* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: HZ. CABİR BİN ABDULLAH ANLATIYOR  (Okunma sayısı 334 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
HZ. CABİR BİN ABDULLAH ANLATIYOR
« : Ekim 14, 2018, 11:08:32 ÖÖ »
HZ. CABİR BİN ABDULLAH ANLATIYOR:

Hediye Edilen Deve

Sevgili Peygamberimiz ilk defa gördüğümden daha daha 15 yaşında bile yoktum. Mekke'de, Akabe denilen yerde Peygamberimizle buluşan 70 kişilik Medine heyetinin en küçüğüydüm. Babam Abdullah r.a ve ben orada Müslüman olduk.

Benim tam 7 tane kız kardeşim vardı. Bu sebeble babam Peygamberimizle birlikte Savaşlara katılıtken ben evimizde kardeşlerime bakmakla meşgul olurdum. babam daha sonra bir savaşta şehit olunca ailemin ve kardeşlerimin geçimi tamamen bana kaldı.

Evimizin geçimini sağlamakla birlikte, babamın borçlarını da ödemek zorundaydım. Peygamberimizin duasıyla hurma bahçelerimiz bereketlendi ve borçlarının hepsini kolayca ödedim.

Kardeşlerim biraz daha büyüyünce ben de Peygamberimizle birlikte savaşlara katılmaya başladım. Bir seferinde dönüşte, benim zayıf devem hep geride kalıyordu. Peygamberimiz bunu fark edince yanıma geldi ve elindeki asa ile deveme dokundu. Hayvan Allah'ın izniyle birden bire hareketlendi ve artık hiç geride kalmadı.

Medine'ye gelene kadar Peygamberimizle yan yana yolculuk yaptık. Yeni evlenmiştim ve bazı borçlarım vardı. Peygamberimiz bunu bildiği için bana ''Deveni bana sat! Deveyi bana Medine'de teslim edersin. Ben de sana borcumu öderim.'' dedi. Şaşırmıştım. Bu parayı gerçekten ihtiyacım vardı. Söylediğini kabul ettim.

Medine'ye vardığımızda, yüklerimi evime bırakıp devemi Peygamberimize götürdüm. Peygamberimiz bana devemin parasını ödedi; fakat deveyi de benden almadı. ''O da benden sana hediye olsun.'' buyurdu.

Bu olay, sevgili Peygamberimizin bana olan sevgisini bir kere daha anladığım ve hiç unutmadığım bir hatıramdır.

ADIM ADIM DAHA GÜZEL İSLAM'A

Bir defasında Peygamberimiz beni bir yere kadar göndermişti. Onun adına birisine bir şey söylemem gerekiyordu. Geri döndüğümde Peygamberimiz namaz kılıyordu. Selam verdim selamımı almadı. Bana darıldığımı düşünüp çok üzüldüm. ''Herhalde geciktim, bana kızdı.'' diye düşündüm. Yine selam verdim, o yine almadı. Bu defa daha da kötü düşünceelr içimi kapladı. ''Acaba bana darıldı mı?'' diye düşünmeye başladım.

Az sonra Peygamberimiz namazı bitirdi ve ''Namaz kıldığım için selamını almadım.'' diye açıkladı. O güne kadar namazazda selam aklabiliyorduk. Demek ki artık bunu yapamayacaktık.

Yücen Allah ibadetlere alışabilmemiz için, bize her şeyi zaman içinde yavaş yavaş emrediyordu. O günden sonra, namazda dışarıyla ilgilenmemiz yasaklandı. Böylece namaz konusunde çok daha dikkatli olduk.

Sevgili Peygamberimiz de İslam'a daha sıkı sarılmamız için her türlü kolaylığı gösteriyordu. Örneğin, güzel bir iş yapmaya niyet edip de onu yapamayanların, yapanlar kadar sevap alacağını söylüyordu. Bu harika bir şeydi!

Hatırlıyorum, bir defasında Sevgili Peygamberimizle birlikte bir seferdeydik. Yolda sohbet sırasında bize şöyle demişti:

''Hastalıkları yüzünden Medine'de kalan kardeşleriniz var. Onlar yürüdüğünüz her yolda ya da geçtiğiniz her vadide, sanki sizinleymiş gibi sevap alıyorlar.''