HZ. EBÜ RAFİ EL-KIPTİ ANLATIYOR:
Onlar Meleklerdi!
Ben kendi halimde kimsesiz bir köleydim. Sevgili Peygamberimizin amcası Abbas'ın r.a emrinde çalışıyordum. Abbas r.a o zamanlar henüz Müslüman olduğunu açıklamadığı için Mekke'de yaşayorduk. Peygamberimiz ve arkadaşları ise çoktan Medine'ye yerleşmişlerdi. Ben Müslüman olmuştum fakat bunu açıkça söylemeye cesaret edemiyordum.
Bedir Savaşı'nın sonucu beni çok sevindirmişti. Çünkü mekkeli müşriklerin başka türlü akıllanacakları yoktu. Kısa zaman içinde her yerde duyulan yenilginin ardından, Ebu Süfyan bir süre kendine gelemedi. Uzun bir zaman bu konuda hiç konuşmadı.
Bir gün, zem zem kuyusunun başında insanların toplandıklarını Ebu Süfyan'dan Bedir yenilgisinin hikayesini dinlediklerini gördüm. Demek sonunda konuşmaya karra vermişti ha?..
''Bildiğiniz gibi değildi'' diyordu Ebu Süfyan, ''Yağız atlara binmiş bembeyaz elbiseli adamlar savaşıyordu bize karşı! Yoksa Müslümanları yenmek çocuk oyuncağıydı!''
Bunu duyunca dayanamadım ve ''O gördüklerin, Allah'ın gönderdiği meleklerdi!'' dedim. Ebu Süfyan fena halde kızarak üzerime yürüdü ve bana bir kaç tokat attı. Canım yanmıştı fakat inancım adına doğru bildiğimi söylediğim için de memnundum.
Efendim Abbas, bu olaydan sonra mekke'de kalmamın çok doğru olmaayacağını söyledi. Bana işkence edebilirler, belki de beni öldürebilirlerdi. Ben de onun yardımıyla bir gece Mekke'den çıkarak, Medine'ye Müslüman kardeşlerimin yanına gittim.
YILDIZLI BİR GECEDE...
Medine'de Peygamberimiz beni çok güzel karşıladı. Müslüman kardeşlerimle de kaynaştım. Fakat nerede kalacağımı, haaytımı nasıl sürdüreceğimi bilmiyordum. Sevgili Peygamberimiz ''Sen bundan sonra bana hizmet edemisin?'' teklifinde bulununca, düntyaalr benim oldu! Bunu kim istemezdi ki?
Bütün Müslümanlar Peygamberimize hizmet etmek, onun yakınında bulunabilmek için birbiriyle yarış ediyordu. Ama benim özel bir görevim vardı: Ben sevgili Peygamberimizin eşyaalrını taşıyordum. Savaşlarda, seferlerde, yolculuklarda... Her yerde benim işim buydu. Bana böyle görev nasip ettiği için Allah'a şükrediyordum.
Benim biraz marangozluk bilgim de vardı. Ahşaptan küçük eşyalar oyuyor, bunları satıyordum. Böylece Müslüman kardeşlerimin de ihtiyaçlarına yardımcı olabiliyordum. İşe yaramak öyle güzel bir duyguydu ki!
Vefatına kadar Peygamberimizin yanından hiç ayrılmadım Pek çok hatıramın yanında, şunu hiç unutamam:
Yıldızların ışıl ışıl parladığı, harika bir geceydi. Peygamberimiz ibadetlerini bitirdikten sonra beni de yanına aldı ve Medine'deki baki denilen mezarlığı ziyarete gitti. Ben hiç konuşmuyor, sadece bu unutulmaz anlara şahitlik ediyordum.
Peygamberimiz mezarlığa bakıp ''Ey müslümanlar yurdumun sakinleri, Allah'ın selamı üzerinize olsun! Biz de inşaallah size kavuşacağız.'' dedi.
Kim bilir içinden neelr geçiyordu. Bir süre gözlerini gökyüzüne dikti. Sonra Kur'andan bazı ayetler okudu ve evimize geri döndük.
O yıldızlı geceyi ömrüm boyunca aklımdan çıkaramadım ben...