Orucun Manası
Oruç, İslam’ın beş temel esasından biridir. Farsça “ruze” kelimesinden dilimize geçmiştir. Önceleri “Oruze” olarak kullanılmış, daha sonraları “Oruç” olarak telaffuz edilmiştir. Arapça karşılığı “Savm” ve çoğulu “Siyam” dır. Savm; yiyip içmemek ve her şeyden el etek çekmek anlamındadır. Terim olarak oruç; sırf Yüce Allah’ın rızasını kazanmak ve ibadet niyetiyle tan yerinin ağarmasından güneşin batmasına kadar yeme, içme ve cinsel münasebetten uzak kalmaktır.
Hilal’in görülmesi; Ramazan orucunun başlangıcıyla ilgili gündeme getirilen tartışmalara iltifat etmeksizin her Müslüman, bulunduğu ülke takvimine göre orucunu tutmalıdır. Zira bölgeler arasındaki zaman farkından kaynaklanan bu durum, aynı zamanda İslam coğrafyasında Ramazan başlangıcı ve bayram konusundaki farklılıkların ortaya çıkmasının da temel sebebidir.
ORUCUN FARZ OLUŞU
İslam’dan önce de bilinen oruç, her Müslüman için zorunlu bir ibadet niteliğinde olanı hicretin 2.yılında(624) farz kılınan ramazan orucudur.
“Ey insanlar; oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye, size de farz kılındı” (Bakara,2/183).
Hz. Peygamber(s.a.v.): “ Oruç, insanı koruyan bir kalkandır,” diye buyurmuştur.(Buhari, Savm; Müslim, Siyam)
Bilindiği gibi Ramazan kameri aylardandır. Ayın hareketlerine göre belirlenir. Bu yüzden Ramazan, her yıl bir önceki yıla göre on veya on bir gün önce gelir. Aynı zamanda dönüşümlü olarak yaz- kış, her mevsime denk gelebildiğinden dolayı bir Müslüman, soğuk- sıcak, bütün mevsimlerde oruç tutma fırsatı elde etmektedir.
ORUÇ KİMLERE FARZDIR?
Bir insana orucun farz olması için; Müslüman olması, akıllı olması ve ergenlik çağına ermiş olması yeterlidir. Hasta ve yolcular, isterlerse oruçlarını erteleyebilirler. Ramazan ayında tutamadıkları oruçlarını daha sonra kaza edebilirler. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Sayılı günlerde… Sizden kim hasta veya yolculukta olursa o günler sayısınca diğer günlerde oruç tutsun. Onu tutabilenlere, bir yoksulu doyuracak fidye de gerekir. Kim bir hayrı içten gelerek yaparsa onun için daha hayırlı olur. Oruç tutmanızın sizin için daha iyi olduğunu bir bilseydiniz…” (Bakara,2/184)
ORUÇ DAVRANIŞLARIMIZI ETKİLER Mİ?
Yüce Allah’a karşı sorumluluk bilincimizin geliştirilmesi için emredilmiş olan orucun, ahlaki ve sosyal kazanımlarını anlamak için sevgili Peygamberimizin öğütlerine bakmak yeterli. İşte onlardan bazıları:
“Yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmayan bir kimsenin, yemeği ve içmeyi bırakmasına, aç kalmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur” (Buhari, Savm).
“Oruç tutan öyle insanlar vardır ki; karları sadece açlık ve susuzluk çekmektir.” (İbn Mace, Siyam)
“Oruç bir kalkandır. Oruçlu, kötü söz söylemesin. Kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyene, ’ben oruçluyum’ desin ve onunla dalaşmasın” (Buhari, Savm; Müslim, Siyam).
“Kim inanarak ve sevabını yalnız Allah’tan bekleyerek Ramazan Orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır” (Buhari, Savm).
SAHURA KALKMAK GEREKLİ MİDİR?
İMSAK VAKTİ
Oruca, tan yerinin ağarmasından itibaren başlanır. Doğuda, gökle yerin birleştiği ufuk çizgisi boyunca başlayan sabah aydınlığı, tan yerinin ağardığını göstermektedir. Kur’an’da imsak vakti şöyle anlatılmaktadır:
“Şafağın kara çizgisi ak çizgisinden, sizce tam seçilinceye kadar yiyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın” (Bakara 2/187).
Sevgili Peygamberimiz, mümkün oldukça sahura kalkmamızı ve sahur bereketinden istifade etmemizi tavsiye etmiştir: “Sahur yemeği yiyin. Zira sahurda bereket vardır” (Tirmizi, Sünen).
Sahuru son vakte kadar geciktirmek, iftarı ise geciktirmeden yapmak yine peygamberimizin tavsiyeleri arasında yer alır: “Müslümanlar, vakti girince iftar etmeye acele davrandıkları sürece hayırla beraberdirler” (Buhari, Savm; Müslim,Siyam).
ORUCU BOZAN VE BOZMAYAN ŞEYLER
Her türlü yeme ve içmenin yanı sıra, tütün gibi keyif verici maddelerin içilmesi, ağızdan alınan ilaçlar ve burun damlası orucu bozar. Göz ve kulak damlası ise orucu bozmaz. Uykuda iken gusül abdesti gerektirecek bir durumla karşılaşmak, kusmak, kan vermek, su yutmamak kaydıyla banyo yapmak da orucu bozmayanlar arasında sayılmıştır. Öte yandan oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek de orucu bozmaz. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim oruçlu olduğunu unutur, yer ve içerse orucunu tamamlasın. Çünkü onu Allah, yedirip içirmiştir” (Buhari, Savm; Müslim, Siyam). Sevgili Peygamberimizin bu sözü, aynı zamanda Yüce Allah’ın: “Allah hiç kimseyi gücünün yetmediği şeylerden sorumlu tutmaz” (Bakara 2/286) ayetinin açıklaması niteliğindedir.
RAMAZANDA DİNLENMEK
Ramazan ayını, işten-güçten el çekmek suretiyle dinlenerek, istirahat ederek geçirmeye çalışmak, her şeyden önce orucun ruhuna aykırıdır. Ramazanda izine ayrılarak günün önemli bir kısmını uykuyla geçirmek, bolca gıda depolayarak daha fazla yemek ve daha çok uyumak; üstüne üstlük bir de: “Zaten oruçluyum… Benden uzak dur… Oruç başıma vurmuş…” gibi söylemler oruç ibadetinin manevi ikliminden nasiplenmemiş örneklerdir. Görünürde oruç tutan bu anlayıştaki kimseler için; “ oruç mu onları tutuyor, yoksa onlar mı orucu tutuyor?” sorusuna cevap bulmanın zorluğu ortadadır.
Oysa Ramazan ayının, her şeyden önce bir Kur’an Ayı olduğu bilinci göz ardı edilmemelidir. Bu yüzden, özellikle de anlayarak Kur’an okumaya ağırlık verilmeli, iş ve davranışlarda daha bir özenli hareket edilmelidir. Orucun kazandırdığı bu manevi iklim; bilinenleri pekiştirmenin yanı sıra, yeni tecrübeler ve bilgiler edinmek suretiyle kişinin ruhunu yüceltmelidir. Ayrıca oruç sayesinde Müslüman, yıllık bir muhasebe yaparak ömrünü nasıl geçirdiğine dair dürüst bir değerlendirme yapmalıdır. Öyle ki; bir yandan sahip olduğu nimetlerin değerini daha iyi bilme, diğer yandan mahrumiyet içerisinde olanların durumunu anlamaya çalışarak bu konuda varsa kendine düşen payı da tespit etme fırsatı elde etmiş olur.