Halifeliğin Kureyşiliği ve Osmanlılar 2
Günümüzdeki bazı tarihçiler ise Osmanlı sultanlarının aslında Peygamber soyundan geldiklerini yani Seyyid olduklarını ispatlamaya ve dolayısıyla hilafetin Kureyşiliği hadisinin de bu durumda herhangi bir zarar vermeyeceğini söylemektedirler. Bu ciddi delillerle ispatlanması gereken bir iddia olduğu gibi, Osmanlı padişahlarının Seyyid olması durumunda tüm kaynakların bunu dile getireceklerini de düşünmekteyiz. Buna rağmen bu konudaki iddiaları da konumuz itibariyle değinmiş bulunalım.
Ekrem Buğra Ekinci şöyle demektedir: “Arap tarihçilerinin bazı iddiaları var. Bilhassa İngilizler, kavmiyetçi bazı Arap gazetecilere para vererek, bu mealde yazılar yazdırmış, broşürler bastırmıştır. Buna mukabil ulema, halifelik için Kureyşîliğin şart olmadığını beyan etmiş; hatta Arap ulemasından Osmanlı hanedanının Ehl-i Beyt-i Nebevî’den olduğunu, dolayısıyla Kureyşîliğini savunan zatlar çıkmıştır. Daha Sultan IV. Mehmet devrinde, Mısır’da Şeyh İbrahim bin Âmir el-Ubeydî el-Malikî’nin yazdığı, Kitab-ü Kalâidi’l-Ikyân fî Mefâhiri Devleti Âli Osman isimli eser buna bir misaldir. İbn İlyas, Makrizî gibi bazı eski tarihçilere dayanarak Osmanlı hanedanının Kureyşîliğini iddia eden bu kitap, emperyalist propagandanın zirveye ulaştığı yıllarda, 1899 tarihinde Mısır’daki Şemsü’l-hakîka gazetesi sahipleri tarafından Kahire’de bastırılmıştır. 1886’da vefat eden Mekke-i MükerremeŞâfiî Müftüsü Seyyid Ahmet bin ZeynîDahlân da tarihçi Sincârî ve Osmanlı tarihçilerinden Bahîrullah efendiyi kaynak göstererek aynı iddiayı tekrarlar. 1888 senesinde Kahire’de basılan ed-Devletü’l-Osmâniyyemine’l-Fütûhâti’l-İslâmiyye kitabının 109-110. sayfalarında hanedanın atasının Hazreti Osman soyundan gelip, fitne devrinde Türkler arasına sığınarak kurtulan ve Kayı aşiretinin başına geçirilen bir genç olduğunu söyler. Fadl Alevî Paşa’nın Sultan II. Abdülhamit‘e takdim ettiği 1895 baskılı Füyüzât-ı İlâhiyye ve Envâr-ı Nebeviyye adlı eseri ile Musul ulemâsındanSeyyid Habib el-Ubeydî Efendi’nin 1915’de yazıp İstanbul’da bastırdığı Hablü’l-İ’tisâm ve Vücûbü’l-Hilâfeti fî Dîni’l-İslâm adlı kitabı da Osmanlı halifeliğinin meşruluğunu müdâfaa eden kitaplardandır.
Tarih kaynaklarına bakılırsa bu iddia pek de mesnetsiz değildir. Osman Gazi’nin kayınpederi Şeyh Ebebâli‘nin Halep’ten Karaman’a, buradan da Bilecik’e gelmiş bir Seyyid ailesinden olduğu söylenir. Erken devir tarihçilerinden Enverî, Osmanlı hanedanının Hüseynî olduğunu söyler. Bu bir yana, Çelebi Sultan Mehmet‘in annesi Devlet Hatun‘un Kureyş aslından olduğu bir gerçektir. 1375’de geleceğin Yıldırım Sultan Bayezid’i ile evlenmişti. Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın kızı olup, annesi Mutahhara Hatun, Mevlâna Celâleddin Rumî’nin oğlu Sultan Veled’in kızı idi. İşte Sultan I. Mehmet ve kardeşlerinin çelebi diye anılması buradan gelmektedir. Çünkü Mevlâna soyundan gelenlere böyle denir. Mevlâna Celâleddin Rumî, Hazreti Ebu Bekir’in 12. göbekten torunudur. Ayrıca anne ve nine cihetlerinden soyu, İbrahim bin Edhem yoluyla Hazreti Ömer‘e; İmam Serahsî yoluyla Hazreti Fâtıma‘ya, böylece Hazreti Peygambere ulaşır. Kerderî ve Hassâf gibi Hanefî uleması, Hazreti İsa’nın, Kur’an-ı Kerim’de Hazreti Nuh ve Hazreti Yakup’a nispet edildiğine bakarak, nesebin anne tarafından da yürüyeceğini söyler. Hazreti Peygamber, ‘Bir kavmin kız kardeşlerinin oğlu, onlardandır’ buyurur. Hazreti Peygamberin soyu da, kızı Hazreti Fâtıma’dan devam etmiştir.
Dolayısıyla Osmanlı hanedanı bu yoldan Kureyş kabilesine mensup sayılmaktadır. Buna rağmen, hilâfet için Kureyşîlik şart olmadığı için, tarih boyunca Osmanlılar, bu hususiyeti öne çıkarma ihtiyacı duymamıştır. Kureyş’ten olmasa bile, Osmanlıların millete Kureyşli olan hükümdarlardan çok daha faydalı olduğu ortadadır. Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan 60 sene evvel Şam’da vefat eden keşifleriyle tanınmış meşhur Muhyiddin Arabî’nin, ‘İnneaslaha’d-düveli ba’de’s-sahâbeed-Devletü’l-Osmaniyye fe lâ inkırâza li-devletihi hatta zuhûri’l-hatmi ve’l-kıyâm’ (Hazreti Peygamber ve sahabeden sonra en salih devlet Osmanlı Devleti’dir ve kıyametin zuhuruna kadar yıkılmaz) sözü meşhurdur.”
Bazı tarihi kaynaklarda Ertuğrul Gazi’nin hanımının Seyyide ve yine Şeyh Edebâlî’nin de Seyyid olduğuna dair bilgi vardır. Dolayısıyla Osman Gazi ve ondan sonra gelen padişah sülalesi bu bilgiye göre Peygamberimizin (S.A.V.) soyundan gelmektedir. Fakat bu bilgilerin sıhhati hususunda daha geniş bir araştırma yapmak gerekmektedir.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
KAYNAKÇA
1 Ekrem Buğra Ekinci, Türkiye Gazetesi, 06-01-2010
2 Ekrem Buğra Ekinci, Türkiye Gazetesi, 06-01-2010
3 Ekrem Buğra Ekinci, Türkiye Gazetesi, 06-01-2010
İbrahim Halil Er.