Orucun Ferdî Ailevî ve İçtimai Bazı Faydaları
Salgın hastalıkların yaşandığı bir zamanda maddî durumu iyi olanların mağdur durumdakilere yardımda bulunmaları daha bir değer kazanmaktadır...
Allahü teâlâ, diğer ibâdetlerde olduğu gibi, oruç tutulması emrini de sebepsiz yere vermemiştir. Oruç, insanlara hem maddî, hem de manevî pekçok faydalar sağlar.
Bilindiği üzere, ibâdetlerin faydaları sadece fertlerle ve âilelerle sınırlı değildir. Bazı ibâdetler, cemiyetin nizâm ve intizâmını önemli ölçüde etkiler. Mesela cemâatle kılınan namazların ictimâî münâsebetler/sosyal ilişkiler açısından ne kadar önemli olduğunu inkâr mümkün değildir.
Oruçta da bu özellik çok bâriz/belirgin bir şekilde müşâhede edilir. Orucun fert bakımından pek çok faydaları yanında, toplumun huzûruna sağladığı çok önemli faydaları da vardır. Oruç, insanın şefkat ve merhamet duygularını geliştirerek, bunun topluma sevgi ve yardım şeklinde yansımasını sağlar.
Oruç tutan kimse, açlığın ne demek olduğunu bizzat tatmış olduğundan, yokluk içinde kıvranan fakîrlerin, kimsesizlerin çektikleri sıkıntıları, içinde duyarak kendisinde şefkat ve acıma duyguları gelişir. Bunun sonucu olarak da fakîrlere yardım elini uzatarak, onların sıkıntılarını giderir, toplumun huzur ve mutluluğuna katkıda bulunur.
Bütün bir sene, çeşitli yemekleri eritmek için, yorulan insan midesi ve bağırsakları, hatta karaciğeri ve kalbi senede bir ay dinlenerek sağlıklarını korumuş olur. Bu, orucun maddî faydalarından biridir.
Orucun manevî faydalarından bazılarını da burada kısaca zikredebiliriz:
İbâdetlerin, bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz birçok hikmetleri vardır. Tespit edilen hikmetlerini bilmekte fayda vardır. Çünkü hayranlık duyup o ibâdeti seve seve yapmaya, yakîne sebep olur. İslâmiyeti bilmeyenlere, hikmetini, faydasını anlatmak ise, dîni sevdirmeye vesîle olur.
Oruç tutan bir insan, bizzat hissederek fakîr insanlara yardım etme ihtiyâcını duyar. Birbirlerine yardım eden insan toplulukları arasında ise çekişmeler olmaz...
Orucun, dünyadaki faydalarından biri de, insanlara açlığın ve susuzluğun ne demek olduğunu öğretmektir.
Tok, hiçbir zaman açın hâlinden anlamaz ve ona merhamet etmez. Oruç, bundan başka, nefse hâkim olmayı da sağlar.
Bundan başka, Allahü teâlânın emrini yerine getirmek için gündüzleri bir ay oruç tutan bir Müslümân, Allahü teâlânın emirlerini yapmak itiyâdını, alışkanlığını da kazanır.
Mukaddes dînimiz İslâmiyette, bütün Müslümânlar, tek bir vücut gibi kabul edilmiş, Müslümânların birbirlerinin dertleri ile ilgilenmeleri istenmiştir.
Hele böyle salgın hastalıkların yaşandığı bir zamanda maddî durumu iyi olanların mağdur duruma düşen kardeşlerimize yardımda bulunmaları, onların dertlerine, sıkıntılarına ortak olmaları daha bir değer kazanmaktadır.
Prof. Dr. Ramazan Ayvallı