsturu, yenilecek yemeklerin ne kadar önemli olduğunu gösterirken, Hz. Peygamberin, "Oruç tutunuz, sıhhat bulursunuz"(2) sözü de orucun koruyucu hekimlik açısından önemini göstermektedir.
Oruç, Allah’ın müslümanlara farz kıldığı bir ibadettir. Müslüman bu ibadeti, faydalan için değil, Allah’ın rızasını kazanmak ve rızasına ermek için yerine getirecektir. Her ibadette olduğu gibi oruçta da ihlâs esastır. Bu nedenle bir müslüman orucunu Allah’ın emri olduğu için tutacak ve asla niyetine riya karıştırmayacaktır. Ancak, Allah’ın farz kıldığı her ibadette olduğu gibi oruçta da büyük hikmetler ve faydalar bulunmakta ve bir müslüman şartlarına riayet ederek tuttuğu oruçtan maddi ve manevi pek çok faydalar görmektedir.
Bir müslüman hem maddi hem de manevi yönden oruçtan istifade edebilmesi için, sadece midesine ve nefsine oruç tutturması kâfi gelmemekte, bunlarla birlikte dilini yalandan, gözünü haramdan korumak suretiyle diğer duyu organlarına da oruç tutturması gerekmektedir. (3)
Bu konuda Sevgili Peygamberimizin şu sözü hiçbir zaman unutulmamalıdır: "Kim yalanı ve yalan ile iş yapmayı terketmezse, Allah’ın onun yemeyi, içmeyi terketmesine ihtiyacı yok tur."(4)
---------------------------------------------------------------------------
DİPNOTLAR
(1)Prof. Dr. Hayrettin KARAMAN, Islâmın Işığında Günün Meseleleri, İstanbul, 1988, c.l, sh 108. /
(2)Buhari; Savm-2
(3)Diyanet Dergisi, Cilt: 26, Sayı : 2 Sh. 47
(4)Buhari; Savm-8