HZ. ALKAME BİN MÜCEZZİZ ANLATIYOR:
Örtünün Altındakiler Kim?
Kinane oğulları kabiles'indenim ben. Kabilemiz ile Mekke ile Medine arasında yaşardı. Ben bu sebeble Mekke ve Medinelilerle çok yakın bağlarımız vardı. Mesela Peygamberimizin eşi Hz. Aişe'nin annesi Ümmü Ruman, bizim kaabilemizdendi. Ayrıca biizm çok iyi iz sürmek, yolculuklarda kılavuzluk yapmak gibi yetenekleri olan adamlarımız vardı.
Babam Mücezziz r.a de iz sürmekte ve yolları bilmekte çok ustaydı. Bir yakını kaybolanlar ya da uzun yolculuklara çıkmak isteyenler mutlaka babama beşvururlardı. Babam da bazen onlarla birlikte gider, veya onlara gerekli tarifler yapardı. babamın çok ilginç bir yeteneği daha vardı; İnsanların elelrine ya da ayakalrına bakararak, aralarındaki akrabalık bağlarını çözebilirdi! Bunu nasıl yaaprdı, hiç anlayamazdım. Fakat her seferinde söyledikleri doğru çıkardı.
Ben ve babam, Peygamberimizin Medine'ye gelişinden sonra Müslüman olduk. Evimiz Medine'ye yakın olduğundan, sık sık sevgili Peygamberimizin sohbetlerine katılabiliyorduk.
Yine bir gün Medine'ye gitmiştik. peygamberimizin mescidinde bir örtünün altında yatan iki kişi vardı. İkisinin de ayakların dışarı çıkmıştı; başları gözükmüyordu. babam ayaklarına baktı ve büyük ayaklı olanın, küçük ayaklı olanın babası olduğunu söyledi.
Az sonra Peygamberimiz ve Müslümanalr geldiklerinde, babam tahminini onlara da anlattı. Peygamberimiz gülümsedi ve onu doğruladı. Örtünün altındakiler, Zeyd r.a ve oğlu Uame r.a imiş meğer!
İSLAM'IN İLK DENİZ SEFERİ
Mekke'nin fethi ve Huneyn Savaşından sonra, İslam artık Arap Yarımadası'nın dışına doğru yayılmaya başlamıştı. Yıllar süren zorlu mücadele, Allah'ın yardımıyla adım adım başarıya ulaşıyordu. Müslümanlar olarak sevgili Peygamberimizin etrafında kenetlenmiştik. Ben genç bir delikanlıydım ve Peygamberimizin her emrini hızlıca yerine getiriyordum. Günlerimin çoğunu medine'de Peygamberimizin yanında geçiriyordum.
Bir gün, Habeşistan'dan gelen bir korsan gemisinin Mekek'ye yakın Şuaybe sahil kasabasına saldıracağını haber aldık. Peygamberimiz 300 kişilik bir ordu oluşturdu; beni de başlarına komutan olarak tayin etti. Korsanlarla savaşmak için hızlıca Şuaybe'ye gittik.
Şuaybe halkı, korsanalrı görmüşlerdi. Bunlar daha önce de buraya gelen Habeşistanlı zencilerdi. Önceki gelişlerinde bazı saldırılar yapmışlardı. Fakat biizm geldiğimizi haber alan korsanalr, kasabaya bu defa saldırmadan, yakınlardaki bir adaya çıkmışlardı.
Sahilde hazırlanan gemilere bindik, korsanalrın bulunduğu adaya doğru ilerledik. Korsanlar biizm karşımıza çıkmaya cesaret edemediler, biz adaya varmadan orayı da terkettiler. Bir süre Şuaybe'de kaldık. Faakt gelen giden olmayınca Peygamberimizin yanına geri döndük.
Bu, İslam'ın ilk deniz seferiydi. Müslümanlar artık Arabistan çöllerinden çıkmışlar, İslam'ı yaymak ve haksızları önlemek için denizlere açılmaya başlamışlardı.